Namaz’da Kâbe’ye yönelme şartı da Namaz’ın olmazsa olmaz şartlarından biridir. Mü’min göğsü ile Kâbe’ye yönelmek zorunda olup, diğer uzuvları ile de olabildiğince sünneti yerine getirerek kıbleye yönelir. Tepeden tırnağa kıbleye döner. Tam bir rü’yet hâlindedir. Kâbe’sini gözetler, o yöne bakar. Zaten başlangıç tekbirini alacağında kıble yönüne bakması müstehabdır. Namaz içerisinde secde mahalline bakarken, başlangıç anında kıble tarafına bakmalıdır.
Gözlem noktası Kâbe’dir. Gözlem evi imanını muhafaza ettiği kalbidir. Gözler Kâbe’sini, Kâbe’nin Rabbi’nden gelecek buyruklara kulak kesilmiştir. Haber alma, buyruk alma, ajans merkezi, Kâbe’dir. Baş- kenti Mekke’dir. Rü’yet eder. Kâbe’si kimin elinde, kimin yönetiminde kontrol eder. “Elemtera” hâlindedir. “Eraeyte” hâlindedir. Haberdar ve uyanıktır. Kıblesi konusunda hassastır. Kâbe’den iman, adalet, özgürlük, kardeşlik, tevazu gibi ulvî can suları yeryüzünün damarlarına akıyor mu, bakar. Akmıyorsa hangi Ebrehe bunu yapmış, hangi işbirlikçi Hz. İbrahim’in (a.s) inşâsını işgal etmiş, anlamaya ve engel olmaya çalışır. Ömürde bir kez olsun gitmeye niyet eder, gidebilecek imkân varsa gider, gidemez ise gidebilenleri elçi edinir. Hacc’den gelenlere “Bana sözde pis Arapların(!) hikâyesini, otellerin klimasını, mermerlerin muazzamlığını, siyonist sermayeye peşkeş çekilerek inşâ edilmiş kuleleri değil, bana Allah’ın hareminde hangi haramzadeler iktidar olmuş, onu anlat!” der. Arafat’ta irfanı, Meşar’daki şuuru, Mina’daki ihlâsı ve bağımlılığı sorar. Görmese de bilir ve “Elemtera” (Gördün mü!/Görmedin mi!) dendiğinde “Evet” diyebilecek kadar idrak ehli olur.
Kendisinden farklı bir açıdan Kâbe’ye yönelmiş İslâm kardeşini tekfir etmez, öteki saymaz. Kâbe’nin diğer yönlerinin de kıble oldu- ğunun idraki ile farklı görüş, yorum, fikir ve mezhebi farklıları peşinen dışlamaz. Kâbe’ye dönük olmaktır esas olan.” der. “Benim yönüm esas değil, esaslardan birisi; Hak olan Kâbe’dir. Hakka giden tüm yollar esasın unsurlarından biridir ve bizdendir.” der.
Kıble’yi araştırıp, tespit yapmak vacibtir ve bu hükümle mü’min her konuda doğru olan yönü araştırır. Rastgele yönleri kendisine merkez kılmaz. Günde beş kez yön tespiti ile ciddi bir nöbet tutan asker, pusulasından gözünü ayırmayıp, rotasından şaşmayan tecrübeli bir kaptan gibidir. Araştırmalarına rağmen şaşırsa da her ne yöne giderse gitsin mut- laka hakkı bulacaktır. Aslolan tahkik, Allah’a yöneliş niyeti ve azmidir. “Doğu da batı da Allah’ındır.” hakikati ile yol alır. Rasulullah’ın (s.a.v) “Bildiklerinizle amel edin, Allah size bilmediklerinizi öğretir.”tembihi ile rotasından emin olarak her daim şuurlu bir yolculuk içerisinde, yönünü şaşırmadan gidecektir. Böylesi bir kıble bilinciyle Namaz’a bir adım daha yaklaşan mü’min, artık kâinatın müezzini Şems’in(Güneş), semâ minaresinin şerefesindeki yerini almasını bekler.
Namaz Okumaları kitabından iktibas edilmiştir.