Basın açıklamasının metni:
160 haftadır bu meydandayız ."Başörtüsüne Özgürlük İçin". Yasaklara inat, bu yasaktan nemalanan statüko bekçilerine inat, korkular üretmeden ,savaşacak düşmanları olmadan ,bir hiç olduklarını bilen ve bunun için her dönem kendilerine hayali düşmanlar ilan eden ,bir avuç azgın azınlığa inat..Buradayız ve hep burada olcağız.
Kendini ülkenin sahibi sanan bir avuç insan , maalesef Türkiye'yi bir korku cumhuriyeti yapmaya çok hevesli.Her dönemin modasına uygun korkular bulmakta ve bu korkuları topluma yaymakta,emirlerine amade medya bulmakta da hiç zorlanmıyorlar Bazen bu korkunun adı,solculuk,bazen bölücülük ,bazen de irtica oldu.Çok partili döneme geçmekle her 10 yılda bir darbeye şahit olmamız, ve "Tarih tekerrürden ibarettir" cümlesinin, milletçe en çok kullandığımız cümlelerden biri olması bu yüzden olsa gerek. Kendilerini bu ülkenin
sahibi sanan bu azınlık başkalarını hep ötekiler diye etiketlemiş, ve halkın onlar gibi düşünmesinden korkup ,sürekli bir kaos ortamı yaratmışlardır. Her on yılda kendine bir korku bulanlar 28 şubat süreci ile birlikte ,dindar kesim ülkenin zencisi olarak hedef gösterdi ve bu hala devam ediyor.Bu gün gündemimizi işgal eden ,haberlerin 10 yıl önceki haberlerle benzerliği dikkat çekicidir.. Senaryo aynı, prodüksiyon aynı ,tek fark figüranlar..Aynı konuyu işleyen birbirinin tekrarı Yeşilçam filmleri gibi.
Bir tesettür firmasının defilesindeki lüks ve şatafatı, fırsat bilen "güzide medyamız" ,ticari bir firma üzerinden tüm dindar insanlara saldırmaktan her zaman ki gibi geri durmadı. Daha bu haberlerin üzeri soğumadan, Hüseyin Üzmez hakkındaki iddialar imdatlarına yetişti. Daha düne kadar Ergenekon çetesiyle bağları , kesin delillerle tespit edilen sanıkların,
avukatlığına soyunan, bu konuda sanıklar hakkında yapılan eleştirilere dahi tahammül edemeyen, yargıya müdahale etmeyelim diye şahin kesilenler, suçu sabit olmayan, bir yazar üzerinden yazı yazdığı gazeteyi , ki gazete yönetiminin "suçlu olduğu kesinleşirse bizimle hiçbir bağı kalmayacaktır " açıklamasına rağmen ve tüm dindar insanları rencide etmeye, karalamaya , devam ediyor.Bu karalama kampanyasının hemen ardından aynı gazetenin , okul dışında başörtüsü takan bir öğretmen hakkında kötü örnek oluşturduğu için ceza veren Danıştay dairesine yapılan saldırı davasında, hedef göstermek suçundan rekor bir cezaya çarpıtılması tesadüf olmasa gerek Danıştay saldırısını yapan kişinin Ergenekon bağlantıları her gün daha fazla ortaya çıkarken malum medyanın, bu bağlantıları görmezden gelip, saldırganı zorla dindar bir kişilik olarak gösterme çabası çok manidardır.
Ve en son bir cemaat liderinin evinin gazete sayfalarında hedef gösterir gibi, adresinin en ince ayrıntısına kadar yayınlanması, ardından aynı kafaya sahip bir başka gazetenin muhabirlerinin bu cemaat liderinin evinin duvarlarına tırmanıp televolecilik yapması , insanların evlerinin içine kadar girilip taciz edilmeleri, bizi maziye götürdü. Klasik sansasyonel medya haberleri, satılık yazarlar, eski dindar , yeni şovmen Brütüs'ler," laiklik karşıtı odak" ilan edilen partiler,tek eksiğimiz, balansçımız. Kimsenin savunuculuğunu yapmak gibi bir niyetimiz yok ama münferit iddialar üzerinden inanan kesime yapılan bu saldırılara kayıtsız kalmayız Her koldan dindar kesime yapılan bu saldırılar, hakaretler,yaftalar,tacizler bize 28 şubat öncesi oluşturulan puslu havayı hatırlatıyor. Birileri acaba yine düğmeye mi bastı? diye düşünmemek elde değil.
İnanan insanlara yapılan baskının en somut sembolü haline getirilen , başörtüsü yasağını bu gelişmelerden ayrı düşünmek mümkün değil. Yasakla beslenen bu yasağı çıkarlarının teminatı olarak görenler bu yasağı öylesine kördüğüme çevirmişlerdir ki ,yasağın kısmi olarak kalkması bile ülkede rejim sorunu haline gelmiş ,artık başörtü yasağını kaldırmak bile bu ülkede partiyi kapatma nedeni sayılmaktadır.Başörtüsü siyasi simge haline getirilmiştir.Ama başına başörtü takanlar tarafından değil, başörtüsüne takanlar ve bu yasakla kendi kirli çamaşırlarını saklamaya çalışıp, kirli ve derin iktidarlarını pekiştirmeye çalışan çetecilerin,baraj altında kalmamak için laikliği kullanan siyasetçilerin,ve çıkarları için bu her iki kesime yalakalık yapan medya baronlarının, ve tüm yasakçıların siyasi simgesi olmuştur..İnananlar içinse başörtüsü sadece Allah'ın emri olduğu için , sadece Allah rızası için takılır.Yasakçılar , isteseler de istemeseler de başımız Allah' a bağlıdır, onlara değil.Ve yasak bitene, hakkı olana hakkı teslim edilene kadar hep böyle olacak.
MAZLUMDER Kocaeli Şube Üyesi
Emine Günay