Kirli Plân tutmadı, Karanlık Plân verelim!

Hasan Karakaya

Aradan "13 gün" geçti... Adı "İrticayla Mücadele Eylem Plânı" olan ama aslında "AK Parti"yi devirmeyi, Fethullah Gülen"i bitirmeyi" amaçlayan "ihanet plânı" üzerindeki tartışmalar tırmanarak devam ediyor... Ne ilginçtir ki; "konuşması" gerekenlerin sustuğu, "susması" gerekenlerin konuştuğu günler yaşıyoruz... Meselâ; "ne olup-bittiğini kavrayamadığı" için, "plân" hakkında ancak "3 gün sonra" konuşan Bay Deniz Baykal bile, artık "ağzını otomatiğe bağlamış" gibi konuşmaya başladı... Arena"da konuşuyor, Grup"ta konuşuyor!..
Nerede "mikrofon" görse, hemen konuşmaya başlıyor... Bir şey dese, gam yemem... Ağzını açtı mı, başlıyor "Ergenekon avukatlığı" yapmaya!.. "Ergenekon tutukluları sağlık sorunlarıyla boğuşuyor"muş da, onlar hâlâ niye içeride tutuluyormuş da, bir an önce serbest bırakılmalıymışlar da, falan filan!..
Bütün bunları söyleyen Bay Baykal, "bozuk saatin bile, günde 2 defa doğruyu göstermesi" gibi, "doğru şeyler" de söylüyor!.. Meselâ "ihanet plânı"nın "gerçek" mi, değil mi, altındaki "imza"nın "doğru" mu, sahte mi, belgede "parmak izi" var mı, yok mu?.. olduğunu soruyor Bay Baykal!..
Ve tabiî, bütün bunların "aradan geçen 13 gün"e rağmen hâlâ tesbit edilememiş olmasını da eleştirip, soruyor: "TSK bünyesinde bir zaafiyet mi var?.. TSK, örgütsel işlevini yitirdi mi?"
B PLÂNI: ALBAY SUÇLANACAK!
Gerçekten de merak ediyor insan;
Üstünden "13 gün" geçmesine rağmen hâlâ bir "imza tesbiti" yapılamamış olmasının acaba "özel bir anlamı" var mı?..
Bu "gecikme"nin sebebi ne?
Birileri, "süreyi uzatarak" bir şeyler tezgâhlamaya mı çalışıyor acaba?.. Yani, "zaman" ve "zemin" kazanmaya ve bu arada da "B Plânı"nı devreye sokmaya mı hazırlanıyorlar yoksa?..
Malûm, bu gibi durumlarda, mutlaka bir "B Plânı" hazırlanır ve ona göre hareket edilir...
Peki, "B Plânı" ne olabilir?..
Öyle ya;
Jandarma"da yapılan "kriminal analiz" sonucunda; "ihanet belgesi"nin altındaki "imza"nın "Albay Dursun Çiçek"e ait" olduğu "yüzde 99" oranında netleşti!..
Şimdi, bütün mesele;
Olayı "asıl mecra"sından saptırıp, işi Dursun Albay"ın üzerine yıkmak!..
Meselâ, diyeceklerdir ki;
"Bu belge TSK bünyesinde hazırlanmış değildir!.. Albay Dursun Çiçek, o plânı; hiç kimseden emir ve talimat almadan, kendi başına hazırlamıştır!.. Hatta, o ifadelere plân bile denilmez, onlar birer beyin cimnastiği ürünleridir!.. Albayımız; can sıkıntısından bunalmış ve böyle hareket etmiştir!.."
Bu denilenleri yersek, mesele yok... Ama eğer, "hayvan terli, yemiyor" ise, Ayhan Aktar"ın da ifadesiyle Dursun Albay"ın "gözden çıkarılması" ve onun bir "meczup" ilân edilmesi, işten bile değildir!..
Öyle diyor ya Ayhan Aktar;
"Medyada Yalçın Küçük gibilere "alim adam" muamelesi yapılırken, bence kafası zehir gibi çalışan Dursun Albayımızın "meczup" muamelesi görmesi mümkündür."
Öyle sanıyorum ki;
"Dursun Albay"ı koruma-kollama lobisi"nin elindeki "B Plânı" budur!..
C PLÂNI: SAVCILAR HEDEF ALINACAK!
Peki, "emir-komuta zinciri" içinde görev yapan "postallı gazeteciler"in bütün yırtınmalarına ve höykürmelerine rağmen "B Plânı" tutmadı diyelim...
Acaba bir "C Plânları" var mı?..
Hiç olmaz olur mu?..
Bizans"ta "entrika" bitmez, bunlarda da "plân" eksik olmaz!.. Madem "Hükümeti Devirme" plânında başarılı olamadılar, madem "Dursun Albay"ı harcamak"la işin içinden çıkamadılar, o halde "C Plânı" derhal devreye sokulmalı ve bu defa "Ergenekon savcıları" hedef alınmalıdır!..
Ama, nasıl?..
Biliyorsunuz;
Albay Dursun Çiçek"in, "gelecek" denmesine rağmen, "Ergenekon savcıları"na ifade vermeye gelmesi, anlaşılmaz bir şekilde engellendi!..
Eh, "imza tesbiti"nin de aradan geçen 13 güne rağmen "savsaklandığını" biliyoruz!..
Demek oluyor ki; birileri, "zaman" ve "zemin" kazanmaya çalışıyor!..
"Zaman kazanmak" istiyorlar, çünkü;
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; şu günlerde "hakim" ve "savcı"larla ilgili "atama kararnamesi" üzerinde çalışıyor!.. Liste üzerindeki çalışmalar "ay sonuna kadar" sürebilir!..
Kulağımıza gelenler eğer doğruysa;
HSYK, hazırladığı listede "Ergenekon savcıları"na ve Silivri"de görev yapan "mahkeme heyeti"ne de yer verecek ve iddialara göre, onların "görev yerlerinde değişiklik" yapacak!..
Herhalde söylemeye gerek yok;
"Ergenekon" dâvâsına bakan "mahkeme heyeti"nin ve soruşturmayı yürüten "savcı grubu"nun görev yerlerinde değişiklik yapılması demek, "Ergenekon dâvâsının seyrinin değişmesi" demektir!..
Ve hatta, şu demektir:
"Harç bitti, yapı paydos!"
C PLÂNI NASIL UYGULANACAK?
Açık ve net söyleyeyim;
Bu yazılanlar bir "komplo teorisi" değil, "gündemdeki gerçek"tir!..
Sizin anlayacağınız;
"İrticayla mücadele" adı altında "AK Parti ile mücadele" etmeyi ve onu "iktidardan devirmeyi" hesaplayıp, bu plânları "deşifre" olanlar, şimdi de "Ergenekon dâvâsı" ile ilgilenen "hakim ve savcıları devirmeyi" plânlamaktadır!..
Tabiî, ortada bir "plân" varsa, onun hayata geçirilmesi için "uygulayıcı"lara da ihtiyaç duyulacaktır!..
"C Plânı"nı devreye sokanlar, öyle sanıyorum ki "uygulayıcı" olarak da "malûm kişiler"den ve elbette "postallı medya"dan yararlanacaktır!..
Malûm, daha önce de;
Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da Ergenekon savcıların değiştirilmesini talep etmişti!..
Sanıkların avukatları da; HSYK"ya savcıların azledilmesi için birçok defa şikâyette bulunmuştu...
Hele hatırlayın o günleri... HSYK"nın Zekeriya Öz"ü başka bir yerde görevlendireceği ya da daha kıdemli bir savcı atayarak Öz"ü etkisiz hale getireceği konuşuluyordu o günlerde...
Sonrasını biliyorsunuz; bu tartışmaların ardından soruşturmaya 3 yeni savcı daha atanmıştı.
Söyleyin hele;
O günlerde bu "yönlendirme"lere kulak veren HSYK, "hakim ve savcılar"a yönelik yeni bir "kampanya"ya kulaklarını tıkayacak mıdır?!?..
Bence, hayır!..
Kulaklarını açacaklar ve Kanadoğlu ile Eminağaoğlu"ndan gelecek "çağrı"ların gereğini yapmak üzere ellerinden geleni artlarına koymayacakladır!..
YA TASFİYE, YA TASFİYE!
Açık ve net söylüyorum;
"Kirli plân"ın ardından yapılan bu "karanlık plân"ın başarıya ulaşmaması için, şimdiden harekete geçilmeli ve gerekirse "HSYK lâğvedilmeli"dir!..
Aksi halde, "Ergenekon dâvâsı" bir "masal"a döner!..
"Az gittik, uz gittik, dere-tepe düz gittik... Altı ay, bir güz gittik!.. Arkamıza dönüp, bir de baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz" diyen masala!..
Böyle bir masala geçit vermemek için; gerek "TSK bünyesi"nde, gerek dışarıda "darbe rüyaları" görenler ile onlara "yardım ve yataklık" edenleri bir an önce "tasfiye" etmekten başka çare yok!.
Ağırdan alınırsa, onların "zaman, zemin ve mevzi" kazanmalarının önüne geçilemez!..
O zaman da, "tasfiye" eden, onlar olur!..
Ben bunu bilir, bunu söylerim!..
============
Orası Hıristiyan Belçika!
Zaman zaman övünürüz... Türkiye için; "Nüfusunun yüzde 99"u Müslüman bir ülke" deriz... Bunun bir "yalan" olduğunu biliriz ama yine de avuturuz kendimizi... Çünkü, biliriz ki; "Nüfusunun yüzde 99"u Müslüman" olan millet tarafından seçilip Meclis"e gönderilen Merve Kavakçı, Müslüman halkın parlamentosunda "and" içememiştir!..
"And içmek" bir yana; Ecevit"in "höykürme"yi andıran bağırtıları, DSP"lilerin el çırpmaları ve yine Ecevit"in "haddini bildirin" çağrılarıyla Merve Kavakçı"ya haddi bildirilmiş, Meclis"i terketmesi sağlanmıştır!.. Kısacası, "Halkı Müslüman" Türkiye"de, "başörtülü bir kadın"ın yemin etmesi engellenmiştir!..
Peki, "nüfusunun yüzde 99"u Müslüman bir Türkiye"de bunlar olurken, "nüfusunun yüzde 99"u Hıristiyan" olan Belçika"da ne oldu?.. Hemen söyleyeyim: Halkın oylarıyla seçilen Mahinur Özdemir, dün, hiçbir problem yaşamadan Brüksel Parlamentosu"na geldi, yerine oturdu!.. Ona hiç kimse "haddini bildirmeye" tevessül etmedi... Hiç kimse de; "Dışarı!.. Dışarı!" diyerek tempo tutmadı...
Tam aksine, sırası geldiğinde, "alkışlar" arasında çıktı "kürsü"ye ve "Avrupa"nın ilk ve tek başörtülü milletvekili" olarak etti "yemin"ini!..
Daha ne diyeyim?.. Alın "çakma laikliğinizi", başınıza çalın!.

Vakit