Önce iyi haber, Arjantin’de insanlar kitlesel olarak Fevç Fevç İslam’a girmeye başladılar. İslam ülkelerinin aksine İslamlaşma bütün dünyada söz konusu ve hızlı bir artış içinde. İsrail yenilgiyi kabul etti, büyük İsrail umudunu kaybettiler, yok oluş korkusunu yaşamaya başladılar.
Bir acı haber. Hollanda’da 28 yaşın da bir kadın, dünyanın yaşanmaz bir yer olduğunu ve böyle bir dünyada daha fazla yaşamak istemediği için ötenazi hakkı(!?)nı kullanarak kontrollü, denetim altında, herhangi idari ve hukuki sorunla karşılaşmama v e başkalarının bu kararından dolayı zan, şüphe altında bırakılmaması için yasal olarak hastanede doktor nezaretinde hayatının sonlandırılmasını istedi ve talep kabul edilerek hayatı sonlandırıldı.
Her gün Gazze’de çocuklar, anneler, yaşlılar, engelliler öldürülüyor.
İsrail zulmünün doruklarında yaşıyor 14 yaşında bir çocuk, 10 yıla yakın zamandır İsrail zindanlarında karanlık bir hücrede tek başına tutuluyor ve ailesi ile görüşmesine izin verilmiyor. Dünya bu zulüm karşısında sağır, dilsiz ve kör. Ve Siyonistler kendi zulümlerinin bedelinin kendilerine ödetilmesinin korkusuna kapıldılar. Döktükleri kanda boğulmak böyle bir şey olsa gerek. Sadece Gazze’de değil, CoVİD yalanı, mRNA ile aşı terörü ile tüm dünyada milyonlarca insan katledildi. Ve katledilmeye devam ediyor. Hollanda’daki bu olay, kendi türünde bir ilk olarak +1’den daha fazla bir tehlikeye işaret ediyor.
Öte yandan dünyanın başka bir yerinde çok farklı başka bir şey oluyor: Arjantin’de binlerce kişi, Müslüman olmak için camilere akın ediyorlar. Bu muhteşem bir şey. Bu insanların önündeki en büyü engel, Dini cemaatlerin mezhebi, ırki, ideolojik ve politik taassubları olacak. Mezheb ve tarikat mensupları, Şii’si, Selefi’si, Sünni’si, Tasavvufçusu insanları Allaha, kitabına ve resulüne çağırmıyor, hatta ötekini tekfir ediyor. Kendi mezhebine, tarikatına, liderine, örgütüne çağırıyor. Bu şirktir. Bırakın onlar kendi seçsinler ya da kendilerini özgürce ifade edebilsinler. Bu gelenler farklı bir etnik kimliğe sahip. Irkçılık burada başlı başına bir fitne sebebi, tefrika sebebi. Kendi mezhebinizi, tarikatınızı, liderinizi, örgütünüzü anlatırken, onlara ötekileri kötülemeyin, lanetlemeyin. Hatta onlarla da konuşmasını söyleyin. Ama gelin hepimiz, Din olarak Allah, Resul ve kitabı işaret edelim. Ona çağıralım.
Bakın bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var. Bakın, Allah bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır murat etmiş olabilir. Bakın, din ve devlet büyüklerimizi İlah ve Rab edinmekten vazgeçelim. Düşünsenize dindar gözüken kimi topluluklar, Allah’ın emrine uymamayı haram, resulün sünnetine uymamayı mekruh görürken, kendi liderine, örgütüne, şeyhine, tarikatına, mezhebine bağlanmayanlarla tartışmaya girdiklerinde rakiplerini tekfir ederek “kendine yeni bir din ara” diyebiliyorlar.
Hele zaten, Mehdi Mesih konusuna geldiğinizde sakın bunu Sufiler ve Şiilerle tartışmayın. Zaten dinde tartışma haramda. Kitapta yazılan şekli ile iman esas. Muhkem ayetler konusunda zaten ihtilaf yok. Müteşabih’ler konusunda ise bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize gösterilecektir. Vay o gün, inatlaşıp, başkalarını tekfir edenlerin haline. Veyl olsun onlara.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Zor zamanlardan geçiyoruz. Fitne zamanındayız. Gelecek günler geçen günleri aratabilir. Zaten değil mi ki, insanların çoğu hüsrandadır. Sadece iman edenler, amali salih olanlar, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna. Onların çoğu aramızda “ıslah edici” gibi dolaşıyorlar, oysa onlar “bozguncular”ın ta kendileridir. Sabredenlerden olalım ve sabrı tavsiye edelim inşallah. O zaman Allah (cc) bize bir çıkış yolu gösterecek. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden helak edileceklerden olmamak için Allah’ın ipine sımsıkı tutunmamız gerekiyor. O da Allah, resul ve kitaptır. Yoksa Şeytan esbabı cefasın kuşanıp dolu dizgin geliyor. Şeytan ve onun ins ve cin dostları dört koldan saldırıyor. Gökten başımıza pislik yağdırıyorlar. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirlettiler. Aklımız, kalbimiz, midemiz, damarlarımız işgal edildi.
Siyonistler bir kırmızı buzağıyı kurban edecek, Süleyman mabedinin inşasına başlamak için Mescid-i Aksa’yı yıkmaya hazırlanıyorlardı, ama olmadı. Ama bu Satanist Pedefolikler iddialarından vazgeçmediler. Geçen gün Birmingham sarayında ilginç bir tören gerçekleştirildi. Yeni kral 3. Charles’in taç giydikten sonraki ilk kraliyet resmi Sarayın ilgili bölümünde kral tarafından açıldı. Kan rengindeki kızıl tabloda kralın başında taç yoktu ama, elinde kılıç vardı. Eli yüzü, elbisesi kan revan içindeydi. Tablonun içine gizlenmiş, bir subliminal mesaj vardı. Şeytan Bahomed Tacı ile gizlenmişti. Popüler renkli bir dünya küresi var ya, o kürede de gizlenmiş aynı Şeytan yüzü var. Bize Obama’nın Müslüman olduğunu söylemişlerdi. Barak Hüseyin demişlerdi ama, o da Satanist Pedefolik çıktı. Meğer 3 Charles de Müslüman değil, o Satanistlerdenmiş. Ve tablosunda savaşmaya hazır tacını Şeytana sunmuş bir kral var..
Diyanet işleri başkanı Ayasofya’nın açılışında hutbe okurken eline kılıcı aldı diye kıyameti kopartanlar, bu resim konusunda bu anlamda bir yorumda bulunma gereği duymadılar her nedense. Farkına vardınız mı, yine, bilmiyorum, Önce kırmızı renkli bir at İngiltere de saraydan kaçtı. Kırmızı buzağı, Kırmızı at ve kızıla boyanmış taçsız bir kral ve taş giymiş bir Şeytan.. Hani şu Sağlık Bakanlığının logosundaki kişi.. Bunlar olurken güneş patladı, dünyanın birçok yerinde gökte kızıllıklar görüldüğü haberleri geldi. Gök, güneş ve bulutlar Bahomedi, ve yeryüzünde onun halifesi olan Kızıl kıralı selamlıyorlardı. Kızılca kıyamet kızıl bulutların olduğu yerler için bir işaret olabilir mi idi aceba. Durun, daha bitmedi, Beyaz atın üzerindeki kan aslında barış döneminin bittiğini anlatıyor bize. Ardından gelen siyah at ise, kıtlık , kara haber ..ve matemin habercisi Kırat bizde de Muradı ifade eder. Mesela darbı mesel olmuştur. Atın iyisine Doru, yiğidin iyisine Deli derler. Kanatlı beyaz at İsra’yı sembolize eder mesela. Sarı at Güneşi, kahverengi at Jüpiter’i, beyaz /kır at Venüs’ü, kara atın Satürn’ü, alaca at Merkür’ü temsil eder.
Bakın, bu konuda size TeoPolitik bazı bilgiler vereceğim. DİB’in bu konuda Genel Kurmaya, İçişleri Bakanlığına, İstihbarat bilimlerine bilgi vermesi gerek. Bu konu Yuhanna Vahyinde geçen bir konu. Bu pencereden bakmadan, aslında bu sembollerin ne anlama geldiği anlayamayız. Yuhanna Vahyinin coğrafi platosunun Anadolu toprakları olduğunu hatırlatalım. Olay tamamen Tanrıyı kıyamete zorlama fikrine zemin oluşturan, Tarihin sonunu getireceğine inanılan Armagedon / Melheme-i Kübra savaşı ile ilgilidir. Bu süreç Mehdi, Mesih, Deccal inancı ile ilgilidir. Sözünü ettiğim coğrafi plato, Halep’ten başlayarak Hatay, Antep, Maraş, Urfa, Kilis, Osmaniye ve Adana ile ilgilidir. O depremin merkezinde yer alan Amik ovasında çıkacak bir savaşla ilgilidir. Bunun ilk işaretlerini Ege bölgesindeki 7 kilise çevresinde göreceğiz.
Hristiyanlıktaki Mahşerin 4 Atlısı sembolizmi İncil’de, Vahiy kıtab/ıYuhanna Vahyi (1:8-19)da geçer., İncil’deki bu bölüme göre, Kıyamet felaketlerini getirecek olan 7 mührün açılması ile birlikte kıyamet süreci başlayacak. Aslında Kızıl düve, emanet andığı, Süleyman mabedi hep bununla ilgili. İsrail görevini yapamadı, o lanetlenecek. Evengelik’ler ve Vatikan da geç kaldı. Ama Angilikan kilisesi bu hamlesi ile bir bakıma Mesih’in. Dönüşünü sağlayacak kıyamet savaşını başlatmış oldu. Bu inanca göre 4 atlıdan biri olan beyaz at Hz. İsa’nın atı olacak ve o barışı getirecek. Ama Beyaz barışı getirecek olsa da üzerindeki kan savaşı sembolize ediyor. Zaten onların inancına göre, o atın üzerinde Mesih’in çarmıhtaki kanı var. AntiChirist’lerti cezalandırmaya, kuzularını kurtarmaya geliyor. Geçmişin hesabını sormaya geliyor. Kızıl at kan ve savaşı, binicisi kılıç taşıyan kıral ve askerlerini temsil ediyor. Siyah at ise matemi, kıtlık ve yoksulluğu, acı ve çileyi temsil ediyor. Binicisi muhtekir, zalim siyaset, bürokrasi, sermaye sahipleri. Soluk renkli at ise göçmenleri salgın hastalıkları, ölümü temsil ediyor. Binicisi ile yoksullar, hastalar ve göçmenler.. Yuhanna vahyi Patmos adasındaki bir Mesih’le ruhani buluşmaya dayandırılır. Beyaz atlının başında taç olacak, o taç şimdi Bahomed’in başında, onun varisi olan kralın elinde kılıç var. Oysa bir yerlere gizlenmiş ok ve yay da olması gerek.. Beyaz attakinin halifesi olan kral Kızıl ata binecek. Onun üstünde askeri üniforması ve elinde kılıcı var. Siyah atlının elinde terazi olacak. Çünkü adalet yok olunca siyaset, iktisat ve toplum hayatında düzen kalmayacak. Ta ki adalet sağlanana kadar düzen olmayacak. Ve gazab insanların yakasını bırakmayacak.
7 mühür, yedi belanın habercisidir. Bu mühürler hep bizim topraklarımızla ilgili şifreler içerir. Sakın bunlar Global Resetçilerin 7 sözleşmesi olmasın. Mesela CEDAW, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, DSÖ, İklim tek yasa/Tek ordu GERM+, Tek Para, Trans Humaniz/NeuraLink Haziran ortasına kadar birileri bu süreci tamamlamaya çalışıyor. Karbon ayak izi komplosu ve Yapay zekâ kontrollü bir yeni Asamble ile zaten tek devlet teorik olarak gerçekleştirilmiş olacak. Tanrı edindikleri Bahhomed adına birileri dünyadaki itiraz eden kalabalıkları önce susturmak ve sonrada yok etmek gerekiyor. O zaman kendilerince yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayatın yolu açıklanmış olacak. “Sıfır atık” derken onlar, bu 7,5 milyar insanı aslında imha edilmesi gereken çöp olarak görüyorlar. Bizimkiler de bu Şeytani planın bilerek ya da bilmeyerek misyonerliğini üslenmiş oluyorlar. DİKKAT, Birileri Mesihi gösterip aslında Bahomed’in kılıcını kuşanıyorlar.
“Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları” kimdedir dersiniz? Selam ve dua ile.
NOT: Bugün Ankara’da OSTİM Üni’de KENEVİR FORUMU var ve 10.30’daki forumda konuşmacıyım.