Sylviane A. Diouf'un "Servants of Allah" adıyla yazdığı kitapta verdiği bilgilere göre Amerika'ya götürülen 10 milyondan fazla köle arasında 3-4 milyon kadar Müslüman Afrikalı da vardı. Avrupalılar, kabileler arası savaşları tetikliyorlar ve taraflara bugün olduğu gibi silah yardımı yapıyorlardı. Savaş sonrasında da kazanan taraf, aldığı esirleri Avrupalılara satıyordu. İspanyollar Afrika'dan Amerika'ya doğrudan Müslüman köle götürmeyi sakıncalı buluyorlardı. Çünkü Endülüs'ten dolayı Müslümanlarını tanıyorlardı ve her ne kadar zincire vurulsalar bile inançları yüzünden bu insanların ruhen tam anlamıyla köleleştirilemeyeceklerini biliyorlardı. Diğer Avrupa ülkeleri tarafından götürülen Afrikalı Müslümanlar, gerçekten de sömürgecilere her zaman sorun çıkarttılar ve Brezilya'da çıkan köle isyanlarını da onlar organize ettiler.
AFRİKA İSLÂMLA, SAHABE SAYESİNDETANIŞTI?
Afrika'nın İslâm'la ilk tanışması, Peygamber Efendimiz'in emriyle Habeşistan'a hicret eden bir grup sahabe ile oldu. 7. yüzyılın ikinci yarısında ise Kuzey Afrika tamamen Müslüman oldu. Kuzey Afrika ile Orta ve Batı Afrika arasındaki doğal engel olan Sahra Çölü, İslâm'ın yayılmasını bir süre yavaşlattı ama tüccarlar vasıtasıyla İslâm, 8. yüzyılda Batı Afrika'da da yayılmaya başladı. Köle ticaretinin başladığı 1500'lü yıllarda Afrika'nın hemen her tarafında Müslümanlar çoğunluğu oluşturuyorlardı ve birçok yerde de İslâm devletleri kurmuşlardı.
AFRİKA'NIN EĞİTİMLİ MÜSLÜMANLARI
Batı Afrika'da kurulan İslâm Devletleri eğitim ve öğretime büyük önem verdiler. Tarihçi John Hunwick, Batı Afrika'da okuryazarlık ve İslâm'ın yayılmasının paralel gittiğini ifade ederek şöyle diyordu; "İslâm'ın yayıldığı her yerde, Arapça ve Kur'an öğretilen küçük okullar ile Arap dilinin ve Müslüman halkların edebiyatının daha derin çalışıldığı yüksekokullar, özellikle de Müslümanların maddi ve manevi yaşamlarının temelini oluşturan din ve hukuk literatürünü öğreten okullar teşvik edilmiştir."
1500'LÜ YILLARDAN DAHA GERİDELER
Batı Afrika'da Müslümanlar arasında okuryazarlık en ücra köylere kadar yayılmıştı. Bugün bile asla ulaşılamayan eğitim seviyesi, daha 1500'lü yıllarda, sömürgeciler gelmeden önce Afrika'da mevcuttu. Batı Afrika'ya gelen Cezayirli bir seyyah, 15. yüzyılın sonlarında Kano şehrinde 3000 hoca bulunduğunu notlarında belirtiyordu. Diouf'un verdiği bilgilere göre 16. yüzyıl sonlarında sadece Mali'nin Timbuktu şehrinde tam 150 okul vardı. Bir Fransız tüccar Senegal'de gördüğü hemen herkesin okuma-yazma bildiğinden bahsediyordu. Batı Afrika Müslümanları, eğitim ve tebliğ gibi dinî sebeblerle sürekli seyahat ediyorlardı. Senegal, Mali, Fildişi Sahili, Gana, Nijerya gibi ülkeler arasında önemli bir hareketlilik vardı. Bir İngiliz tüccar, 1623 yılında bölgede yaptığı gözlemlerinde şöyle diyordu; "Mary-buckes denilen insanlar, yaşları müsait olduğu zaman toplu halde yola çıkan, beraberlerinde kitaplarını, el yazmalarını ve küçük yaştaki çocuklarını da götüren ve onlara konakladıkları yerlerde ders veren bir topluluktur. Bunun için bütün memleket toprakları onlara açıktı."
HIRİSTİYAN GÖRÜNEN MÜSLÜMAN KÖLELER
Batılılar tarafından kaçırılarak Avrupa ve Amerika'ya köle olarak götürülen Müslüman Afrikalılar, asla dinlerinden vazgeçmediler. Zorla Hıristiyanlaştırılanlar da sadece görünürde Hıristiyan kaldılar. Gineli Muhammed Kaba, 1778 yılında 20 yaşındayken kaçırılmış ve Jamaika'ya götürülmüştü. Vaftiz edildikten sonra Robert Tuffit ismini aldı. İsmi Ebubekir Sıddık iken Edward Donlan olarak değiştirilen bir arkadaşı vardı ve 1834 yılında kölelikten azad edilmişti. Bu olay üzerine Muhammed, arkadaşını tebrik etmek için bir mektup gönderdi. Mektubu Arapça olarak yazmıştı. Hıristiyan bir aracının eline mektubu teslim ederken, bunu arkadaşını İslâmiyet'ten vazgeçirmek için yazdığını söylemişti. Jamaika'ya getirildikten tam 56 yıl sonra yazdığı bu mektupta arkadaşına şöyle hitap ediyordu: "Allah'ın adıyla. Her şeyi yaratan ve onlara merhamet eden Allah'a hamd ve Muhammed'e selam olsun. Bu mektup, Muhammed Kaba'dan Bekir Sadıki Şerif'edir." Yine uzun yıllar Hıristiyan olarak gözükmüş Kuzey Carolinalı Ömer İbn Said, 1831 yılında yazdığı hatıratına şöyle başlıyordu: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın salât ve selamı, Peygamberimiz Muhammed üzerine olsun." Brezilya'da bulunan Fransız elçi Kont de Gobineau, 19. yüzyıl ortalarında bu konuda şöyle yazmıştı: "Minas'ın tamamı olmasa bile çoğu görünüşte Hıristiyandı, ama gerçekte çoğu Müslüman'dı. Dış görünüşlerine rağmen Kur'an'ı en azından kabaca anlayacak kadar Arapça bildiklerinden, Afrika'da sahip oldukları dinlerine sadık kaldılar ve ona hararetle sahip çıktılar." Köle taciri Nicholas Owen de şöyle diyordu; "Onların Hıristiyanlığı kabul etmeleri için o kadar çabalamamıza rağmen; bizimle geçirdikleri bunca yıldan sonra hâlâ dinimiz alay konusu olmaktan başka onlar üzerinde hiçbir etki yapmadı."
500 YIL SONRA BİLE KÖKLERİNE GERİ DÖNÜYORLAR
Aradan geçen yüzyıllara rağmen Afrika'dan kopartılan Müslümanlar, tam anlamı ile asla Batılılar gibi olmadılar. İlk nesillerden sonra İslâmî kitap ve eğitimin yokluğu, baskılar, parçalanan aileler ve bilinçli Müslümanların bir kısmının Afrika'ya geri dönmeleri gibi nedenlerden dolayı köleleştirilmiş Afrikalılar arasında İslâm inancı kaybolmaya başlamıştı ama Afrikalı köleler, aradan geçen 500 yıla rağmen 21. yüzyılda Malcolm X gibi önderleri ile yeniden ayağa kalkarak asıllarını her şeye rağmen koruduklarını gösterdiler.
vakit