Basın açıklamasının tam metni:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına, cilbâblarını üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Ahzab Suresi 59. Ayet)
Sevgili dostlar değerli basın mensupları
Türkiye, demokratik açılımın getirdiği sancılı bir süreci yaşıyor. Açılım, içinde taşıdığı sancılı konuları ülke gündemine yeniden soktu. Bu tabi bir durum. Her yeni süreç, sancılı olur. Çünkü ezberleri bozmaktadır. Ancak Türkiye, yeni bir açılımı haketmektedir. ''Başörtüsü açılımı.''
Evet. Bu çok tabi bir beklentidir. Anlamsız başörtüsü yasağından dolayı, pek çok Müslüman genç kız ve buna bağlı olarak, onların aileleri acı çekmektedir. Başörtülü kadının varlığı, Müslüman Anadolu toplumu içinde, hatırı sayılır bir yekûn tutmaktadır. Başörtülü Müslüman kadın, bu topraklara rengini veren, İslam dininin müntesiplerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Onların acısı, Müslüman toplumun acısıdır. Öyleyse Müslüman toplumun acısına son verilmeli ve kızlarımızın gözyaşının dinmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Bahsettiğimiz zulüm, kamu kurumlarıyla sınırlı kalmamaktadır. Azgın laikçi zihniyet sosyal hayatın içinde de başörtüsüne ve dini değerlerin varlığına tahammül edememektedir. Bunun son örneği anaları ve eşleri çarşaflı olan, Çanakkale yiğitlerinin meftun olduğu şehitliğe yapılan ziyaret esnasında başörtülü bir kızın varlığı hazmedilemeyip otobüsten indirilmesi ile yaşanmıştır. Bu olay, ızdırabımızı en açık şekliyle ifade etmektedir.
Başörtüsüne ve onun üzerinden İslami değerlere uygulanan yasaklar ne kadar anlamsız ve tutarsızsa, şuana kadar başörtüsü probleminin çözümüne yönelik getirilen öneriler de bir o kadar anlamsız ve tutarsız olmuştur. A.Y.M. tarafından reddedilen başörtüsüyle ilgili yasa tasarısının adaletin yerine gelmesi anlamındaki yetersizliği ile bu tasarının tartışıldığı dönemlerde bir partinin başörtüsüne getirmeye çalıştığı standart, önerilerin tutarsızlığının en açık örnekleridir. Her ikisi de meseleyi çözmediği gibi gözyaşını da dindirmemektedir.
Özellikle başörtüsüne getirilmeye çalışılan standart, oldukça anlamsız ve bir o kadar tepeden inmecidir. Her şeye nizam getirmeye alışmış merkeziyetçi devlet anlayışı, kendini bu hususta da tutamamış ve bir ''türban'' modeli oluşturmaya çalışmıştır. Bir defa şunun bilinmesi gerekir. Başörtüsü resmi bir elbise değildir. Devletin bu meselede ne tasarruf hakkı vardır ne de tanımlama. Başörtüsü ilahi bir emirdir ve Müslüman kadının olmazsa olmazlarındandır. Onun standartlarını ancak Allah belirler. Bu böyledir, çünkü başörtüsü dini bir rükündür ve dinin sahibi Allah'tır. Bu hususta asla pazarlık edilemez ve pazarlık teklifi dahi yapılamaz.
Bu yasağın sonlandırılması için Müslüman toplumun üzerine düşen görev direniştir. Nasıl ki başörtüsü Müslüman kadının bir yükümlülüğüyse, direniş de Müslüman toplumun bir yükümlülüğüdür. Kaldı ki direniş zafere giden tek yoldur. Bu anlamın içerisinde Kütahya'da filizlenen direnişi selamlıyor, bu onurlu mücadelelerinde hakkın nusretinin onlarla olmasını temenni ediyoruz.
Direniş ki asadır, yılanları yutandır. Firavun saltanatı, yılandır direnişe"
Zulmün olmadığı, Allah'ın emirlerinin bir bir uygulandığı, kızlarımızın inançları ve iffetleriyle rahatça yaşadığı bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 112. Haftada, kutlu direnişimizin kalbi Kayalıpark Meydanı'nda, saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.