Malûm, “7 Haziran seçimleri”nde AK Parti’nin yüzde 41 oy alması üzerine birçok “özeleştiri” yapmış, “aday”lardan ve “teşkilatın hımbıllığı”ndan başlamış, “vaat”lerden çıkmıştık...
Ama, itiraf edelim ki;
“1 Kasım seçimleri”nden sonra, “HDP’nin, 80 milletvekilinden 59 milletvekiline düşmesi” üzerine pek fazla “eleştirel yazı” yazmadık...
Elbette eleştirdik...
Ama “cılız” kaldı!..
Kimbilir, belki de;
“Düşene bir tekme de sen vurma” diyen atalarımızın sözüne uyduk.
HDP KAYBETTİ, ÇÜNKÜ!
Ne var ki;
HDP’yi, “içeriden biri”, ya da “bir bilen” durumundaki Eski HEP Milletvekili Mahmut Alınak öyle bir eleştirmiş ki; bu eleştirileri siz okurlarımla paylaşmadan edemedim...
Efendim, Mahmut Alınak; AA muhabiri Alper Atalay’ın, “1 Kasım seçimlerinde HDP’nin oyları niye düştü?” şeklindeki sorusu üzerine öyle bir “tahlil”, öyle bir “eleştiri” yapmış ki, bunu ancak “içeriden biri”yapabilirdi!..
Mahmut Alınak; HDP’nin “7 Haziran seçimi”nde olduğu gibi, “1 Kasım seçiminde” de kampanyasını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanüzerinden yürüttüğünü, ancak umduğunu bulamadığını söylüyor.
HDP’nin “Seni başkan yaptırmayacağız” demesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı hiçbir varlık gösteremediğini dile getiren Alınak, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Kasım seçimlerine doğru, ‘Sana savaş yaptırmayacağız’ dediler, ancak bu slogan da birkaç gün içinde eskidi, çöpe gitti. Çünkü HDP merkezi, çatışmaları durduracak herhangi bir proje geliştiremedi. Böylece HDP’ye bağlanan ümitler darbe üstüne darbe yedi.
Bence HDP’nin oy kaybının birinci nedeni, Tayyip Erdoğan’ın politikalarını çıkmaza sokacak sivil projeler geliştirememesiydi, yani siyasetsizliğiydi.
HDP oylarının düşüşe geçmesinin bir diğer sebebi de; Haziran seçimlerinden sonra devlet ve PKK arasında patlak veren çatışmalardır!... HDP, çatışmaları durduracak sivil bir hamle geliştiremedi. Tarih, şok edici sivil projelerle bu çatışmaları durduracak ve kansız çözümü alevlendirecek siyaset ustalarının rollerini oynamalarını bekliyor.”
ÖZYÖNETİM PROJESİ KİMİN?
Silvan, Nusaybin ve Cizre gibi ilçelerde ilan edilen “öz yönetim”lerin,HDP’nin projesi olması halinde genel merkez tarafından değil debelediyeler tarafından ilan edilmesini kendisinin de anlamadığını ifade eden Mahmut Alınak, bu konuda da diyor ki:
“Oysa yasal risklerin olacağı biliniyordu. Belediye başkanları tutuklanınca,‘Belediye başkanlarımıza işkence ediliyor’ diye bildik yakınmaları oldu.
Proje seninse, ilan edecek makam sensin, başkası değil.
Riski sen omuzlayacaksın, bu proje nedeniyle cezaevine girilecekse sen gireceksin. Belediye başkanları ile il ve ilçe örgütlerinin görevi senin imzanı taşıyan projeyi açıklamak değil, o projeyi senin gözetiminde uygulamaya geçirmektir.”
Mahmut Alınak’a hak vermemek mümkün mü?.. Yerden-göğe haklı!..
Öyle ya;
Ortaya bir “proje” atmışsan, ucunda “ölüm” de olsa, “risk” alacak ve sonuna kadar savunacaksın!..
Ama, HDP öyle mi yaptı?..
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ öyle mi yaptı?..
Hiçbir risk almadan, “belediye başkanları”nın omuzlarına yüklediler yükü!..
Birkaç başkan da; “Sırf Kandil’in gözüne girebilmek için” yiğitlik gösterisinde bulundu ama, bedelini ödedi!..
Onlar “bedel” öderken, “onların edebiyatını yapmak” da Demirtaş ve Yüksekdağ’a kaldı!..
“Bremen Mızıkacıları” gibi, hep bir ağızdan bağırmaya başladılar:
“Başkanlarımıza işkence ediliyor!”
Nerede diyorlar bunu?..
“Köpük banyosu yaparken!”
Ya da;
“Biralarını yudumlarken!”
Yoksa, “viski”lerini mi deseydim?..
Her ne “zıkkım”sa!.. Onlar “Beyaz Kürtler” olarak keyif çatarken belediye başkanları tutuklanıp, hapse atılıyor, “Gezi Zekâlı Kürt çocukları” da,“Özyönetim”(!) gibi, “çağdışı bir Türk Solu Projesi” uğruna canlarını feda ediyordu!..
“Salak”lıklarına, “ahmak”lıklarına, “embesillik” ve “aptallık”larına doymasınlar!.. Hâlâ “kullanıldıklarının” farkında değiller ya, acıyorum onlara!..
NÜFUS CÜZDANIN VARSA!
İşte sözün tam burasında, Mahmut Alınak’ın “çarpıcı bir tesbiti” giriyor devreye... Alınak, “özyönetim”(!) ilân etmek için “hendek” kazılan yerleşim birimlerinde “okullar”ın faaliyet halinde olup-olmadığını sorduktan sonra“evet” deyip, şöyle devam ediyor sözlerine:
“Herkes devletin mührünü taşıyan nüfus cüzdanını ve parasını gözü gibi sakınarak üstünde taşıyor mu?
Evet.
Devletin yargı, nüfus, tapu, vergi, postane, hastane, belediye, muhtarlık ve benzer kurumları iş başında mıdır?
Evet.
Bankalar para alışverişine devam ediyorlar mı?
Evet.
Tekellerin ürettikleri mallar üzerinden ekonomi tıkır tıkır işliyor mu?
Evet.
E peki;
Nerede kaldı senin öz yönetimin?
Bu durumda hendekler kazılmış, ya da kazılmamış, fark eden ne?
Devlet sadece polisten ibaret değil ki.”
Çok doğru bir tesbit!..
Mükemmel bir tahlil!..
Arkadaş, sen “T.C.’nin verdiği nüfus cüzdanı”nı taşıyor musun?..
Üzerinde “Atatürk’ün resimleri” bulunan “banknot”larla alış-veriş ediyor musun?..
“Bu ev ve tarla benim” diyebilmek için, “tapu” gösteriyor musun?..
Cevabın “evet” olduğuna göre, sen, bir “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı”olduğunu peşin peşin kabul ediyorsun demektir.
Peki, hem “T.C. imkânları” ile yaşamak, hem de “özyönetim” istemek neyin nesi oluyor?..
Mahmut Alınak haklı...
Hem “1 Kasım seçimleri”yle, hem de “öz yönetim”le ilgili eleştirilerinde tepeden tırnağa haklı!..
HDP’nin hezimeti, işte bunlardan!..
“SUİKAST” DE, ÖRT!
Bana öyle geliyor ki;
HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da, bu “eleştiri”lerden kurtulabilmek için, bugünlerde; “kendilerine yönelik suikast iddiaları”nı gündeme getirdi...
Dünkü Hürriyet ve Cumhuriyet’te “Demirtaş’a suikast muamması” başlığı ile verilen haberler, özetle şöyleydi:
“HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın makam aracının arka camında bir iz tespit edildi. Zırhlı aracı incelemeye alan polis, kurşun izi olabileceğine işaret etti... Demirtaş, izi farkettikten sonra Twitter hesabından Kürtçe “Ölüm Allah’ın emri” yazdı. Diyarbakır Valiliği’nden konuya ilişkin açıklamada ise Demirtaş’ın makam aracının arka camındaki hasarla ilgili yapılan incelemede herhangi bir ateşli silah atış artığına rastlanılmadığına dikkat çekildi.
(...)
l Demirtaş, ANF’ye, “Kurşun geçirmez arka camın kafa hizasında mermi izi tespit edildi. Ses duymadık” bilgisini verdi. Aracın kriminal laboratuvarında incelendiğini anlatan Demirtaş, mermi çekirdeği olmadığını da açıkladı.
l HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise, akşam tweet attı: “Kurşun ata ata biter... Zulüm de sonsuz, ölümsüz değildir. Demirtaş’a sıkılan kurşun, o namlunun ardındakileri vurur bir gün.”
Görüyorsunuz değil mi;
Ortada fol yok, yumurta yok ama, “HDP’nin 1 Kasım hezimeti”ni örtecek bir “gündem” oluşturuldu!..
Şu hâle bakın;
Demirtaş “Mermi çekirdeği yok” diyor ama, diğer “Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ”; kraldan fazla kralcılık yapıp, “kurşun”dan söz ediyor!..
Eee, ne yapsın kadıncağız;
“Hezimetin bir mimarı da o!”
Ondan da hesap sorulacak!..
Şimdiden “kurşun” desin, “zulüm” ve “namlu” desin ki, hesap vermekten kurtulsun!..
HEP SUİKAST HEP SUİKAST!
Size bir şey söyleyeyim mi;
HDP’liler, bunu hep yapıyor!..
Ne zaman “gündeme gelmek” isteseler, hemen “suikast”tan söz ediyorlar!..
Buyrun, işte kanıtı:
l 22 Mayıs 2015 tarihli Vatan’da, Sırrı Süreyya Önder’e dayandırılan bir haber vardı..
Başlığı da şuydu: “Selahattin Demirtaş’a yönelik suikast uyarıları geliyor!”
l 23 Mayıs 2015 tarihli Zaman’da ise şu başlık vardı: “Demirtaş’a suikast bilgisi, bize bir ay önce geldi.”
Peki, bunu diyen kim?..
HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
l 24 Ekim ve 25 Ekim 2015 tarihli Hürriyet ve Zaman’da, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ kaynaklı şu haberler vardı:
“Bana ve Selahattin Demirtaş’a yönelik suikast plânları var!”
“AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizlere dönük saldırıları artırıyor!”
Lütfen “tarih”lere dikkat!..
“Suikast” iddiaları, “22-23 Mayıs tarihleri”nde yoğunlaşmış!..
Acaba niye?..
Çünkü; “7 Haziran’da seçim” var!..
Diğer “suikast” iddiaları, “24-25 Ekim”de yoğunlaşmış!..
Acaba niye?..
Çünkü “1 Kasım’da seçim” var!..
Vay uyanıklar vayyy!..
Peki, dünkü Hürriyet ve Cumhuriyet’te yer alan “suikast iddiası”nı nasıl yorumlayacağız?..
Çok basit!..
“7 Haziran’da 80 milletvekili” çıkaran HDP, “1 Kasım seçimleri”nde 21 milletvekili kaybedip, 59’a düştü!..
Ve homurdanmalar başladı!..
Eee, Demirtaş ve Yüksekdağ ne yapacak?.. Ortaya bir “iddia” atıp,“gündemi değiştirecek” ki, “seçim hezimeti”ni kimse konuşmasın!..
Bir defa daha söyleyelim;
“Vay uyanıklar vayyy!”
Ama, şu da bir gerçek;
“Mızrak, çuvala sığmaz!”
Aynen bu “atasözü” gibi;
“HDP’nin hezimetini suikast iddiaları da örtbas edemez, devletin terörle mücadelesi de!”
HDP’liler, bıraksın “laga-luga” yapmayı da, “Kürtçe” biliyorlar mı, onun cevabını versinler!.. Hem “Kürtçe” bilmiyorlar, hem “Özyönetim”istiyorlar...
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
Kürt halkı, hiç bunu yer mi?..
Onun içindir ki;
Oturdular kıçlarının üstüne!..
***********************************************************************************
İlgi ve hassasiyetlerinden dolayı, yetkililere teşekkür ediyorum
22 Kasım Pazar günkü; “Nasırımızdan çekmedik, Paralelcilerden çektiğimiz kadar” başlıklı yazımda; hem Amasya 15. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı bünyesindeki General Hikmet Akıncı Kışla Camii’nden, hem de Beylikdüzü’ndeki Emin Yükseloğlu Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’ndeki “rahatsızlık”lardan söz etmiştim...
l “Kışla Camii” ile ilgili olarak, Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü aradı ve “Kışlada 5 vakit ezan okunuyor, ibadetlerde de bir sıkıntı yok” dedi... Sayın Özkürkçü; “Kış saati uygulaması” sonrası meydana gelen “bazı aksamalar”ın da giderildiğini ve“ibadet”le ilgili hiçbir sıkıntı olmadığını söyledi...
“İlgi ve hassasiyet”lerinden dolayı; başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere, Kara Kuvvetleri Komutanımıza, Tugay Komutanımıza veTuğgeneral Özkürkçü’ye teşekkür ediyorum...
l Beylikdüzü’ndeki İmam Hatip Lisesi ile ilgili yazımla ilgili olarak da, hemİstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, hem de Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürü Yasef Bakırcı aradı ve “şikâyet”lerle ilgili “müfettiş”görevlendirileceğini ve iddiaların araştırılacağını söylediler...
Sayın Yıldız ve Bakırcı’ya da ilgi ve hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum...
yeniakit