Kılıçdaroğlu’nun gezileri

Ahmet Taşgetiren

-Tabii ki dış gezilerinden bahsediyoruz. Kendisi planladığı sonucu elde etmiş midir bilmem, ama seçim sürecini yaşayan ve iddialı her liderin her adımının hesaplanarak atılması gereği dikkate alındığında Türkiye’ye yansıması açısından ve hem kendi yürüyüşü için hem 6’lı masa için olumsuz olmuştur. Bu noktada “olumsuz” ifadesi de en nazik olanıdır.

-Bu olumsuzluğu anlamak için hem CHP hem de 6’lı masada paydaşlık eden tüm muhalefetin savunma konumuna düşmüş olmalarına bakmak yeterli. Bu olumsuzluğu görmek için iktidarın tüm propagandasını bu alana yoğunlaştırmış olmasına bakmak yeterli. Kitlelerde de geziler “hamburger ve 8 kayıp saat” dışında konuşulmuyor.

-Bu geziler, adaylığı söz konusu bir siyasetçinin kendisini dünyanın güç merkezlerine tanıtmak için yapılmışsa, bu, içerde seçim sürecini yaşayan ülkede iktidarın ekonomi alanındaki zaafını dış ilişkilerdeki meydan okumalarla kapattığı bir zamanda ciddi bir söylem zaafı oluşturmuştur.

-Doğru, Tayyip Erdoğan, Ak Parti’nin kuruluş safhasında ABD’ye, Avrupa ülkelerine geziler yapmış ve oralarda, çıkılan siyasi yolculuğun mahiyetini, bana göre -Refah’tan farkını-, muhtemelen Ortadoğu değerlendirmelerini anlatmıştır. Bu gezilerin içerdeki “meşruiyyet sıkıntısı”na karşı bir tür “Dış meşruiyyet arayışı” olduğu da söylenebilir. Kılıçdaroğlununki böyle bir gezi midir, sanmıyorum. Görüşülen kişi- kurumlar da bu nitelikte değil, açıklanan amaç da bu değil, amaç bu olmadığı halde gizli niyet bu olsa, o da hem siyaseten ayrı bir fiyasko olurdu, hem de CHP kitlelerine bile anlatılamazdı.

-Sayın Kılıçdaroğlu’nun gezileri, bilim - teknoloji dünyası ile buluşmak, bu alanda isim yapmış Türkiye diasporasıyla iletişim ve yarınlarda Türkiye’ye akışı sağlamak ise, bu anlamlıdır, ancak sanıyorum böyle büyük bir projeyi, sınırlı bir dış gezi ile gündeme getirmek bile söz konusu olamaz. Bunu Amerika’da, Avrupa’da yapmak mı daha etkili olurdu yoksa Türkiye’ye bütün dünyadan davet edilmiş Türk veya yabancı bir dolu bilim insanının katılımını gerçekleştirerek mi? Bunu Kılıçdaroğlu mu yapmalıydı yoksa CHP içinden veya 6’lı masadan bilim – eğitim projelerine emek vermiş kişiler mi yapmalıydı?

-Amerika gezisinin niteliği flû kalınca sanki İngiltere gezisine ekonomi ağırlıklı bir görüntü verilirse imaj tamir edilir gibi düşünüldü. “Temiz para bulundu!” Hem de trilyon dolarlar halinde! Türkiye’nin dış yatırım ihtiyacı karşılanacak! Bu haberlerin uzunca bir süredir harıl harıl çalışan 6’lı Masa ekonomistleri nezdinde bile tebessümle karşılanacağı açıktır.

-Önce şu sorulacaktır: İktidara oynayan ve en iddialı niteliği ekonomi olan bir İttifak adına ekonomi alanında dünyanın finans muhitleri ile iletişime geçecek olan kişi Kılıçdaroğlu mudur? Bu soru, aslında resmen 6’lı masa adına olsun – olmasın oraya aidiyet izlenimi veren her davranış için sorulacaktır. Babacan ya da Davutoğlu, ya da Akşener, kalksa Amerika’ya gitse, Avrupa ülkelerinde temaslarda bulunsa, bu ilişkilerin bir boyutu 6’lı Masa ile irtibatlandırılmayacak mı?

-Gezileri kim planladı, içeriğini kim belirledi, medyaya yansıma ayağında kimler rol aldı, ve şimdi sonuç değerlendirmesini kimler yapıyor? Muhtemel ki konu, 6’lı Masanın gündemine de gelecektir.

-Konunun tabii ki “Ortak aday” meselesiyle ilgisi de bulunuyor. 6’lı Masa halen “Yol haritası belirlemek” için yoğun biçimde mutfak çalışması yapıyor. Orası iyi güzel de bu işin bir de “Atı alan Üsküdar’ı geçti” boyutu vardır.

İKTİDARIN HDP SIKINTISI

İktidar adına içinde Adalet Bakanı’nın da bulunduğu bir AK Parti ekibi “Anayasa değişikliği”ne destek için HDP’yi ziyaret etti. Olayın anayasa değişikliğinden öte bir anlam kazanması gecikmedi. Çünkü “HDP terörün uzantısı” idi. HDP’li belediyelere el konuştu. “Dokunanı yakan” bir niteliği vardı. Muhalefete destek verirse muhalefeti yakmakta idi. Gürsel Tekin’in bu partinin Meclis’teki meşru temsiliyetinden yola çıkarak “HDP’li bakan”dan söz etmesi sadece Tekin’in değil, 6’lı Masanın üzerine çullanmaya yetmişti. Maazallah, 6’lı Masa’nın bir yerinde HDP gölgesi olursa, ipe çekilmeye layık hale gelirdi. Erdoğan’ı olsun Bahçeli’si olsun, Destici’si olsun meydanlarda gümbür gümbür HDP’yi vurmaktaydı.

Ve işte, Anayasa değişikliği gibi bir proje için paslaşma ihtiyacı doğmuştu. Seçim, ah şu seçim, sen nelere kadirsin! Vaktiyle İmralı ile de paslaşılmıştı, öteki Öcalan biraderle de… O zaman “Diyarbakırlı anneler”in çocuklarının dağa götürülmesi unutulmuştu. Şimdi de unutulsa ne olurdu!

Ekranlarda iktidara yakın sözcüler kıvranıyor. Bakalım Bahçeli’nin zılgıtı ne zaman devreye girecek ve Ak Parti cenahında kim affını dileyecek.

HDP’liler şu sıra Ak Partili ekibi misafir etmenin keyfini yaşıyor.