Kılıçdaroğlu aday olunca...

Ahmet Taşgetiren

-Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın adayı oldu. Artık bir parti liderinden farklı konumda. Her ne kadar, geçiş dönemi protokolünde, seçilse bile en azından belediye seçimlerine kadar partisinin başında kalması öngörülmüşse de, Erdoğan’ın çok eleştirilen -benim de eleştirdiğim- “partili cumhurbaşkanı” profili ile kendisinin iş tutma tarzının farkını sergileyebilecek mi, sorusu önem kazanıyor. Evet çok yadırgandı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “partili” konumu. Anayasada yer alan “milletin birliğini temsil” konumu yara aldı çünkü. Belirli oyu tahkim edebilme hesabı, kitleleri ayrıştırma ile sonuçlandı ve “Cumhur”un başkanı olma vasfını, “Yüzde 50 artı 1”in başkanı konumuna indirgedi.

-Kılıçdaroğlu yola yeni çıkıyor. Önceki gün CHP grubunda yaptığı konuşmada artık grup konuşması yapmayacağını açıkladı. Çünkü o kürsü, keskin polemiklerin yaşandığı bir kürsü idi. Seçim sürecine girildi – girilecek, eli kulağında. “Cumhurbaşkanlığı”nın taşları bugünden döşenecek. Söylenilen her şey aleyhine delil olarak kullanılabilecek, yani girdiğiniz her polemik, her keskin tartışma ortamı sizin “Cumhurbaşkanı kolajı”nız haline gelecek. O da süreç içinde sizi -ya da aynı konumda herkesi- Türkiye siyasetinin klasik profillerinden birisi haline dönüştürecek.

-Bir yerde Kılıçdaroğlu, bugüne kadarki profilinde bile rötuşlar yapacak. Hani Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye söylediği söz var ya… “Oğul artık beysin.” Buradaki “Artık” önemli. Artık başka bir insansın. Milletin sorumluluğunu aldın. Millet ise seni öfkelendirir, damarına basar, yanlış yapar, “Artık” keyfine göre hareket edemezsin, asıp kesemezsin, hukuk var hukuk! Bütün bunları içeriyor o “Artık.” Bir ara ben, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, kendisine kökten karşı insanların da Cumhurbaşkanı olduğunu ve onların da hukukunu korumakla sorumlu bulunduğunu hatırlatmıştım.

-Aynı şeyi sayın Kılıçdaroğlu’na da söyleyeceğiz. Henüz Cumhurbaşkanı adayıdır. Ama meydana çıkmıştır. Etrafında, kendisini o göreve layık gören 5 kişi daha vardır. Onlar farklı düşünce mecralarından geliyor, farklı toplum kesimlerini temsil ediyorlar. Bu liderlerin “başkan yardımcısı” olması öngörüldü. Bu aynı zamanda bir “Ortak akıl çemberi” niteliği taşıyor. Yani Kılıçdaroğlu “Tek adam” değil. Hemen yanı başında, millete karşı sorumluluk duyan 5 toplum lideri var. Yarın kendilerine “Şunlar şunlar oldu neden uyarmadınız?” sorusu sorulacağını bilen insanlar. Kılıçdaroğlu’nun bu noktada Tayyip Erdoğan’dan çok şanslı olduğu söylenebilir. Erdoğan’ın etrafındakiler “Talimatıyla…” psikolojisi içinde hareket ederken, bu 5 liderin Kılıçdaroğlu ile ilişkisi “Talimat ilişkisi” olmayacak. Bu belli. Herkes bulunduğu konumu “Emanet” olarak bilecek. Yani öyle bilmeli demek istiyorum.

-Kılıçdaroğlu güç ile buluştuğunda, -şayet Cumhurbaşkanlığını kazanırsa, bu “güç ile buluşmak” anlamına mı gelir, sorusu sorulacak tabii- evet güç ile buluştuğunda, “güç azdırması” gibi bir durumla karşı karşıya kalacak mı ülke? Bence bunun da muhasebesinin şimdiden yapılması ve buna karşı bir kişilik disiplini kazanılması gerekir. Tabii etrafındaki “istişare halkası”nın da, muhtemel “güç azmaları” karşısında “Aklından bile geçirme” diyecek bir özgüveni taşıması gerekir.

-Şunu söyleyeyim: Kılıçdaroğlu’nun ilk hitapları belirli bir hassasiyeti ihtiva ediyordu. Metinler de özenliydi, jest mimikler de… Böyle gidilmeli, derim.

-Bence yarınlarda yaşanacak polemiklerde de nezaket korunmalı. Mesela Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olacaksa, Tayyip Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanı olacak, dolayısıyla onun da hukukunu korumak durumunda olacak! Anlatabiliyor muyum? O bugün sizin hukukunuzu korumamış olsa bile, siz onun hukukunu çiğnememekle erdem çizgisini yakalarsınız.

-“Kılıçdaroğlu HDP ile görüşsün mü?” gibi bir soru tam da bu konu ile ilgili. Ben hep, “Cumhurbaşkanı Erdoğan neden HDP ile görüşmez ki?” diye soruyorum. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, Meclis’in üçüncü büyük partisi ile görüşmez mi? Bir güvenlik sorunu varsa, onu onlara iletip uyarmaz mı?

-Seçim kampanyaları başladığında mesela sayın Kılıçdaroğlu’nun -kabul edilsin edilmesin- mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir rakip olarak ziyaret edip başarı dilemesinin yadırganmaması gerektiğini düşünürüm. Kazanırsanız gelin, hukuk zemininde tüm yanlışların hesabını sorun ama, seçim ortamını centilmence şekillendirmek gibi bir farklılık olsun.

-Bunları yeni yola çıktığı için sayın Kılıçdaroğlu’na hatırlatıyorum. Hikâye yeni başlıyor onun için. Hani CHP liderliğinden farklılaşma fark edilsin diye… Cumhurbaşkanı Erdoğan bile bu son seçimini -kendisi son bir defa görev istediği için öyle diyorum- polemiklerden kaçınan bir saygın lider imajı ile götürebilir.

Bugün böyle bir yazı doğdu içime…