Neye dokunsalar ellerinde kalıyor. Çark tersine dönmeye başladı. Yeni dünya düzeni için düğmeye basmalarının üzerinden 22 yıl geçti, önemli mesafeler aldılar ama, hâlâ işler yolunda gitmiyor. Ancak 2020 yılında toparlayabildiler. Kripto para, BlockChain, Starlink’te başarılılar. Maske, PCR, aşı işini yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Millet kirli oyunun farkına varmaya başladı. Halbuki, Sermaye, Media, STK, Akademi, Siyaset, Bürokrasi ellerinde idi.
Kendi aralarında başından beri liderlik, yöntem ve nihai hedef konusunda anlaşamadılar. 2025’te artık geri dönülmez noktaya geleceklerdi ama, şimdi 2030, 2040’tan söz etmeye başladılar. NATO toplantısında, G20 zirvesinde bu açıkça ortaya çıktı. Ardından Paris anlaşması, Glaskow tam bir rezaletti. Hele Biden’ın Demokrasi zirvesi bir komediye dönüştü. Bill Gates ayrı telden çalıyor, Elon Musk başka telden. ABD kendi içinde bölünmüş durumda. CIA, Pentagon, FED ne yapacağını bilmiyor sanki. Global çete Amerikan Kapitalizminden vazgeçti sanki, Çin Sosyal Kapitalizmini savunmaya başladı. Yahudi lobisi Cumhuriyetçiler, Demokratlar, Globalistler arasında bölünmüş gibi. Vatikan adeta ruhaniyetini kaybetti. Süreç ne Fransız solunu, ne Alman Protestanlarını, ne İtalyan Katoliklerini tatmin etmiyor. İngiltere AB’den ayrılınca, aslında AB sacayağının biri koptu sayılır.
FED’in durumu belli olmayınca LIBOR’un durumu da netlik kazanmıyor. Yeni BrettonWoods olmadan Avrupalı GlobalReset’çiler Davos’u toplasalar ne karar verecekler.
Elon Musk ve Bezos o kadar alçak irtifa uydusunu boşuna mı attı!? Hani nerede 5G! Akıllı evler, akıllı şehirler nerede. Otonom yapay zekalı robodlar, Humanoid’ler nerede. Bir yandan MetaVerse ve yapay zekayı devreye alıyorlar, öte yandan ekonomi, sanayi, eğitim, güvenlik, savunma hâlâ büyük ölçüde konvansiyonel sistemlerle idare ediliyor. Kripto para bile hâlâ ana belirleyici para birimi değil. Onun için FED ve LIBOR’un durumunun belli olması gerek.
Gelinen noktada belirsizlik çok fazla. Tavuk yumurtadan mı, yumurta tavuktan mı... Herkes, her şey birbirine bağlı. Bu işler öyle tek başına iki üç bilişim şirketi ya da DSÖ ile ite kaka götürülecek işler değil. Bu şartlarda İklim komplosunu sürdürmek çok mümkün değil.
Yarın “Güneş’te patlama olacak” diyorlar ya, ister misiniz o Güneş’te büyük patlama olsun, bu yüksek irtifa ve alçak irtifa uyduları patlasın, gökten başımıza uydu yağsın! Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. Neye niyet, kime kısmet!
Eğer bu iş böyle gidecek olursa, hem bu global çete, hem de bunların “işbirlikçileri ile” gün gelir zorlu bir hesaplaşma olacak olursa, bu benim için sürpriz olmaz. Bu işin siyasi, iktisadi, hukuki, cezai, sosyolojik sonuçları olur.
Bu siyaset, bürokrasi, sermaye, STK, Media çevreleri aslında kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Bu globalist çete başarılı olursa da, başarısız olurlarsa da çok ağır bir bedel ödeyecekler. Ya onlara gerek kalmadığı için tasfiye edilecekler, ya da başarısız olurlarsa bunlar ağır bir bedel ödeyecekler.
Bu senaryo tıkandı ise, birileri geri dönüşü imkansız kılmak için konvansiyonel silahlarla dünyayı cehenneme çevirebilirler. Yani o “Tanrıyı kıyamete zorlamak”tan söz edenler, “tarihin sonu”nu getirecek medeniyetlerarası bir savaşın fünyesini patlatabilirler.
Davos’un ertelenmesinin tek sebebi varyant olduğunu sanmıyorum. İklim Konferansı, FED’in ve LIBOR’un geleceğini belirleyecek yeni BrettonWoods yanında Amerikan - Çin restleşmesinin sonuçlanması. Onun için Kış olimpiyadları beklenecek. ABD bunun için 3 cephede yığınak yapıyor. Çin denizi, Diego Garcia/Hind Okyanusu ve Doğu Akdeniz-Ege hattı. Ve tabii Çanakkale’den İstanbul boğazı tariki ile Karadeniz’e açılan bir yol da var. Döndük geri geldik 1914’e.. O gün Çanakkale boğazını geçen 2 Alman savaş gemisi Braslav ve Goben (Yavuz ve Midilli) gidip Sivastapol’u bombalamıştı. Bugün de Amerikan gemileri aynı rolü üstlenebilir.
ABD Çin’i vuracaksa, Çin’i vurmadan önce Çin’in içinde Tienenman benzeri toplumsal olaylar çıkarması, eş zamanlı Kore, Tayvan ve Çin denizinde hareketliliği artırması gerek. Rusya’yı Avrupa’da tutmak için Balkanlar’da hareketliliğini artırması da şart tabii. Bir Çin-Hind krizi ve hatta bu krizin bir restleşmeden öte sınır ve füze savaşına dönüşmesi de beklenebilir. ABD’nin ajandasında eskiden beri Çin’e karşı bir Doğu Türkistan kartı her zaman olmuştur. Fergana ve Afganistan kartı bu anlamda hep masada olacak. En azından Pakistan’ı batıda kontrol altında tutmak için bu şart.
Rusya’yı Suriye’de ve İran’da da kontrol altında tutmak için bir Suudi Arabistan-İran krizi için İsrail zaten hazır. Bunun için Suudi Arabistan’a ve İran’a, Hindistan-Çin arasında olduğu gibi bir faili meçhul füze krizi bir anda bir dünya savaşının fitilini ateşleyebilir.
ABD ve AB ülkeleri, Rusya’yı batıda tutmak için, Ukrayna ve Kırım bahanesi ile bölgede uzun zamandan beri ciddi bir askeri güç bulunduruyor.
Tabii AB aday ülkesi, NATO müttefiki, hem ABD ve hem de Rusya ile stratejik ortak Türkiye’nin bu krizde nerede duracağını zaman gösterecek. Türkiye taraf olursa, karşı tarafın hışmına uğrayacaktır. Bu Türkiye için de zor bir durum.
Zaten durum bölgede olabileceği kadar tehlikeli. İngiltere Kıbrıs’ta. Fransa Yunanistan’a yardıma geliyor ama, AB ülkesi Yunanistan, çok büyük ölçüde ABD işgaline uğradı adeta. Fransız solundan da, Yunan solundan da ses yok. Yunanistan da Ortodoks, Rusya da! Ortada ciddi bir sorun var. Yunan milliyetçileri, Amerikan askeri varlığına karşı öfkeyi, Yunan Megalo İdea’sı ve hem Türk, hem İslam düşmanlığı ile dengelemeye çalışıyor.
Bir ABD-Çin hesaplaşması dünyadaki bütün siyasi ve ekonomik dengeleri altüst edebilir. Tabii bir adım sonrası İngiltere, ABD ve Rusya’nın durumu. Öte yandan, kriz sonrası eski ABD ve eski Çin ne olacak! Hindistan ne olacak, Rusya ne olacak!? AB varlığını, birliğini koruyabilecek mi? Dünya uzun ve çalkantılı bir sürece girebilir. Tabii bu süreç aynı zamanda GlobalReset projesinin de sonu olabilir.
Çin kadar kovboy da zor durumda. İleri de gidemiyorlar, geri de.
Şimdi bize düşen bundan sonraki yeni dünya düzeni nasıl bir şey olacak? Eski hal muhal, bunu görelim. Adaletten, barıştan, özgürlükten yana bir dünya için insanlık adına, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, bir hukuk devleti için kafamızı ve kalbimizi ortaya koymalıyız. Bu süreçte “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti” olarak, insanlıkla birlikte, bütün insanlığın hayrına olan bir nizam kurmalıyız. Görelim Mevlam neyler.
Selâm ve dua ile..