Bağdadi Grubu (DAİŞ veya DAEŞ yahut IŞİD), Türk Silahlı Kuvvetleri ve Hür Suriye Ordusu’nun karşısında tutunamayacağını anlayınca, El Bab’ın bazı kısımlarını Esed rejimine terk etmişti.
Amerika Birleşik Devletleri’nin himayesindeki PKK/PYD de Fırat Kalkanı’nın hedefindeki Menbiç’i Rusya’nın garantörlüğünde Esed rejiminin kontrolüne veriyor.
Türkiye’nin Suriye’de ‘yedi düvele’ karşı savaştığı, hem de bunların alayını paniğe sevk edecek kadar iyi savaştığı gerçeği böylece bir kere daha ve en ufak bir şüphe dahî bırakmayacak şekilde ortaya çıkmış bulunuyor.
Bu arada Rusya’nın El Bab’daki Bağdadi Grubu mevzilerini Türkiye’yle dayanışma namına bombaladığı balonu da söndü; anlaşıldı ki, Rusya bunu Esed rejimine mevzi kazandırmak için yaptı.
ABD, Rusya, PKK/PYD, Bağdadi Grubu, Esed rejimi ve dolayısıyla İran ile Çin (tam da yedi düvel), aralarındaki kirli ittifakı ancak komedinin dibini bulmak pahasına inkâr edebilir artık.
Bilhassa PKK’lı çevrelerin pek sevdiği “Türkiye ile IŞİD arasındaki danışıklı dövüş” saçmalığı zaten öteden beri yerlerde sürünüyor.
Kimlerin kimlerle danışıklı dövüş içinde olduğu aşikâr.
***
Menbiç’te idarenin Esed rejimine geçmesi, oradaki PKK/PYD varlığının sona ereceği anlamına gelmez.
Terör kantonlarının birleşmesi tehlikesi geçmiş değil.
Esed rejimi, diğer müttefikleriyle de mutabakat ile, Menbiç’i Fırat Kalkanı fırtınası dininceye kadar PKK/PYD için muhafaza etmek niyetinde olabilir.
Öyleyse buyursun Fırat’ın batısındaki terör kantonlarında da idareyi devralsın.
Türkiye kül yutmuyor ve Akçakale’nin hemen karşısındaki Tel Abyad’a, oradan da Kobani’ye uzanabileceği işaretini veriyor zira.
“Fırat’ın doğusuna geçemezsiniz!”in yerini “Fırat’ın batısında da tepenize bineriz” alabilir.
Bu durumda PKK/PYD’nin “Buraları da Türk ordusunun desteğiyle Hür Suriye Ordusu alacağına Esed rejimi alsın” diyeceğine kesin gözüyle bakabiliriz.
***
PYD, uluslararası sistem ağalarının değil de Suriye Kürtlerinin hizmetinde olsaydı, gerçekten onların selametini isteseydi, Kürtlerin azılı düşmanı ola gelen Esed rejimini Suriye Devrimi’ne tercih etmezdi.
Devrim sürecinin başından beri Esed rejim ve emperyalist güçler ile paslaşan, devrimcilerle mutabakat arayışının yanından bile geçmeyen PYD, geleceğini hür bir Suriye’de aramadığı gibi hür bir Kürdistan’da da aramıyor.
Uluslararası sistem lortlarının ‘tayin ettiği’ gelecek ne ise ona oynuyor/oynatılıyor.
Hal böyle olunca, Türkiye’ye, hatta Irak Kürdistan Bölge Yönetimi’ne itimat telkin etmesi de mümkün olmuyor tabii.
PKK’nın uzantısı olmaktan kesinlikle vazgeçmemesinden ve bunu saklama gereğini bile duymamasından anlıyoruz ki, PYD, Esed rejimi dışındaki komşularıyla iyi geçinmek gibi arzu duymuyor zaten.
Kendine ait bir iradesi olsaydı, olabilseydi, belki…
karargazete