WASHİNGTON İRAN'IN SÜVEYŞ ATAĞINI KESMEYE YARDIM EDİYOR
"2006 başından itibaren Mısır ve Batılı istihbarat servisleri, Hizbullah'ın Tahran'ın emriyle Hamas için silah kaçırılması faaliyetlerinde yer alması ve İran'ın Sina'da ve Süveyş Kanalı'ndaki Port Said, Süveyş ve İsmailiyye şehirlerindeki gizli şebekeleri konusunda teyakkuzdalar.
Geçen Çarşamba ise Kahire; Mısır güvenlik güçlerinin 41'i Mısırlı, 7'si İsrailli Arap ve biri de Lübnanlı olmak üzere 49 kişiyi Hamas ve Hizbullah'ı destekledikleri suçundan tutukladıklarını açıkladı. İran'ın adı belirtilmedi. Tutuklamaların Kasım ayında başladığı ve halen devam ettiği bildirildi.
Bu ifşa Kahire ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah arasında şiddetli bir ağız kavgasının başlamasına neden oldu. Şimdiye dek iki taraf da asıl tartışma nedenine işaret etmiş değil henüz. Nasrallah, Sami Şehab'ın Hizbullah şebekesinin başı olduğunu ve Hamas'a para ve lojistik destek sunduğunu itiraf ederek "bu yaptıklarımızdan dolayı utanıyor değiliz" dedi.
Böylelikle Nasrallah, İsrail istihbaratı ile uzun süredir verilen bir mücadeleyi de doğrulamış oluyor.
Nasrallah, Mısır rejimini İsrail ve Amerika ile el ele vererek Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri kuşatma altında tutmaya çalışmakla suçlamaya devam etti.
Mısırlı bir yetkili de Nasrallah'a "İran ajanı olduğu ve bu ülkenin nükleer projesi üzerindeki dikkatleri başka yöne çekmek için Kahire hükümeti aleyhinde yıkıcı faaliyetler yürüttüğü" ithamında bulunarak cevap verdi.
Hizbullah, İmad Muğniye'nin son döneminden itibaren İran'ın deniz ötesindeki gizli operasyonlarına bilfiil katılmaya başlamış olmasına rağmen, Nasrallah tutuklanan adamlarının kimliğini ifşa etme yoluna gitmezdi pek. Mısır da, Tahran'ın bu işte derin bir şekilde yer aldığını kamuoyu önünde ilan etmek istemedi. İran'ın, bu işte dikkat çekmemek için üst düzey bir İranlı görevliyi değil de Hizbullah mensubunu görevlendirmesi dikkat çekti.
DEBKA'nın askeri ve istihbarat kaynaklarına göre bu grubun stratejik misyonu, Mısır ve İsrail medyasında yer aldığı gibi Sina'daki İsrail hedeflerine saldırıda bulunmaktan ibaret değil: Bu şebeke Süveyş Kanalı kıyılarında, olabildiğince gizli bir şekilde, İran lojistik-istihbarat altyapısını kurmayı hedefliyor. Bu zincirleme grup, nihai olarak Aden Körfezi ve Hind Okyanusu karşısındaki Somali ve Sudan'da gizli olarak faaliyet gösteren İran hücreleri ile birleşmek istiyor ve böylelikle de Amerika'nın bu sulardaki deniz gücü karşısında bir emniyet kemeri oluşturmaları planlanıyor.
Tahran böylece, nükleer tesisleri karşısında yapılacak olan bir Amerikan ve İsrail saldırısı karşısında Süveyş Kanalı, Kızıl Deniz, Aden Körfezi ve Afrika Boynuzu'ndan yapılan Suudi ve Batılı gemi trafiğini vurarak misilleme yapmak için gereken imkana sahip olmuş olacak.
İran ajanları ve bu kişilere bağlı çalışan kişiler bu amaçla, 2006 yılında Süveyş Kanalı çevresindeki apartmanların üst kat dairelerinden bazılarını satın almışlar. Mısır polisinin tutukladığı bu 49 kişinin buzdağının sadece görünen yüzü olmaları ihtimali üzerinde de duruluyor. Bu kişilerin aslında halihazırdaki pozisyonlarında beklerlerken, İran istihbaratı tarafından Gazze'ye silah sokmalarının faydalı görüldüğü iddia ediliyor.
17 Mart 2007 yılında DEBKA'da şöyle yazılmıştı:
"İran ve Venezüella işbirliği ile İran Devrim Muhafızları Mısır'ın Sina bölgesi, Süveyş Kanalı, güneyde Sudan ve kuzeyde Akdeniz'e kadar uzanan bölgede çok etkili bir şekilde faaliyet gösteren bir kaçakçılık şebekesi tesis ettiler."
İsrail ise müteaddit defalar bu çok kanallı gizli şebekenin Mısır'ın Sina ve Süveyş'teki güvenliğini tehdit edeceği uyarısında bulunmuştu.
Bu İran şebekesi eski ABD dışişleri bakanı Rice, CIA şefleri ve Mısır istihbarat bakanı Ömer Süleyman'ın 20 Şubat 2007'de Amman'da bir araya geldikleri toplantıda ele alınmıştı. Bu buluşmada Ömer Süleyman; Mısır'ın İran'ın Süveyş Kanalı etrafındaki müstahkem mevkileri ile baş edecek askeri istihbarata ve yeterli finans kaynağına sahip olmadığını söylemişti. Süleyman "ABD'nin İran'ın Süveyş'teki varlığının üzerine ciddi bir şekilde eğilmesi ve kaçakçılık operasyonlarını engellemesi gerektiği görüşünde olduğunu" söylemişti.
Son 2 yıl içerisinde İran'ın, Gazze'deki Filistinli müttefiği Hamas için gerçekleştirdiği silah kaçırma operasyonları ise giderek artarak devam etti. Bu durum, Amerikalıları Mısırlı bakanın tavsiyesini yerine getirmeye ikna için İsrail'i Dökme Kurşun Operasyonu'nu gerçekleştirmek zorunda bıraktı.
Kahire tarafından geçen hafta ila edilen İran destekli 49 gizli ajanın tutuklanması olayı ise, aslında ABD ve İsrail tarafından İran'ın Süveyş etrafından kuzeyde Sudan'a ve güneyde de Eritre'ye uzanan altyapısının hedeflendiği askeri ve istihbarat operasyonunun bir parçasıydı.
Kahire, bundan 6 ay önce İranlı bu ekibi toplamaya başlamıştı fakat operasyonunu, sadece ABD deniz gücünün Süveyş Kanalı ve Kızıl Deniz'de boy göstermesinden ve Kahire'ye gerekirse daha fazlasının yapılacağı sözünün verilmesinden sonra bu aşamaya getirebildi.
21 Ocak tarihinde de DEBKA'da Amerikan Görev 151 birliklerinin (CTF) Hamas'a cephane yardımı taşıyan İran gemilerinin yolunu kestiği, Amerikan sahil güvenlik birimi Birim 405'in de (LEDET 405) de Kıbrıs bayraklı İran gemisi Monchegorsk'u aradıkları yazılmıştı.
Bütün dikkatin denizlerdeki bu trafiğe yoğunlaştığı bir sırada da 29 Ocak tarihinde ABD-İsrail saldırısında Hamas'a silah taşıyan bir İran konvoyu Sudan'da saldırıya uğramıştı.
Mısır'ın bu gizli İran şebekesi üzerine gidişi Şubat, Mart ve Nisan başında da devam etmiş ve Kahire sonunda bu İran şebekesini açığa çıkarmayı başarmıştı.
Mısır ve Hizbullah arasındaki bu karşılıklı çamur atma, aslında iki ağır top olan ABD ve İran'ın bu hassas bölgedeki mücadelelerinin kamuya yansıyan yüzü sadece."