Şüphesiz ki, İslam Ümmeti'nin topyekun kurtuluşuna giden yol Kudüs'ten geçmektedir. Kudüs yolu, sadece bir Filistin yolu değil, bir ümmet yolu ve mustazaflar yoludur. Bu yol, yeryüzünün her bir yanındaki müslümanların ve tüm dünya mazlumlarının özgürlük ve kurtuluş baharına giden yoldur. Bu yol, zulüm ve tuğyanın hezimet ve hüsranına, istikbarın yeryüzündeki tüm ayaklarının kırılması ve zincirlerinin parçalanmasına giden yoldur. Bu yol, vaad edilen adalet güneşinin bütün cihanı aydınlatmasına giden ferec yoludur.
Dünya Kudüs Günü'nü ilan ederek bu yolu tüm İslam ümmetine ve yeryüzünün tüm özgür halklarına açan rahmetli İmam Humeyni (ra), "Kudüs günü yalnızca Filistin'e has bir gün değildir, Kudüs günü evrensel bir gündür, mustazafların müstekbirlere karşı direniş ve başkaldırı günüdür" buyurarak bu günün ümmetimizin ve dünyanın tüm mazlum halklarının geleceği açısından bir kurtuluş pusulası olduğunu beyan etmektedir.
Rahmetli İmam Humeyni, dünya Kudüs Günü'nü ilan ederken, Ramazan ayının son cumasını seçmesinin şüphesiz ki çok ayrı anlam ve hikmetleri vardır. Zira bu günler aynı zamanda içinde Kadir Gecesi'nin de bulunduğu günlerdir. Aziz kitabımız Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu bu gecenin manevi değerinin yanında, bu gece ümmetimizin mukadderatını da belirleyen bir gece olmasıdır.
Kadir gecesinde hem yücelik, hem kader vardır. Kadir gecesinde hem şeref, hem güç vardır. Kadir gacesi bir mukadderat tayinidir; bu yönüyle de ümmetimizin selameti için takdir olunan aydınlık bir gelecek müjdesidir.
Küfrün, şirkin, zulmün ve tuğyanın yeryüzünün her tarafına egemen olduğu bir dönemde İmam Humeyni'nin önderliğinde bir "nur patlaması" olarak gerçekleşen yüce İslam İnkılabı, bütün yeryüzünde müslüman halkların diriliş, uyanış ve direnişinin meşalesi olmuş; artık doğu ve batı emperyalizminin küresel hegomanyasına karşı Kur'an'ın gölgesinde Muhammedî bir nizamın ve şereflice bir hayatın kapısı açılmıştı.
Bu inkılab, yeryüzündeki tüm mazlum ve mustazafların bir kurtuluş umudu, özgür ve aydınlık geleceğinin bir teminatı ve müjdesiydi. İmam Humeyni de bu inkılab'ın bir "İran inkılabı" değil de, "İslam inkılabı", "mustazafların müstekbirlere karşı bir zaferi" olduğunu dile getirmiştir.
Bu cihetle, İnkılab'ın coğrafyası ve sınırları müslümanların ve mazlumların yaşadığı her karış topraktır. Çünkü bu inkılab Allah'ın arzında cihanşümul hedefleri olan bir inkılab'tır. Allah Tebareke ve Teala'nın Kur'an-ı kerim'de buyurduğu üzere; "mustazafları yeryüzüne hakim kılma" "Nurunu tamamlama" "dinini bütün dinlere üstün kılma" iradesi, bu inkılabın vücud sebebidir. Bu inkılab bu hedeflerin nihai tahakkuku için gerçekleşmiş ve elhamdulillah da bu yolda azametli bir şekilde yürümektedir.
Bundan dolayıdır ki, İslam İnkılabı sadece İran'a has ve İranlılar için olmadığı gibi, aynı şekilde Kudüs Günü de sadece Kudüs'e has ve Filistinliler için değildir. Kudüs günü taşıdığı anlam ve hedefler itibarıyla emperyalizm ve siyonizm karşısında tüm ümmetin ve tüm insanlığın küresel duruşu ve mücadelesinin bir şiarıdır. ortak günüdür.
Diğer taraftan, Kudüs Günü'nü anlamamıza ve tanımamıza yarayacak en önemli anahtar, aynı zamanda siyonizmin bizatihi kendisidir. Zira, siyonizm sadece Filistin topraklarındaki işgalin adı değildir. Siyonizm, sadece Filistinlileri yurtlarından çıkartan, topraklarını işgal eden bir düşman değildir. Siyonizm, dünyanın her tarafında kökleri bulunan, dalları her yana uzanan küresel bir ifsadın, küresel bir tuğyanın, küresel bir azgınlığın adıdır, kendisidir.
Siyonizmin bütün dünyadaki varlığına ve ifsadına son vermek istediğinizde, yeryüzünün her yanındaki şer odaklarıyla ile mücadele sahnesine geçmiş olursunuz. Zira dünyanın neresinde bir şer, neresinde bir zulüm ve haksızlık, neresinde bir cinayet ve katliam varsa, orada mutlaka siyonizmin doğrudan ya da dolaylı elleri vardır.
Siyonizme karşı mücadelemize güneş gibi ışık saçan ve ortaya koyduğu bereket dolu rehberiyetiyle bizler için bir başöğretmen olan eski başbakanımız Merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, siyonizmi tarihsel ve mekansal olarak bir "mikrop" olarak tanımlamış, dünya müslümanlarının önündeki en büyük görevin de beynelmilel siyonizm ile her alanda mücadele olduğunu ifade etmişti.
Merhum Erbakan hocamızın siyonizmi tarif ederken, siyonizmi bir timsaha benzetmiş, bunun alt çenesinin Amerika, üst çenesinin Avrupa Birliği, kuyruğunun İsrail, gövdesinin ise İslam ülkelerindeki işbirlikçi rejimler olduğunu söylemiştir.
Görüleceği üzere, buradaki hikmet dolu siyonizm tarifi, dünyadaki bütün şer güçlerine, zulüm ve tuyğyanın bütün merkezleri ve rejimlerine işaret etmektedir.
Allah Tebareke ve Teala, Kur'an-ı Kerim'de "insanlar arasında müminlere karşı en şiddetli düşman" olarak "yahudiler"i tanımlarken, buradaki tanım "beynelmilel siyonizm"i ortaya koymaktadır. Yine aynı şekilde siyonizm sadece yahudilerle sınırlı bir azgınlık değildir. Yahudi olsun olmasın, dünyanın her yanında siyonizmin amaçlarına ve çıkarlarına hizmet eden, onların emri ve kontrolü altında olan siyasi, ideolojik, askeri, ekonomik üsleri ve kaleleri vardır.
Bu zaviyeden baktığımızda; "Kudüs Günü" demek, siyonizmin dünyadaki bütün üslerini dağıtmak ve kalelelerini ele geçirmek için gereken her türlü hazırlığı yapmak, tam bir sorumluluk ve bilinç ile yola koyulmak, kararlı ve cesir bur şekilde mücade etmek için ortaya konulmuş bir yol haritası demektir.
Sözün burasında, "Kudüs Günü" denilince kendisini anmaktan asla geri duramayacağımız Şehid Serdar Kasım Süleymani'nin bir "Kudüs Gücü" komutanı olarak, dünyanın bütün şer odaklarına karşı verdiği mücadele, emperyalizm ve siyonizmin bütün projelerini dağıtma noktasında ortaya koyduğu irade, meydanlarda düşmanlara karşı sergilenen direniş ve kazanılan tüm zaferler de, Kudüs Günü'nün anlamlarının tecessüm ve temayüz etmiş halidir.
Şehid Serdar'ın mücadele programının merkezinde şüphesiz ki "Kudüs" vardı, ancak sadece Kudüs ile sınırlı değildi. Şehid Serdar siyonist rejimi köklerinden söküp atma hedefinin yanında, emperyalizmin İslam dünyasındaki sultasına bütünüyle son verecek küresel bir mücadelenin komutanlığını yürütüyordu.
Tekrar başa dönecek olursak; mübarek kadir gecesinde nazil olan Kur'an-ı Kerim'in gönderilmesinde hedef ne ise, Kadir gecelerinin bulunduğu günlerde, Ramazan'ın son Cuması dolayısıyla ilan edilen Dünya Kudüs Günü'nün hedefleri de odur. Kadir gecesinde Allah'ın ümmetimiz için mukadderatı ne ise, ümmetimizin kaderi için Kudüs Günü'nün önem ve değeri de odur.
Her zaman özellikle vurgulayarak ifade ettiğimiz "Muhammedî İslam" davası, bizleri her zaman Kudüs'te buluşturmakta, yolumuzu Kudüs'le çizmekte ve hedeflerimizi de Kudüs'le tanımlamaktadır. Yine aynı şekilde "Kudüs" bizim dostlarımızı da, düşmanlarımızı da bütün yönleriyle bize tanıtmakta, nifakın perdelerini yırtıp atmakta, sadıklarla, yalancıların, salihlerle fasitlerin, muhlislerle müfsidlerin, müminlerle münafıkların arasını açmakta ve bütüh dünyaya göstermektedir.
Sonuç olarak, özetleyecek olursak;
Kudüs; ümmet olma, ümmete izzet ve azamet kazandırma, ümmeti derleyip toparlama, ümmetin mukaddesatını ve onurunu topyekun savunma iradesinin, ümmetin mukadderatını kendi eline alacak bir uyanış ve bir direnişin bilinç ve sorumluluğunun simgesidir.
Kudüs; Hak ile batılın, nûr ile zulmetin, iman ile nifakın arasını ayıran bir Furkan, dost ile düşmanı, mert ile namerdi, yiğit ile haini tanıtan bir öğretmen, bulunmamız gereken yeri, katılmamız gereken cepheyi, kuşanmamız gereken mücadeleyi, yürümemiz gereken yolu gösteren bir kandil, kurtuluş ve zaferin sırrını, izzet ve azametin zirvesini öğreten bir mihraptır.
Dünya emperyalizmi ve siyonizmin İslam Ümmeti’ne karşı küresel savaşında "Kudüs" nasıl bir “ön cephe” ve "ileri bir karakol” ise, İslam Ümmeti’nin küresel istikbar ve siyonizm karşısındaki cihanşümul dirilişi, vahdet ve kurtuluşunda da bütün Müslümanların ileri hattı ve ön cephesidir.
Kudüs ile olmak, ümmet ile olmaktır; Kudüs ile olmak, ümmetin mukaddesatına, izzet ve onuruna adanmaktır. Kudüs ile olmak, Kudüs’ün özgür şafaklarından ümmetimizin topyekun kurtuluşuna adım atmak, evrensel hak ve adalet nizamının kurulacağı günlerin sabahına uyanmaktır.
Kudüs ile olmak; Amerikan emperyalizmi ve siyonizmin İslam yurtlarındaki tüm varlığına son verecek kutlu bir direniş kervana katılmak ve hedef yolunda azametli bir şekilde yükselen direniş cephesine gönül vermektir.
Kudüs ile olmak, “Kudüs Gönüllüleri” olarak, bütün yeryüzünde nihai zafere kadar bir "Kudüs okyanusu"na dönüşüp dalgalanmaktır.
kudusanaliz