Kırmızı çizgilerimiz ayak bağlarımız mı?

Mehmet GÖKTAŞ

itiraf edelim, hepimizin bir türlü aşamadığımız bir takım çizgilerimiz vardır. Yaptığımız her hamlede gelip oraya toslarız, takılır kalır, geri dönmek zorunda kalırız. Bazen bu çizgilerin arkasını dolaşıp kurtulmak isteriz, söz konusu çizgilerin oralara kadar uzandığını görürüz. Medya hayatımızdan söz ettiğimi anlamışsınızdır. Gerek gazete olarak, gerekse televizyon, hatta radyolarımız konusunda elimizi kolumuzu bağlayan çizgilerden söz ediyorum. Hatta siz buna siyasi faaliyetlerimizi de katabilirsiniz. Herkesten fazla kırmızı çizgilerimizin olduğunu siz de biliyorsunuz. Radyoları, televizyonları, gazeteleri ayakta tutan yegâne gelirin reklam olduğunu söylemeye gerek var mı bilmem. Gelin görün ki bizim kırmızı çizgilerimiz elimizi ayağımızı bağlayıveriyor. Bu konuda hiç bir kırmızı çizgisi olmayanlar, her türlü reklamı yayınlamakta hiç bir sakınca görmeyenler bile dayanamaz bir noktaya gelmektedirler. Habertürk gazetesinin kağıt baskıya son verip sadece dijital baskıya yöneldiğini biliyorsunuz. Demek istiyoruz ki medya dünyası çok hızlı aşamalardan geçmektedir. Yani öyle bir noktaya doğru gidiyoruz ki kırmızı çizgilerinizi çiğneseniz, kimliğinizden taviz verseniz bile bir gün ayakta duramaz hale gelebilirsiniz. Sakın ümitsizlik aşıladığımı düşünmeyin. İmanın olduğu bir noktada ümitsizliğe asla yer yoktur. Özellikle biz inanıyoruz ki; “Kim Allah'tan korkar(ak bir haramı tek eder)se Allah mutlaka bir çıkış yolu açar, hesap etmediği yerden rızıklandırır, kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeter, Allah emrini mutlaka yerine getirir...”(Talak 2,3) “Bizim için açılacak çıkış kapıları, hesap etmediğimiz rızık yolları” üzerinde kafa yormalıyız diye düşünüyorum. Kırmızı çizgilerimizin tamamı Rabbimiz için de kırmızı çizgi midir, kendi kendimize vurduğumuz kelepçeler var mıdır? Sadece reklam konusunda değil, her türlü üretimde ufkumuzu genişletemez miyiz? Yayınlarımızda pergelin öteki ayağını biraz daha açmaktan korkuyor muyuz, korkmalı mıyız? Biliyorum, biraz kuş diliyle konuşuyoruz. Fakat inşaallah bunları somutlaştırarak birlikte karşılıklı olarak masaya yatırırız, yatırmak zorundayız. Başladığımız günleri ve bu bugün geldiğimiz noktayı göz önüne aldığımızda yarınlarda neler yapmamız gerektiğini öğreneceğiz inşaallah. Yeter ki her birimiz samimi bir şekilde kafa yoralım. Dogruhaber