Kur'an'da, Tekvir Suresi'ndeki ayetlerden yola çıkarak yazdım başlığı...
O ayetlerde diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının hesabının sorulacağı bildiriliyor.
Dört ayetin meali şöyle:
"Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, (Tekvir Suresi, 8-9)
"Amel defterleri dağıtıldığında... (Tekvir, 10)
"Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir." (Tekvir, 14)
Yani, zamanı gelecek arkadaş.
Gökler dürülecek arkadaş.
Büyük muhasebe sahnesi kurulacak arkadaş.
Sakın yanılma.
Sakın keseme kalır diye aklından geçirme.
Güçlüsün evet, parmak kadar kız çocuklarına karşı, kendi evladını diri diri toprağa gömecek kadar güçlüsün, kalbin taşlaşmış, gözyaşların kurumuş, insan olmaktan çıkmışsın... Pazu gücün her şeyi belirleyecek diye inanmaktasın. Evet, elini tutan da yok. Hatta bu cinayeti işledin diye onur bile kazanıyorsun etrafın gözünde.
Ama bunlar bir yerde unutulmuyor.
Orası herkesin defterini tutuyor.
Orası zulmü, zalimi sevmiyor.
Şimdi hesap ver bakalım, diri diri neden toprağa gömdün kız evladını?
Bu hesaplar kapanabilir miydi?
Kız çocukları biliyorum, gündüz açmak zorunda kaldığı başörtüsü için seher vakitlerinde gözyaşlarına boğulan...
Kız çocukları biliyorum, üniversite kapısından kovulup, kalp çarpıntıları içinde kıvranan...
Genç hanımlar biliyorum, kendisinin taktığı başörtüsü sebebiyle eşine yapılan baskı yüzünden bir gecede saçları ağaran...
Onların ahı öylece kalır mıydı?
Sadece namaz kıldığı için bütün meslek hayatı sona erdirilen insanlar biliyorum.
Bir bayan bakana "Gelirsek onu kazığa oturturuz" demenin hesabı bir yerlerde yazılı kalmadan olur muydu?
Başbakan'a "P...venk" diyebilen bir rütbeli memurun hesabı kapanmış olabilir miydi?
Denen sadece şu:
-Savun kendini! Kız çocuklarını neden ağlattın?
Böyle bir soru sorulacak mı tabii ki bilmiyorum. İkna odalarında olan bitenler için birileri yargı huzuruna çıkarılacak mı?
-BÇG'yi niye kurdun? Sana verilen silahı neden milletin seçtiği insanları devirmek için kullandın? Sana tanklar, "Millet iradesine balans ayarı yap" diye mi emanet edilmişti?
Burada sorulmasa da...
Belki Demirel'e sorulmayacak, neden bu asker hurucunu meşrulaştırdın, diye...
Belki medyaya sorulmayacak, "Topyekûn savaş"ların anlamı.
Belki askeri brifingleri ayakta alkışlayan yargıçlara sorulmayacak, adaletiniz bu muydu diye...
Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, "Bu dönemde 312, maksadını aşacak biçimde kullanılmıştır" diyordu. 312'nin nasıl bir biçme makinesine dönüştüğü sorulmayacak belki.
Benim bir davam vardı Malatya DGM'de. "El ele eylemi" için Malatya'da bir program yapmıştık. Oradaki konuşmamda "Ankara'yı özgürlükler açısından yeniden inşa edin" demiştim. Görevli memur bant çözerken bu ifadeyi "Ankara'yı imha edin" diye yazmış, mahkeme de bunu "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" olarak değerlendirmişti. Ben mahkemede "İnşa edin, dedim, imha edin demedim" diye savunma yapmıştım. Ama mahkeme kararı, "Her ne kadar sanık inşa edin dedim diyorsa da inşa da imhadan sonra gelir" gibi bir gerekçe ile mahkûm etmişti beni.
Mahkemelerin de mahkeme edileceği bir gün...
Evet, öyle bir gün var. Şu yaşadıklarımız, o günden sadece bir kesit.
"Unutma ki göz kaş işaretlerin bile yazılıyor!"
Ne yapsam keseme kalır deme. "Günah yaparken kalbinin zorlandığı şeydir." Varsa kalbine bak, yoksa bir kalp bul ve insanlığa karşı günah işleyeceğin zaman kalbine zorlama!..
bugün