KÖYLERDE MUHTAR KAZANDI İMAMLAR KAYBETTİ
Yerel seçim kızışması en çok muhtarlık seçimlerinde yaşanır. Mart 2009 seçimlerinde de böyle oldu. 10'un üzerinde vatandaş çıkan kavgalar sebebiyle hayatını kaybetti 10'larcası da yaralandı. Seçimler bitti, kazanan köy muhtarları sevindi, kaybedenler suçlu ararken köy imamlarını buldu. Seçimleri kaybedenler "neden beni desteklemedin" diye faturayı köy imamlarına kesti. Esasen imamlar bağımsızdır. Fakat imamlar genellikle seçim dönemlerinde çok sıkıntı yaşar, bulundukları köyde ya görev yapamaz veya köylüler tarafından rahatsız edilerek müftülüklere sudan sebeplerle jurnallenirler.
Köylerde imamlar, seçimle ilgilenmedikleri halde kaybedenlere hedef olurlar ve kimi idareciler tarafından, olmazsa kimi kaymakamlar tafarından tecziye edilir veya daha kötü koşullardaki bir yere sürgün edilirler. Bu duruma bir son verilmelidir.
Muhtarlar haksız itham ve ihbarlardan kaçınmalı, kimi müftü ve kaymakamlar ise sudan sebeplerle imamları tezciyeden imtina etmelidirler.
Köyde birbiriyle kavgalı olanlar, "karşı taraf" tabir ettikleri kimselerle imamın görüşmesini istememekte, konuştuğu taktirde imamdan intikam almak için fırsat kollamaktadırlar.
Başbakanlığa bağlı bir kurumun il ve ilçe amirleri olan müftüler kendi personelini muhtarın insafına terketmemeli, gerekirse muhtarlıklara birer yazı göndererek imamın bağımsız bir kamu görevlisi olduğunu, yasalar çerçevesinde imamları rahatsız edecek tutum ve davranış göstermemelerini istemelidirler.
Malum olduğu üzere köylerde bir kısım muhtarlar, kendilerini devlet gibi veya köyün sahibi gibi görürler. Kendisinden izinsiz "şehre" gitti diye müftüye şikayet eder imamın huzurunu bozmak isterler. Peki ya köy ihtiyar heyeti? Genellikle köyün zengin ve yaşlı eliti olduklarından, "Biz her şeyi biliriz, en iyi Müslüman da biziz" havasındadırlar ve geleneksel inançlarını kabul etmeyen imamları cahil ilan ederek sürdürmek isterler. "Cenaze var gel hoca, mevlid, düğün, sünnet var gel hoca, yağmur yağmıyor haydi hoca"" diye devam eden ve istekleri asla bitmeyen bu insanlarla uyuşmak neredeyse imkânsızdır. Amaç, doğruları insanlara ulaştırmak, halkı din konusunda doğru kanallarla aydınlatmak olmazsa onların kabulleri bir adım sonra bir kamu görevlisi olan ve görevi insanları aydınlatmak olan imamın da kabulleri haline gelecektir. O taktirde "sizden iyisi yoktur" tavrıyla karşılaşacak olan imam, gerçekte vicdanen rahat olmayacaktır. Zira görevini yerine getirmemiş, din konusunda insanlarn geleneksel inançlarına kendisi de teslim olarak statükonun devamına hizmet etmiş olacaktır.
Özet olarak; il ve ilçe müftülerimiz görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği sürece "köy muhtarı", "köylü", "siyasetçi" ve bir kısım "cemaat" karşısında imamı yalnız bırakmamalı kurum olarak onu korumalıdır. İdarenin haklı olarak bir görevliden beklediği sorunsuz-şikayetsiz görev ve hizmet, personelin elinde olmayan nedenlerden kaynaklandığı taktirde görevlinin mağduriyeti ile sonuçlanmamalıdır. İdareciler; imamlar hakkında köy muhtarlarından gelen şikayetleri iyi değerlendirmeli, muhtarın gönlünü almak için kendi personelini mağdur etmemelidirler. Hizmet kalitesi ve hizmet barışı için bu konuda Diyanet nezdinde yeni bir anlayışa ve yaklaşıma şiddetle ihtiyaç vardır.
ÖZERK DİYANET EVKAF SENDİKASI
GENEL SEKRETER
ABDURRAHİM ÇELİK