Kiramen katibine inanıyor muyuz?

Abdurrahman Dilipak

İsterseniz Galu Beladan başlayalım: “Rabbin kimdir? Nebin kimdir? Dinin nedir? Kitabın nedir?” Elestü bezminde Allah(cc) ruhlara sordu, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim”. İşte o zaman “evet dedik. O güne “Galu Bela zamanı” diyoruz.

Yukarıdaki sorular, Kabir sorgusuna işaret eder ve sonunda bir gün, hesap günü herkesin bütün yaptıkları kendilerine hatırlatılacak. Onlar hakkındaki her şey “Kiramen Katibin”in kayıtlarında olacaktır. Aklımızdan ve kalbimizden geçenler dahil. Kayıt defterleri sol tarafından verilecek olanların vay haline.

Orada “misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah” ölçüsünde, her şey eksiksiz olarak yazılı olacaktır. Ve sonra kim ne yapmışsa karşılığını görecektir.

Sahi istihbarat örgütlerinden, polisten, düşmanlarımız ve rakiplerimizin sırlarımızı çalmalarından, hatta telefonlarımızın dinlenmesinden korkuyoruz da, ya kiramen katibinin kayıtlarından hiç mi korkmuyoruz! Mesela Şeytanı ve Cinni neden hesaba katmıyoruz.

Kiramen katibinin kayıtlarında eksiklik ve fazlalık yoktur. Silinmesi ve gizlenmesi de mümkün değildir. Hal böyle iken nasıl oluyor da, insanoğlu Allah’ı ve ahiret gününü hesaba katmadan işlerine devam etmektedir. Sormak gerek: Gerçekten Allah’a ve ahiret gününe iman ediyor musunuz? “İman ettik” demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanıyorsunuz. Vay o namaz kılanların haline ki” diye başlayan ayetten haberiniz yok mu? “Kul hakkı” nedir bilir misiniz! Unuttunuz mu yoksa, hatırlatan olmadı mı!

“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’ın iradesi içinde olduğuna iman ettim. Ölümden sonra diriliş hakikattir.. Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim.” Bunu söylüyoruz da, bu söylediğimizin hayatımızda pratik bir karşılığı, yansıması, etkisi var mı?

Biliyor olmalısınız, dil ile ikrar yanında bir de kalp ile tasdik olmalıdır. Mesela, Allah’a inanmak bize ne sağlıyor ve bize hangi sorumlulukları yüklüyor. Onu İlah ve Rab edinmek ne demek. Şirkten nasıl korunacağız?. Nasıl bir “Allah” O! Yani O’nun sıfatları nedir ve O Allah kendini kitabında nasıl tanımlıyor, bunu biliyor muyuz? Bakın, bu konularda “bir anlık tefekkür bin yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır.”

Bu siyaset, ekonomi, gelecek ve CoVID’i konuşurken genel anlamda bunların hiç birine atıf yapmıyoruz nerede ise. DSÖ, Bill Gates, Elon Musk ve FDA’yı konuşuyoruz. Allah’ı bu işlere karıştırmıyoruz. Herkes “Pozitivist” oldu. Değişken olan tartışılmaz ve mutlak doğrunun yerine ikame edildi sanki. Sadece pozitivist değil, rasyonalist, determinist ve pragmatik olduk! Sekülerleştik! Kader, rızık ve ecel konuları artık bizim gündemimiz değil gibi.

“Meleklere iman ettim” derken ne demiş oluyoruz, hiç düşündünüz mü? Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail, Kiramen Katibin, Münker-Nekir, Hamale-i Arş, Mukarrebûn ve İlliyyûn kimlerdi? Harut-Marut kimlerdi ve ne için gelmişlerdi. Amentü bize peygamberlerden ve onların getirdiği kitaplardan söz ediyor. Bu konuda ne biliyoruz. Sadece kitaplar değil, peygamberlerin hayatları da bizim için güzel birer örnek. Kur’an-ı Kerim bize hem o kitaplardan hem de diğer peygamberlerden söz eder.

Covid bir şekilde insanın sağlığını vururken, bir yandan aklımızı ve imanımızı da vurdu. Koskoca doktor, ölen yakını için “aşı olsa ölmeyecekti” diyor. Bir diğeri “aşı olmasa ölmeyecek”ti diyor. Ecel geldi ve öldü. Bu ölüme giden yolda, ya da hayatta kalmada kim niye sebeb oldu ise, o şeyi yaptığından ya da yapmaması gerekirken yapmadığından hesaba çekilecek.. Kader, rızık, ecel nerede kaldı bu söylemde, şu gelirse ya da giderse mahvolduk, ya da kurtulduk diyenlere mi bakarsınız, kader, rızık, ecel yazı turaya kaldı. Allah’ın iradesi, rızası nerede. İmana aklınız bu kadar çürük bir pamuk ipliği ile mi bağlıydı!

Bir gün gelecek, bize bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati gösterilecek. Bu süreçte birçok konuda bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Kimse bunu da düşünmüyor. Allah birini başımıza musallat eder ve bize yardım eder, bizim ellerimizle o zalimi cezalandırır.

Bakın, babanız peygamber olsa gelse sizi kurtaramaz. Kurtarıcı yok. Peygamberler kurtuluşa çağırır. Hz. Yusuf kavminin başındaki kavmini ikna edemedi, O gittikten sonra kavmi O’nun daha önceki çağrısına uyarak kurtuluşa erdi. Göklerin ordularının komutası ya da hazinelerinin anahtarı kimsenin elinde değil. Ama FED’in de LIBOR’un da anahtarı, Pentagon’un da orduları, Şeytan da Allah’ın iradesi içindedir. Bill de, Elon da, Biden da, Rothhhild’ler de, Rocofeller’ler de Allah’ın iradesi içindedir. Biz Allah’ın rızasına tabi olalım. Zalimlerden korkmayın, Allah’tan korkun. Her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, Kadir-i Mutlak ve bir olan Allah var. Ve bilin ki, Allah cahillere, zalimlere, müstekbirlere, münafıklara, müşriklere, mütrefinlere yardım etmez ve onları sevmez. Biz onlardan korkup sesimizi kıstığımız, onlara yakın durduğumuz, işbirliği yaptığımız, onlarla birlik olduğumuz için onları bizim başımıza musallat etmektedir. “Zalimlere yardım etmeyin sonra ateş size de dokunur, sonra Allah onları sizin başınıza musallat eder” denmedi mi!

Bizim İslam alimi zannettiğimiz birileri Hz. İsa devrinde, Hz. Zekeriya’ya karşı çıkan, Allah’ın ayetlerinin anlamını kendi çıkarlarına göre eğip-büken Yahudi zenginlerinin haline benzedi mi! Bunlardan bazıları Kâbe imamı bile olmadı mı! Bekri Mustafa’nın Ayasofya’ya imam olmasından daha beter bir hadise bu!. Belam da Hz. Musa ve Harun’dan sonra Tevrat’ı en iyi bilenlerdendi!

Tekrar hatırlayalım ve düşünelim, Allah, kitap, Resuller, melekler, ahiret günü, kader, rızık, ecel, hayır ve şer, Allah’ın iradesi ve rızası, ölüm ve ölümden sonra diriliş, ahiret hayatı, cennet ve cehennem. Kıyamet, tevbe ve sabır, Necaset’ten ve Hades’ten bugün bizim için ne anlam ifade ediyor... Dikkat edelim Şeytan bizi Allah’la aldatmasın, Aklımızı kiraya vermeyelim, din ve devlet büyüklerimizi, kanaat önderlerinizi İlah ve Rab, idol/put edinmeyelim. İmtihan oluyoruz ve bizler ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. İmanı kalbde tutmanın ateşi elde tutmaktan zor olduğu günlere hazır olalım, insanlık irtidat fitnesi ile karşı karşıya. Neslimizi bu zor günlere, bu ahir zaman fitnelerine karşı hazırlayalım.

Selâm ve dua ile.