Birileri Kılıçdaroğlu’nun gücünü anlayamıyor. Hani kumarbazların bir sözü var, “Kumarda kaybeden aşkta kazanır” diye. Kılıçdaroğlu seçimi kaybetse de kurultayda kazanır! Son kongrede de sürpriz olmadı, Kılıçdaroğlu yine kazandı.. “İstanbul dükalığı” her zaman her partide, her seçimde ağırlığını koyar ve sürpriz yapabilir. İstanbul’da vali olmak da belediye başkanı olmak da il başkanı olmak da bir ayrıcalıktır. Tek bir CHP yok artık, tek bir AK Parti, MHP olmadığı gibi.
Bizde, Mustafa Kemal’den başlayarak, genel anlamda partilerin genel başkanları yok, onların kurucu, ideolog liderleri var. Hepsi de “Tek adam”dır. “Ulu önder”dir. “Başöğretmen”dir. Genel olarak la yüsel’dirler. Bu özellikleri kesbi değil, vehbidir! Onun için genel kurullarında Ortada Türk bayrağı, bir tarafında Mustafa Kemal’in resmi, öbür tarafta liderin resmi vardır.
Kılıçdaroğlu koltuğunu garanti altına almak istiyorsa, bir şekilde ötekileri kendine saldırtması gerek. Kendi içindekileri ise dağıtması gerek. 3. Gruba ise gülücük göndermesi gerek. AK Parti’nin salvoları CHP içindeki birlik ve dayanışmayı artırır. Bunun için Siyonist semitikler, anti semitik hareketleri kendileri üretebildikleri gibi, kontrol dışı hareketleri provoke ederek mayınlı alanlara çekmek isterler. Dış tehdit iç dayanışmayı artırır. Ama iç tehdit yakıcı-yıkıcıdır. Onun için onları bölerek yönetmeniz gerek. Hepsi birbirine karşı olunca kendi içlerinde nötralize olurlar ve aynı zamanda kendi meşruiyetlerini garanti altına almak için dış tehdide karşı radikal bir şekilde bütünü savunurlar.
Temelsiz bir direği ayakta tutmak istiyorsanız, en az onu dört taraftan farklı yönlere çekmeniz gerek.
Kılıçdaroğlu bu direk gibi dimdik ayakta. Ve çok garantili bir konumda, çünkü 8 taraftan çekiliyor.
Kılıçdaroğlu, karizması, filozofisi, kadrosu ile çok güçlü olsa, bu grublardan kendini fazla rahatsız eden birkaçını devre dışı bırakabilir. Ama şimdi buna da gerek yok. Hepsi çok zayıf ve uğraşmayı değmez. Birilerinin içeride daha çok temsilci sokması gerekiyorsa onların daha çok çalışması gerekecek ama, hiçbir zaman bütünü kontrol edemeyecekler. Çünkü diğerleri bunu kendi varlıklarına yönelik tehdit olarak görecekler ve birlikte karşı çıkacaklardır. Bu durum herkes için geçerlidir. Merkezde kim daha güçlü olursa, diğerleri birlik olup ona karşı çıkacaklardır.
Kılıçdaroğlu çok güçlü değildir ve gücü buradadır. Çünkü, hepsi bir gün uygun bir konjonktürde, gücü eline geçirip merkezi ele geçirme hayali kurar. Bu gerçek olmasa bile, bugünkü şartlarda onlar bu düşman kardeşler koalisyonunda kendilerine yer bulabileceklerdir. Bu grubların her biri, ötekilerin herhangi birinin merkezi ele geçirmesini istemedikleri için Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alacaklardır. Kılıçdaroğlu’nu görevden alacak biri varsa bir gün, o kendileri olmalıdır çünkü.
Kılıçdaroğlu konumunu güçlendirmek için her zaman dışarıdan yeni katılımlar sağlaması, kendini yenilemesi gerekmektedir. Onun için de 3. şahıslara karşı daha anlayışlı, güler yüzlü olması gerek. Bu anlamda, HDP, İyi Parti, Saadet, Gelecek fark etmez.
Bugün kaç CHP var derseniz, Ak saçlılar. Geleneksel, muhafazakar sol. Yaşlılar. Sayıları her geçen gün azalıyor. 2. Grubta Kemalist sol grub. Aslında her CHP’li genetik olarak Kemalist’tir. Ama bunu kendileri için ana mihver kabul eden orta yaşlı bir kesim var. Sosyalist, Devrimci, Radikal sol birlik olmasalar da blok olarak ayrı bir kanat. Bunların karşısında Liberal, Demokratik, Euro sol başka bir kanat var. Bunların Atatürkçülüğü Muasır Medeniyetle ambalajlanan batıcı bir anlayıştır. Sol Kemalistler ise, Merkez Sol ayrı bir kanat. Çevreci, Gezici, Z kuşağından ılımlı, genel anlamda her şeye karşı bir sol grub var. Bunlar 68 kuşağı’ndan farklı ve genç bir grub. Bir de, Alevi, azınlıklar, farklı özelliklere sahip sol var. CHP’nin en büyük zaafı bir özeleştiri yapamamasından, toplumun inanç, tarih ve geleneği ile olarak tarihten gelen riskleri ile yüzleşememesinden kaynaklanıyor.
CHP için Kemalizm, hem imtiyaz, hem risk. 1900’lerin başındaki inkılabçı bir hareket, bugün muhafazakar zemine kaydı. CHP önümüzdeki 3-5 yıl içinde felsefi anlamda ve buna dayalı olarak sosyolojik anlamda ciddi bir kayıp yaşayacak. 19.YY sonlarında, savaş yıllarında, kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY açıklamak mümkün değil. Esasen bu durum bütün siyasi hareketler için geçerli. Bir de 1950’ye kadar devam eden Tek Parti dönemi ve o geleneğin devamı olan “Darbeler dönemi” var. Bu şartlarda CHP bundan daha fazla olmaz.
CHP’nin yumuşak karnı Batının desteklediği Alevici örgütler, Kürtçü örgütler. Hem Ulusalcılar, hem de ideolojik ve politik açıdan Batı ile iç içeler. Mesela, PKK ve PYD’nin desteklediği HDP ile batılıların istediği gibi “Yerel yönetimlerde özerklik şartı” belgesi üzerinde mutabık kalmış gibi gözüküyorlar. CHP açısından hem 19.YY sonu siyasi ideolojine bağlı kalacaksın, tek parti dönemi uygulamalarını bir kambur gibi sırtında taşıyacaksın, hem de ulusalcılıktan söz edip ınkılabçı çağdaş kalıp Z kuşağı ile geleceği inşa edeceksin. Bu mümkün mü?
Geçen Dr. Hasan İleri bunu yazmış, zamanında Mustafa Kemal’in dünün Z kuşağını yanına aldığını ama bugün CHP’nin Z kuşağına verecek mesajı olmadığını söylemişti. Yani CHP’nin yaşlıları artık siyaset dışı kalıyor, gençler ise siyasetten uzaklaşıyorlar. Geçmişten kopuk, geleceği olmayan bir yolculuk nereye ve ne zamana kadar gidebilir ki? Bu mesele aslında diğer partilerin de meselesi. Kökü mazide olan ati olmadan, toplumun inanç, tarih ve geleneği ile kucaklaşmadan, yabancıların, global egemenlerin yerli işbirlikçileri ile kol kola girerek, Teo politik, Jeo politik, Jeo stratejik, avantajlarını görmezden gelerek “Yarınki Türkiye”yi inşa etmek mümkün değil. Selâm ve dua ile.