Fahreddin Razi, Kurtubi, İbni Kesir, Seyyid Kutub, Mevdudi, El- malılı Hamdi, Vehbe Zuhayli, Bediüzzaman Said Nursi, ibni Arabi gibi müfessir kimliğindeki ulemâya kulak verdiğimizde (ki daha birçok müfessirlerimiz de vardır) Peygamber’e (s.a.v) verilen “Kevser şudur” denilen görüşlerin bir kısmı aşağıdaki gibidir:
1. Kevser Nübüvvettir:
Kevser nimetinin olası karşılıklarından birisi Hz. Muhammed’e (s.a.v) nübüvvet verilmiş olmasıdır. Zira bir yaratılmışa verilebilecek en ulvî makam Allah’ın elçiliği ile görevlendirilmesidir. Rasulullah (s.a.v) bu yüce makamıyla diğer nübüvvetlerin tümünün kemâl hâlli ol- ması ve faziletçe en üstün resul olması hasebiyle “Kevser nübüvvettir.” görüşüdür.
2. Kevser Kur’an ve Sünnettir:
Hz. Muhammed’in (s.a.v) zâtına verilmiş en büyük nimet Kur’an’dır, zira Kur’an pek çok hayırla dolu, sınırsız hikmet ve sırları taşıyan şifa, kanun, ilim gibi birçok bereketi içerisinde barındırır. Bunun yanı sıra Hz. Muhammed’e (s.a.v) dinde sünnet koyma yetkisi de verilmiştir. Bu minvalde sünnetin tamamı da başlı başına bir çokluk ve berekettir.
3. Kevser Ehl-i Beyt ve Soyudur:
Hz. Muhammed’e (s.a.v) “Soyu kesik, ebter” diyen soysuz taife- nin zulüm dolu zanlarına karşılık, Hz. Fâtıma ve Hz. Ali’den (Allah onlardan razı olsun) Ehl-i Beyt’in soyunun devam etmesi ve bu seçkin genetik devamiyetin ilim, fazilet, hikmet, şecaat, yiğitlik, şirk ve cehaletle mücadele, âbidlik, zahitlik gibi alanlarda da Hz. Muhammed’i (s.a.v) temsil edebilecek vâris ulemâ kimliği ile yeryüzünün tamamına yayılacak çoklukta salih insanların var olmasıdır. (Peygamber’in Âli’ne selâm olsun)
4. Kevser Ulemâdır:
Hz. Muhammed’in (s.a.v) davasını, dinini, prensiplerini, sünnetini, tarihini muhafaza edip bu birikimi arza yayan ve koruyan sahabe, tâbiîn, tebeu’t tâbiîn ve sonrasındaki gelen ehl-i ilim sahibi sulehanın varlığı da sayısız çokluk ve hayrı barındıran bir Kevser’dir.
5. Kevser İslâm’dır:
Ehl-i imanın, salihlerin, âbidlerin, zahidlerin, muttakilerin, âlimlerin, muhlislerin, muhsinlerin içerisinde olduğu ve başında toplandığı; uğruna canlar, başlar, mallar, evlatlar verildiği esenlik ve kurtuluş dini olan İslâm da başlı başına sayılamayacak çoklukta bir nimettir.
6. Kevser Peygamber’in (s.a.v) Üstün Meziyetleridir:
Hz. Muhammed’in (s.a.v) bütün kâinatın içerisinde kendisine has üstün meziyetlerle donatılması da bir Kevser’dir. İnsan, cin, melek, bitki, hayvan ve cansız varlıkların tamamı üzerinde varlık ve otorite gös- terebilecek, yenilemez, aşılamaz, ulaşılamaz bir meziyet yumağı içerisindedir. Belağatı, orantılı bedeni, gücü kuvveti, feraseti, basireti, aklı, zekâsı, Cebrail’den (a.s) aldığı vahyi bilgi ile ileriye dönük olaylardan haber vermesi; kadın, erkek, çocuk, yaşlı gibi tüm insan aşamalarını derinlikle okuyup tahlil ve tespit edebilmesi, tıbbi vakıfiyeti gibi daha birçok meziyetler O’na (s.a.v) bahşedilmiştir.
Bu konuyla ilgili Cabir b. Abdullah’tan (r.a) gelen haberde Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Benden evvel hiç kimseye verilmedik beş şey bana verilmiştir: Bir aylık yola kadar korku (salmak) ile nusret olundum. Yeryüzü bana namazgâh ve temizlik sebebi kılındı. Onun için ümmetimden her kime namaz vakti erişirse, hemen namazını kılıversin. Ganimetler bana helâl edildi. Hâlbuki benden evvel kimseye helâl edilmemiştir. Bana şefaat verildi. Bir de benden evvel her peygamber, hasseten kendi kavmine gönderilirken, ben umûm insanlığa gönderildim.” (Buhari)
7. Kevser İlim ve Hikmettir:
“Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (Ahiret dünyadan) daha hayırlıdır. Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın. Bir yetim iken, seni bulup da barındırmadı mı?
Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi? Bir yoksul iken seni bulup da zengin etmedi mi? Öyleyse, sakın yetimi üzüp kahretme. İsteyip dileneni de azarlayıp çıkışma. Rabbinin nimetini durmaksızın anlat.” (Duha 4-11)
Bakınız mübârek ayetler Mâ’un ve Kevseri nasıl da güzelce tarif ediyor elhamdülillah:
“Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin-hayâsızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.”
“Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.” (Bakara 268-269)
“Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah, sana Kitab’ı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah’ın üzerindeki fazlı çok büyüktür.” (Nisa 113)
“Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun vahyi sana gelip tamamlanmadan evvel, Kur’an’ı (okumada) acele etme ve de ki: «Rabbim, ilmimi arttır.»” (Ta-Ha 114) Ayet-i Kerimeleri’nde ve daha birçok ayette Peygamber’e (s.a.v) verilen Kevserî nitelikteki ilim ve hikmetten bahsedilir.
8. Kevser Güzel Ahlâk ve Cömertliktir:
Bir insanın başına gelebilecek en büyük musibet cahillik ve edepsizlik huyudur. Hâl böyle olunca bir insana verilen en büyük nimet ilim, hikmet ve güzel ahlâklılık, güzel huyluluktur. Bunun içindir ki Rasulul- lah (s.a.v) “Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” buyurur.
Hz. Muhammed (s.a.v) ahlâkı, huyu, edebi, şerefli hâli, tevazusu ile düşmanlarını dahi cezbediyordu. Bu konuda o kadar çok örnek vardır ki, yazmak ve anlatmak yetersiz kalacaktır. Sadece bir örnek vererek böylesi önemli bir konuya misal vermeden geçmeyi Güzeller Güzeli’ne (s.a.v) edepsizlik sayarız. Peygamber’in (s.a.v) simasının hoşluğu bakınız hangi yıldızın doğuşuna vesile oluyor.
Abdullah b. Selâm anlatıyor: “Bahçede hurma ağaçlarıyla uğraşıyordum. Bir adam geldi. Peygamber denilen kişinin Kûba’da konakladığını söyledi. Ben de ağacın üzerindeydim. Bu haberi işitince ‘Allahu ekber... Allahu ekber...’ diye bağırdım. Halam Halide binti Harîs hurmalıkların altında duruyordu. Tekbir getirdiğimi işitince bana: ‘Kahrolası eğer sen İmranoğlu Musa’nın geldiğini duysaydın bundan fazla sevinmezdin’ diyerek çıkıştı. Ben de, ‘Halacığım O, İmranoğlu Musa’nın kardeşidir. Onun dini üzeredir. Ona gön- derilen buna da gönderilmiştir.’ deyince, ‘Kıyamete yakın geleceği bildirilen Peygamber bu mu?’ dedi. Ben de ‘Evet’ dedim. Halam, ‘Öyleyse iyi’ diyerek sustu. Ben hemen yolunu tuttum Rasulullah’ın yanına vardım. Halk etrafına toplanmıştı. Zorla aralarından geçerek O’na yaklaştım. Onu görür görmez ‘Bu sima yalancı olamaz.’ dedim ve derhal kelime-i şahadet getirdim. Rasulullah bana döndü ve adımı sordu. Ben de, ‘Husayn b. Selam’ dedim. O ‘Hayır, Abdullah b. Selam’ buyurdular. Ben de ‘Seni hak ile gönderene ye- min ederim ki, bundan böyle başka bir ismimin olmasını istemem.’ dedim. ‘Evet, Abdullah b. Selam’ diye teyit ettim.”
Allah Teâlâ Kitabı’nda Peygamber’in (s.a.v) güzel ahlâkı ve ör- nekliği konusunda birçok yerde bizlere beyanlarda bulunur. Kendisine Kevser ve nimetler verilmiş bir Peygamber’in (s.a.v) ümmeti olma şe- refini bizlere lâyık görüp bizlere hidayet bahşeden Rabbimizin Kita- bı’ndaki ayetlerin birkaçına bakalım:
“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umanlar ve Al- lah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resulünde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21)
“Allah’tan bir rahmet dolasıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran 159)
“Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem 4)
Kevser’in daha birçok olası anlamları vardır. Bu konuda biz mü’min- lerin asıl üzerine düşen gayret sarfedeceğimiz noktayı tespit etmektir. Hz. Muhammed’e (s.a.v) Kevser’in verildiği ve Kevser’in sayılamaya-cak çoklukta dünyevî ve uhrevî nimetleri olduğu zaten kesindir. Peki, Peygamber’e (s.a.v) verilen bu nimetten biz nasıl istifade edip nasipleniriz? Asıl konu bizler için burasıdır. Hâl böyle iken bizlerin bir nevi Kevser’i Peygamber’dir (s.a.v), Kevser’e ulaşmanın yolu Peygamber’i (s.a.v) takip etmektir. Peygamber’in (s.a.v) sünnetini sadece yemek tabağının sonunu temizlerken değil; akâidî, fıkhî ve siyâsi olarak her açıdan takip ederek Kevser’e ulaşabiliriz. Peygamber’in (s.a.v) tebliğ ettiği din ve hayatındaki sünnet ihtiva eden tüm veriler bizim için Kevser’in kendisi veya Kevser’e giden yoldur.
Namaz Okumaları kitabından iktibas edilmiştir.