Hasan Celal Güzel-Radikal
Sayın Komutanlar,
Ben son yarım yüzyıldaki siyasî olayları ve askerî müdahaleleri yakından yaşamış, Türk tarihini derinliğine araştırmış, Türk ve dünya siyasetini iyi tahlil edebilen, Türkiye'nin naçizane en tecrübeli devlet adamlarından biriyim.
Bu açık mektubu, sizi uyarmak için kaleme alıyorum ve tarihe not düşüyorum.
Türk Milleti, ordu-millet'tir; askerini sever ve başının üzerinde taşır. Bizim için asker ocağı peygamber ocağıdır; mukaddes, mübarek ve muazzezdir.
Türk Tarihi'ne bakınız. Ordunun milletin emrinde olduğu zaman Türkler ileriye gitmiş; askerin siyasete karıştığı zaman gerilemişlerdir. Yeniçeri isyanlarına, İttihatçılar'ın askeri politikaya karıştırmasına ve 1960'tan bu yana devam eden askerî müdahalelere bakınız. Her Yeniçeri isyanında Osmanlı duraklamış, gerilemiş ve toprak kaybetmiştir. İttihatçılar'ın Balkan Savaşları hezimetinin sebebi, askerin politikaya müdahalesidir. I. Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan, bu sözde 'vatan kurtarıcı' asker politikacılardır.
Her fırsatta bağlılığınızı bildirdiğiniz büyük Atatürk, askerin politikaya müdahalesine açıkça karşı çıktığı halde, son 47 yıllık dönemde demokratik rejim defaatle kesintiye uğratılmış ve anayasalar ihlâl edilmiştir. Her askerî müdahaleden sonra, Türkiye'nin medenî demokratik dünya ile bağları kopmuş ve ülkemiz geriye gitmiştir. Türkiye'yi gelişmiş demokratik dünyada asıl 'çağdışı' gösteren, bazı siyaset adamlarının eşlerinin başörtüsü değil, üzerindeki bu militarist vesayettir.
Sayın Komutanlar,
Türkiye'de genel seçim yapılalı henüz üç hafta oldu. Seçim sonucunda millet iradesi bir partinin lehine tecelli etti ve bu siyasî parti milletin yaklaşık yarısının oyunu alarak iktidara geldi. Eğer Türkiye'de demokrasi varsa, Türkiye bir hukuk devletiyse, bu siyasi parti iktidara gelecek ve TBMM Cumhurbaşkanı'nı seçecektir.
Bu durumda kulislerde gittikçe yoğunlaşan askerî müdahale söylentileri, modern ve medeni her vatandaşımızı utandırıyor. Bazen böyle bir rejimde yaşadığım için utanıyorum. Sahi, siz hiç sıkılmıyor musunuz? Cumhurbaşkanı'nın eşinin başörtüsünü gerilik telakki edenler, darbe yönetimi altında ikinci sınıf duruma düşmüş bir ülkenin askeri, yargıcı, profesörü olmaktan utanmayacaklar mıdır?
21. yüzyılın, yeni bir demokrasi, hürriyet ve bilgi çağının başlangıcında, küreselleşen bir dünyada, Türkiye gibi gelişmiş ve açık bir topluma askerî müdahaleyi nasıl yakıştırırsınız?
Bu millet, alın teriyle kazandığı paralarla aldığı silahları, vatan savunması için verdi. Bu silahlar göğsüne çevrilsin diye değil...
Sayın Komutanlar,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, büyük Devletimizin bölünmez bütünlüğü ve birliği konusunda, bizler gibi sizlerin de ne kadar hassas olduğunuzu biliyorum.
Şunu açıkça, altını çizerek ifade etmek istiyorum: Bu defa askerî bir müdahale, Türkiye'nin bölünmesine sebep olur. Türkiye'nin bölünmesine mâni olmaya çalışırken, Türkiye'nin bölünmesinin gerekçesi hâline gelirsiniz. O, nefretle tepki gösterdiğimiz haritalar, Allah saklasın, yürürlüğe konulmaya kalkılır. Unutmayınız ki, Türkiye'nin gücü sadece silahlı kuvvetleri değildir. Türkiye, en büyük gücünü demokratik rejimden ve hukuktan alır. Bunlar imha edilirse, 'meşruiyet' kaybedilirse, emperyalist taleplere ve ırkçı-bölücü mihraklara karşı nasıl mücadele edebiliriz? Üstelik, iradesi hiçe sayılmış ve kırgın bir halkla...
Sayın Komutanlar, Bu nevi utanç verici bir müdahaleyi düşünenler varsa, biliniz ki, tarihimiz milletine karşı çıkan despotların hazin hikâyeleriyle doludur.
Ben bu akılsızlığı ve ihaneti, canımdan aziz bildiğim askerime, komutanıma yakıştıramıyorum.
Ya siz kendinize yakıştırabiliyor musunuz?..
Saygılarımla.