Gelelim Refaranduma...
Üç ay sonra bir sandık daha çıkacak karşımıza...
Halka, “cumhurbaşkanını sen kendin seçmek ister misin” diye sorulacak.
Kart tilkilerin önerileri doğrultusunda bir CHP-MHP koalisyonu kurulsaydı, arslanlar arslanı Deniz Baykal başbakan olsaydı sorulmayacaktı, kıvırma yolu bulunacaktı, ama şimdi sorulacak.
Sandıktan ne çıkacağını görmek için bu sefer Tarhan Erdem’e gerek yok. Bazı kerizlerin bu sefer takım elbisesine, kravatına, öğle yemeğine, akşam yemeğine, rakısına, şarabına iddiaya girip çoluklarının çocuklarının iki aylık nafakasını piç etmelerine de hiç gerek yok.
Bu meclis cumhurbaşkanı seçer mi, seçmeyip topu sonbahara mı atar, Tayyip Bey şimdilik bir uzlaşma arayıp halkın seçeceği cumhurbaşkanı olmayı yedi yıl sonrasına mı bırakır, bunları bilemem.
Fakat referandumun sonucunu görmek için ne kâhin olmak gerekiyor, ne araştırmacı, ne de köşe yazarı.
Dolayısıyla, benim merak ettiğim şu:
Cumhurbaşkanını halkın seçmesini istemeyenler, bunu halka nasıl anlatacaklar? (Aslına bakarsanız cumhurbaşkanını meclisin seçmesini bile istemiyorlar ya!...)
Sayın Baykal “bunun sakıncalı olduğunu” açık seçik söylemişti.
O ve onun gibiler, yani anlı şanlı bürokrat oligarşisi halka ne diyecek?
“Sen cahilsin, aptalsın, oyunu kime vereceğini bilemezsin, gider AKP adayına verirsin” mi diyecekler? “Sende mantık olsaydı temmuz ayında CHP kazanırdı, sen bu işlerden anlamıyorsun” mu diyecekler?
Yoksa, bin dereden bin su getirip, ortalığı “doğrudan demokrasi, temsili sistem, kuvvetler bilmemnesi” falan filan gibi “teorik” bir laf kalabalığına mı boğacaklar? Halk bunu yutacak mı? Birkaç profesör eskisi bulup onlara fetva mı verdirecekler? Halk kitlesi Anayasa Mahkemesi mi ki etki ve tehdit altında kalsın?
Yoksa bir emekli paşa bulup “sen seçeceksen bari bunu seç” mi diyecekler? Ama o çok sonranın işi.
Aday göstermekten ve propagandasını yapmaktan önce, bu referandumun “argümanını” nasıl yapacaklar?
Vallahi ben olsam “koskoca Atatürk’ü halk mı seçmişti canım” ayağına yatarım. Sökmez ama ne yapalım... (İnönü’yü savunacak değilim, dayak yerim.)
George W. Bush da tam tersine “kötü örnek” olarak gösterilebilir, bak, halk seçince ne çıkıyor denilebilir...
Elbette bütün bunlar benim sorunum değil, çünkü ben “evet” oyu vereceğim, halk seçsin diyeceğim. (İlk kez oyumu açıklıyorum!)
Fakat kimin hangi dereden hangi suyu getirebileceğini de merak ediyorum.
Haydi basın hokkabazları, köşeci esnafı, kullanım süresi dolmuş kart geyikler, haydi arterioskleroz kurbanları, haydi amigolar, haydi sosyete karıları... Yarışma açıyorum:
En büyük rezilliği sergileyip bürokrasiye en çıkar yolu gösterebilene, en adi yalanı yumurtlayabilene bir takım elbise ya da “tayyör-etek döpiyes” benden! Ne yani, bizim paramız para değil mi canım?
Akşam-Engin Ardıç