Derin Gerçekler
Bugün günlerden Cuma.
Bugün Gus bin Saide’den söz etmek istiyorum.
Daha doğrusu onun şiirsel bir hitabetinden.
Ukaz panayırında İslam'ın öncü müjdeleyicilerinden bir zatı size tanıtmak istiyorum.
Bu dünya, iki kapılı bir han’dır. Gelen gider, uyudum, uyandım misali.
Bir oyun, eğlence, telaş ve dinlenme ve ardından hesap zamanı..
Yakınlarda bir yakınımın yakınları göçtü bu dünyadan... Oysa bir hafta sonra düğünleri vardı. Düğün hazırlığı yapıyorlardı.
Gün gelecek bu dünyada kimse kalmayacak. Guss bin Sâide ünlü şiirinde dediği gibi.
Önce, Guss bin Sâide kimdir?
O İyâd kabîlesinin reisi olup Hz. Îsâ’nın risaletine iman eden muvahhid bir mü’min ve şâirdi. Onun, Ukâz Panayırı’nda, aralarında Hazret-i Peygamber (SAV)in de bulunduğu bir cemaate yaptığı ve “bi’set-i Nebî”den bahseden şu meşhur hitâbesini sizlerle paylaşmak istiyorum Cuma vesilesi ile...
“Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, öğrenip anlayınız, ibret alınız! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi toprak olur gider. Vukuâtın ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini tâkib eder.
Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökten haber var; yerde ibret alacak şeyler var! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acabâ vardıkları yerden memnûn oldukları için mi orada kalıyorlar; yoksa alıkonulup da uykuya mı dalıyorlar.
Yemin ederim, Allâh’ın indinde bir dîn var ki, şimdi bulunduğunuz dînden daha sevgilidir.
Ve Allâh’ın gelecek bir Peygamber’i var ki, gelmesi pek yakındır. O’nun gölgesi başınızın üzerine düştü. Ne mutlu o kimseye ki, O’na îmân edip de, O dahî ona hidâyet eyleye! Vay o bedbahta ki, O’na isyân ve muhâlefet eyleye!
Yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!
Ey insanlar! Gafletten sakının! Her şey fânîdir, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir. Bir’dir, ortağı ve yardımcısı yoktur. İbâdet edilecek yalnız O’dur. O doğmamış ve doğurmamıştır.
Evvel gelip geçenlerde bizler için ibretler çoktur.
Ey İyâd kabîlesi! Hani babalarınız ve dedeleriniz? Hani müzeyyen kâşâneler ve taştan hâneler yapan Âd ve Semûd? Hani dünyâ varlığına mağrûr olup da kavmine hitâben Ben sizin en büyük Rabbinizim. diyen Firavun ve Nemrud?
Bu yer, onları değirmeninde öğüttü, toz etti. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri de yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini şimdi köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin. Onların yolundan gitmeyin. Her şey fânî, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir.
Ölüm ırmağının girecek yerleri var, ama çıkacak yeri yok!.. Küçük büyük herkes göçüp gidiyor. Herkese olan bana da olacaktır.” (Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd, 2, 264; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, 2, 234-241; Heysemî,9, 418)
Guss bin Sâide bu güzel sözleri söylerken bahsettiği son peygamber Hazret-i Muhammed Mustafâ (SAS)’in orada bulunduğundan habersizdi.
Bir müddet sonra da vefât etti. Ancak kabîlesi, peygamberlik geldiğinde gelip Allâh’ın Rasûlü’ne îmân ettiler.
Rasûlullâh (SAS) onlara: “Guss bin Sâide’nin, Ukâz Panayırı’nda deve üzerinde: «Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur (toprak olur), olacak olur!» diyerek hutbe okuduğu hiç hatırımdan çıkmaz. Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı?” buyurdular.
Heyet, o hutbeyi kabîlelerinden hemen herkesin okuyabileceğini söylediler.
Âlemlerin Efendisi buna çok sevindi. Orada bulunan Ebû Bekir (RA)da: “Yâ Rasûlallâh, o gün ben de oradaydım, söylediklerinin hepsi ezberimdedir.” dedi ve hutbeyi baştan sona kadar okudu.
Arkasından İyâd kabîlesinden biri kalkıp Guss bin Sâide’nin şiirlerinden okudu. Bu şiirler de anlaşılacağı üzere Peygamberimiz’in soyu olan Hâşimoğulları’ndan büyük bir peygamberin çıkacağı, açıkça bildiriliyordu. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, 2, 234-241)
Rasûlllah (SAV) Efendimiz, Guss bin Sâide hakkında şöyle buyurdular: “Allâh Teâlâ, Guss bin Sâide’ye rahmet eylesin! O kıyâmet günü ayrı bir ümmet olarak ba’s olunacaktır! (Diriltilecektir)” (İbn-i Ke¬sîr, el-Bi¬dâ¬ye, 2, 239)
Bugün nelerle uğraşıyoruz. CoVID bitti, kızamık diye geldiler.
Su kalmayacakmış, idrarı arıtıp içireceklermiş.
Niye deniz suyunu değil. Bir çikolata firması dışkıdan çukulata yapmış.
İlaç diye damarlarımıza zehir enjekte ediyorlar. Bir soykırım yapılıyor, kimin umurunda. Günlük gündelik oyun, anlamsız işler ve oynaşlarla vakit geçiriyoruz.
Adamlar biyolojik insan neslini sonlandırmaktan söz ediyorlar, Toplumsal cinsiyetten söz ediyorlar, İnsanın tanrı olmasından söz ediyorlar, tabi kendileri de Tanrılar tanrısı, baş tanrı olacaklar. Daha şimdiden Tanrı aday adayları kendi aralarında savaşa tutuştular bile...
Eski adı Facebook, yeni adı META olan şirketin sahiplerinden Mark Zuckerberg TESLA, Twitter ve StarLink’lerin patronu Elon Musk’ı çelik kafes içinde düelloya davet ediyor. WEF’in başındaki adam, DSÖ’nün başındaki adam, Bill Gates hepsi aynı Şeytani planın birer parçası.
Biz asgari ücret, emekli ikramiyesi, Araç vergisi, Basket oynarken gündüz top alıp gece potaya atan algı operasyonları ile yapılan zaman yolculuğu ile oyalanırken ülkemizde, bölgemizde ve dünyada başka şeyler oluyor.
Hani, hiç kimse dünyada olup bitenleri görmezden duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildi. Hani adil şahidler olacaktık.
Dikkat: Gözünüze kibriti çok yaklaştırırsanız arkasında bir ormanı kaybedersiniz. Aşk, öfke, korku sarmalından çıkmadıkça gerçeklerle yüzleşmek kolay değil. Şu modRNA’a soykırımı uyarımızı ciddiye alın.
Şeytan, kendi ortakları ile, peşlerine taktıkları diğer insanlarla birlikte cehennemi boylayacaklar.
Allah’ın ipine tutunanlar ise kurtuluşa erecekler.
Unutmayalım, Allah cahil ve zalimlere, fasık ve müstekbirlere, inkarcı ve müşriklere, münafıklara yardım etmeyecek.
Selam ve dua ile.