Köşe yazarlarının 'Deprem' yorumu

Gözaltılar Aydın Doğan medyası yazarlarının canını fena sıktı. Kartel yazarları, hükümeti ve darbe karşıtı eylemleri hedef gösterdi

Ergenekon operasyonu kapsamında ADD Başkanı Eruygur, Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Balbay, ATO Başkanı Aygün gibi isimlerin sorgulanmak üzere gözaltına alınmaları Aydın Doğan medyası yazarlarının canını fena sıktı. Kartel yazarları, hükümeti ve darbe karşıtı eylemleri hedef gösterdi.



Tufan Türenç'in canı sıkıldı

Gelişmelerden AK Parti'nin 6 yıllık iktidarını sorumlu tutan Tufan Türenç, CHP'li Baykal'ın faşist Hitler benzetmesini örnek alarak ilginç bir benzetme yaptı. İşte o benzetme: "Canım sıkılıyor. NASIL sıkılmasın? Ülkemin sonu belli olmayan bir karmaşaya doğru itildiğini görüyorum. Tam bir cadı kazanı kaynatılıyor. (") Benim canımı sıkan, yaşadığımız gelişmelerin Amerika Birleşik Devletleri'nde 1950'de Senatör McCarty'nin başlattığı insan avına dönüşmüş olması. O dönemde hukuk arka plana itilmiş, McCarty önüne geleni sorgulamaya almış, ABD toplumuna büyük bir korku salmıştı. 1954 yılında iş o kadar çığırından çıkmıştı ki siyasetçiler, askerler, bürokratlar, gazeteciler ve sanatçılar McCarty'nin hedefi oldu. Sonunda çizmeyi aşan McCarty suçlu bulunarak görevden alındı ve kapkara utanç dönemi sona erdi. İşte canımın sıkılmasının nedeni böyle kapkara utanç döneminin şu anda Türkiye'de yaşanmasıdır.

Ertuğrul niye korkuyor

Ergenekon operasyonlarını hükümete saldırı aracı olarak kullanan Aydın Doğan medyası, manşetleriyle sürekli hedef gösterdi. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ise, başından beri fazla kalem oynatmadığı bu konuda yine benzer bir taktik izledi. Özkök'ün derdi Ergenekon değil "Kutup Ekspresi"ydi: Kars'a hareket etmeden önce uçağı beklerken, Ergenekon soruşturmasında çok sayıda kişinin gözaltına alındığını öğrendik. Gündem bizim trenimizden kayacak diye çok üzüldük. Hiç kuşkusuz o da çok önemli bir olay. Ama bugün benim aklım Ergenekon'da değil, Türkiye'nin geleceğini gördüğüm bu trende.

Onun da derdi AK Parti

M. Yakup Yılmaz da, konu ile ilgili yazısında derdinin başka olduğunu gözler önüne serdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "Yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi lazım" şeklindeki sözlerini diline dolayan Yakup Yılmaz, ilginç bir saldırı taktiği geliştirdi. İşte o ifadeler: Sabah haberlerinde bu sözleri duyunca 'hayırdır inşallah' dedim, 'yoksa Dengir Bey yine bir travma mı geçiriyor?' Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, kapatma davası açıldığından beri, AKP sözcüleri arasında "yargı hakkında ileri-geri konuşma yarışması" yapılmış olsaydı, birincilik uzak ara Dengir Bey'in olurdu. Demek ki yargı söz konusu olduğunda Dengir Bey ve çizgisindekiler için yargının bir bölümü saygıdeğer, öteki bölümü saygı değmez! (") İşine gelince saygı, işine gelmeyince kaygı! Böyle bir ülkede, ne demokrasi gelişebilir ne de doğru dürüst bir siyaset ortamı oluşabilir."


Yalçın Doğan'dan müthiş komplo teorisi

"1944 Turancılar 1951 komünistler 2008 ulusalcılar" başlıklı yazısında Doğan da, meslektaşları gibi Ergenekon zanlıları yerine hükümeti, sivil toplum kuruluşlarını hatta askerleri de içine kattığı ilginç bir komplo teorisi kurguladı:

"Bunun adı, faşizmin kitle ruhu. AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği nokta. Kapatma davasına AKP rövanşı. Aniden ikili görüşme. Başbakan Erdoğan ile Kara Kuvvetleri Komutanı ve iki ay sonraki Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ arasında. Emekli generallerin, komutanların oturduğu askeri lojmanlara polisin elini kolunu sallayarak girmesi mümkün değil. Birebir bilgi yok. Ama, büyük olasılıkla Erdoğan, Orgeneral Başbuğ'a, o ani görüşmede dün sabahki depremi haber vermiş olabilir. İki emekli komutanın, emekli orgeneraller Hurşit Tolon ile Şener Eruygur'un gözaltına alınacağını. Aksini düşünmek saflık.

Darbeye Hayır mitinglerini hedef aldı

Aniden iki miting. AKP'ye yakın bir sivil toplum örgütü, Malatya ve İstanbul'da aniden miting düzenliyor. 'Darbeye hayır' mitingleri. Bayram değil, seyran değil, sanki Türkiye'de birileri darbe hazırlığında ve bu mitinglerle o hazırlık gün ışığına çıkartılıyor. Ve dün sabah bir yılı aşkın süredir ortada dolaşan ve ne olduğu hala bilinmeyen Ergenekon örgütü çerçevesinde anlı şanlı emekli generaller, Sinan Aygün gibi işadamları ve gazeteciler gözaltına alınıyor. 1944 Turancılar, 1951 komünistler, askeri darbe dönemlerinde yaşanan toplu gözaltıları anımsatan, tarihe geçecek bir uygulama. Dünkü uygulamanın da, bir adı var. 2008, AKP karşıtı, ulusalcılara gözaltı. Son bir hafta geriye gidince, dünkü gözaltılar "geliyorum" diyen bir fırtınanın işaretlerini taşıyor."

Birand adres şaşırdı

Ergenekon terör örgütünün bağlantılarına yönelik gözaltılara en ilginç yorumlardan biri Mehmet Ali Birand'dan geldi. Birand, bugünkü yazısında "Peki bundan sonrası nasıl gelişebilir?" başlığının altında ilginç bir adres gösterdi: (") tutuklamalar arasında bulunan emekli Orgenerallerin sayılarının artışı, acaba bir şeylerin işareti mi sayılmalı? Acaba "Bu iş TSK'ya kadar uzanacaktır" demek mi isteniyor? Sanki "Siz AKP'yi kapatın, bizim de ne yapacağımızı görün" deniyormuş gibi bir hava esiyor. Ben korkmaya başladım. Zira gelişmeler tırmanıyor ve kontrolden çıkmış gibi bir görüntü veriyor. Bu tip filmleri eskiden de gördük. (") Kimseler yerinden kıpırdamıyor. Her birimiz, film seyreder gibi seyretmekle yetiniyoruz. Emin olun, bir süre sonra duvara çarptığımız zaman, iş işten geçmiş olacak"


Eş durumundan yazarın en büyük korkusu

Aydın Doğan'ın 'Tetikçi' olarak nitilendirilen gazetesi Vatan yazarları da geri durmadı. Dilek Önder, gözaltına alınanların psikolojisini kendince analiz etti: "Ne bir ölüm ne de bir hastalıktır gelen. Gelen polistir. Seni götürmeye gelmiştir. Suçlusun veya değilsin, gideceksin... Bazen de farklı bir şey olur. Nasıl mı? Başkalarının kapısı çalınır, sen de yerinden fırlarsın. Ne oluyor? Yok bir şey! Nasıl yok? Yok işte! Ama... İşte o zaman korkarsın. Korkun, ne olduğunu bilmediğindendir... Başka bir şeyden değil ha! Devlet mi elden gidiyor yoksa tam tersine, sahip mi çıkıyor? Dinciler mi kaba kuvvet, Atatürkçüler mi? Bu bir rövanş mı yoksa onların da mı haberi yok? Yoksa bilmediğimiz başka güçler mi var?"

Güngör Mengi'den Nörenberg ve Yassıada örnekleri

"Demokrasi dışı rejimlerin gelişi öncesinde görülen kasvetli bir hava yaşadık dün" diyen Vatan yazarı Güngör Mengi de, AK Parti'ye mal ettiği olayların ilginç bir analizini yaparken, Baykal'ın sözlerini haklı bulduğunu ön plana çıkardı: "Nazi suçlularını yargılayan Nürnberg ve DP iktidarını yargılayan Yassıada mahkemeleri bile bu kadar gecikmemişti. Darbe için suç örgütü kuranlar varsa tabii ki yargılansın. Ama iddia, laik cumhuriyeti savunanlara gözdağı vermek amacıyla şantaj silâhı olarak kullanılmasın. (") Muhaliflerini korkuyla terbiye etmeye çalışan AKP adaleti kullanmaktan vazgeçmelidir!"


Hedef AK Parti ve darbe karşıtları

Eş durumundan yazarı Ruhat Mengi de, hedefine AK Parti ve darbe karşıtı eylemler yapan sivil toplum örgütlerini koydu: "Özellikle AKP'ye 'kapatma davası' açıldıktan sonra birkaç gazete ile belirli bir yazar kadrosu, ordunun sesi soluğu çıkmadığı halde devamlı "darbe ve ordu" üzerine yazmaktan, yüksek yargıyı da bunlarla özdeşleştirmekten tek bir gün vazgeçmediler. Darbenin 'd'si bile söz konusu değilken Türkiye'de bağımsız denebilecek tek yargı kesimi olarak da yüksek mahkemeler kalmışken bir de 'Darbeye dur de' mitingi patlattılar. Ve tesadüfe bakın ki (yol böylece açıldıktan hemen sonra) dünkü 'gözaltı olayları' geldi... Adeta 'siz açın, biz geçelim' durumu söz konusu gibi..."

Kırıkkanat öyle bir uçtu ki

Mine G. Kırıkkanat da, Fethullah Gülen'i hedef aldığı yazısında, Türkiye'nin tecrit edildiğini iddia etti: "Ülkemizde dün yeniden başlayan gözaltı furyası, Fethullah Gülen'e dair medya manipülasyonu ile birlikte düşünüldüğünde, Türkiye'nin tepesine kurşun bir kapak iniyor, diyebiliriz. Hukuk bitti. Türkiye tecrit ediliyor. 'Bağımsız Türkiye' diye diye AB'ye sırt çeviren solcular, Sosyalist Enternasyonal'e boşveren CHP, sevinebilir: Al sana tam bağımsız, tecrit edilmiş bir Türkiye. Şimdi ne yapacaksınız, kime gideceksiniz, nasıl kurtaracaksınız Türkiye'de biten hukuku bakalım? İşte bu günler için gerekti, AB'ye asılan, ABD'yle ilişki içinde olan bir muhalefet. Oysa yok. O düşman, bu bölücü, kendi kendinizi tecrit ettiğiniz evrensel yalnızlıkta, buyurun 'içerden' boğulun."



Medya-Makale Haberleri

Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?