Bölgede henüz bir çözüm yok. Süreç hızlanıyor, sorun derinleşiyor ve yayılıyor.
Geri dönüş yok. Herkes “inceldiği yerden kopsun” havasında. Herkes zaman kazanmaya çalışıyor. Konjonktür son derece berbat. Amerika’da seçimler var. Avrupa’da kendi içinde görüş birliği yok. İslam dünyası tedirgin.
Hiç kimse Türkiye’yi karşısına almak istemiyor. Türkiye’nin çok fazla zayıflaması da kimsenin işine gelmiyor. Ötekilere kolay yem olacak bir Türkiye’yi kimse istemiyor. Ve yine kimse kendini Türkiye’den boşalacak yeri tek başına dolduracak çapta görmüyor.
PKK, İran, Paralel yapı bu süreci kendisi için bir fırsata döndürme gayretinde. İsrail ve Esed de aynı havada.
Bu arada kötü komşu da bizi kap kacak sahibi yapıyor. Türkiye bu süreçte daha hızlı ve dikkatli davranma konusunda titizlik gösteriyor.
Türkiye’yi bu süreçte köşeye sıkıştırmaya çalışanlar, aslında akıllarından büyük öfkeleri ile acele edeyim derken her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Artvin Cerattepe maden işletmesi konusunu da yine yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Örgütler, muhalefet hemen hemen bu işi sahiplenerek iktidara karşı yeni bir Gezi olayı tezgahlamaya çalışıyorlar..
Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı. Birtakım saf çevreci dışındakiler, hayvan haklarını savunmak için kürk defilesi yapar gibi çıkıyorlar ortaya..
O altın madenini bir İsrail firmasına verin bakalım kimsenin sesi çıkar mı, Koç’a, Aydın Doğan’a verin bakalım. Koç Üni’deki çevre olayını biliyorsunuz. Evin hanımı yaparsa, “hayırdır inşallah” diyenler, hizmetçi kırarsa, “kör müsün” derlermiş. Bu işler böyledir. İpek Koza’dan önce bölgede sokağa dökülen Hopdediksleri kim sokağa dökmüştü? Aynı maden ocağına bu kez uluslararası çevre ödülü verirler, bir de çevre anıtı dikerlerdi. “Artvin Doğa Vakfı” diye bir de vakıf kurarlardı, o vakfı da Avrupa’daki çevre kuruluşları ile ilişkilendirip, madeni vakıf üzerinden sertifikalandırırlardı.
Bu işler böyledir. Çevre ve İnsan Hakları Vakıfları, Engelli Vakıfları, dernekleri gibi kuruluşlar her zaman mafyöz ve kripto birtakım çevrelerin her zaman ilgi alanı içinde olmuştur. Kur’an-ı Kerim’deki “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” şeklindeki ayet bu tür olayları işaret eder.
Baksanıza bizim Mazlum Der’i birileri elimizden çekip, aldı. Bu satırları yazan da bu oyuna geldi.
Bu işler her zaman, her yerde böyledir. Gezi olayları bu açıdan, bazı gerçekleri anlamak için önemli bir ders anlamı taşıyor.
Altın madenine karşı çıkanlar altın almıyorlar mı, mesela doktorsa, fotoğrafçı ise, o siyanürlü suları nereye döküyorlar ya da kendi işletmelerinde çevreye ne kadar duyarlılar, marketlerinde, evlerindeki kimyasal ürünler, deterjan konusunda bir titizlikleri var mı..
Evet, elbette sadece maden için tabiat hoyratça tahrip edilmemeli. Bu iş yapılırken çevreye zarar verilmemeli.
Bu çevreciler otomobil kullanıyorlar, uçağa biniyorlar, yolda yürüyorlar.. Deri kullanmayacaksınız, hani hayvan hakları var ya, plastik de kullanmayacaksınız, biliyorsunuz çevreyi kirletiyor, ne yapacaksınız. Antibiyotik kullanıyor musunuz, sivrisinekle mücadele ediyor musunuz, çiçeklerde tarımsal ilaç ya da kimyasal gübre kullanıyor musunuz..
Altın üretiminde siyanür kullanılıyor, tamam da, siyanür toprağa dökülemeyecek kadar önemli, pahalı.
HES’lere karşı çıkacaksınız. Nükleer santrale de. Barajlara da karşı çıkacaksınız. Kömür santralleri de sorunlu. Maden, kül, duman.. Rüzgar enerjisi çok mu masum sanıyorsunuz. Rüzgarı kesiyorsunuz, hava hareketini engelliyorsunuz. Aynı zamanda elektriğiniz kesilmeyecek. O çevreciler aynı zamanda mesela güneydoğuda oturuyorsa kaçak elektrik kullanacak, öteki elektriği kesilmesin isteyecek, hem de ucuz elektrik isteyecek ama santrale de karşı çıkacak. Sevsinler böyle çevrecileri.. Bulgaristan’daki nükleer santralden enerji alırsanız sorun olmayacak mı? Bu nasıl olacak, hem boğazdan rahatlıkla geçeceksiniz, hem de köprüye karşı çıkacaksınız. Bu nasıl olacak! Uçak isteyeceksiniz ama havaalanına karşı çıkacaksınız. Bu ne pehriz, bu ne lahana turşusu.
Neyin nerede başlayıp, nerede bittiği belli değil artık. Sivil, siyaset hepsi birbirine karıştı. Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK hepsi birbirine karıştı. Sağ-sol, Alevi-Sünni.. Kimin eli kimin cebinde belli değil.. Topyekûn bir saldırı için birileri yine iş üzerinde. Haklı davalar haksızlığa alet edilmemeli.
Selâm ve dua ile..
yeniakit