Mavi Marmara gemisinde bulunan Halid ağabey, siyonist rejim komandolarının katlettiği kardeşlerimiz ile ilgili duygularını dile getirirken, anlamlı bir şekilde "yüz yıl sonrasında Kudüs için yeni şehidler verdik" diyordu.
Yüzyıllar boyu Filistin İslam topraklarını egemenliği altında tutarak, burayı emin ve aziz kılan Osmanlı, bu kutsal toprakların savunulması için kanının son damlasına kadar savaşmış, Sultan Abdulhamid de, kendisini feda etme pahasına, Kudüs için göğsünü Siyonistlere siper etmişti.
Filistin İslam topraklarının bağrında yatan şehidlerimiz, bu toprakların tekrardan özgürleşmesinin bir teminatı olarak bizlere müjde vermektedir; onlar Rableri katında rızıklanırken, oğullarının arkalarından geleceğini biliyorlardı; emperyalist ve siyonistler her ne kadar ordularını, düzenlerini, güçlerini toplayıp gelse de, İslam dünyasındaki hain odaklar bütün ihanetlerini sergilese de, Ümmetin evladlarının Kudüs"e yürüyüşünü durduramayacak, bu yürüyüş özgür Kudüs semalarında yankılanacak tekbir sedaları ile devam edecektir.
Zira, Kudüs"ün özgürlüğü sadece işgal altındaki bir kısım İslam toprağının siyonist işgalden kurtarılması değil, aynı zamanda dünya istikbarı ve küfrünün burçlarında tevhid bayrağının dalgalanacağı günlerin başlangıcı, evrensel İslam devletinin kuruluşunun dönüm noktası olacaktır.
Yeryüzünü salih kullarına mirasçı kılan Rabbimiz, müstekbirlerin yıkılıp yeryüzünde mustazafların önder ve egemen olacağını vaad ederken, İsra süresinde de siyonist varlığın kökten temizleneceğini beyan etmektedir.
Dolayısıyla, Kudüs"e doğru yürümek, aynı zamanda Washington, Moskova, Paris ve Londra"ya doğru da yürümektir; Kudüs"e doğru yürümek, ümmetin boynuna vurulan bütün esaret prangalarının kırılarak cihanşümul adalet ve özgürlük güneşinin doğması demektir. Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve diğer emperyalistler, bunun içindir ki siyonist yapıyı kollamak için ellerinden gelen her gücü kullanmaktadırlar. Onlar çok iyi biliyorlar ki, Beyazsaray"a dikilecek olan tevhid sancağı Kudüs"ten yola çıkacaktır. Onlar çok iyi biliyorlar ki, Kudüs"den yola çıkanlar Moskova"da Kremlin"in üzerinde Allahuekber diye haykıracaktır. Onlar biliyorlar ki, çağın tüm putları; Lat, Menat ve Uzza'ları Kudüs erlerinin baltasıyla kırılacaktır...!
Kudüs"ü özgürleştirme mücadelesinin ümmetin en asli davasına dönüşmesinin en güzel göstergesi, Türkiyeli Müslümanların bütün dünyanın takdirini kazanarak siyonizme karşı yükselttiği direniş bayrağı ve bu uğurda gösterdiği cesaret, azim, fedakarlık ve istişhaddır. Türkiyeli Müslümanlar Filistin"de yatan şehid atalarının izinde, işgal altındaki Kudüs"ün özgürlüğü için, Filistinli kardeşlerine uygulanan insanlık dışı barbar ambargoyu kırmak ve siyonist sultayı alaşağı etmek için tertemiz kanlarını Akdeniz"in sularında dökerek, İslam ve insanlık vicdanı adına bir çığır açtılar, küstah siyonizmin putunu Akdeniz sularında sıkılmış yumruklarıyla parçaladılar.
Neredeyse bütün deniz güçlerini harekete geçiren siyonist rejim şefleri, daha sonra yaptıkları açıklamalarla, Mavi Marmara gemisinde bulunan Filistin gönüllülerinden böylesi bir direniş beklemediklerini, gemiyi kısa bir süre içinde ele geçirerek Ashdod limanına çekmeyi planladıklarını itiraf ettiler. Saatler boyu Mavi Marmara"ya çıkamayan özel eğitilmiş komandolar, gemiye havadan indiklerinde ise, hiç ummadıkları bir direnişle karşılaşarak, iman, tevekkül ve teslimiyet silahı karşısında hüsrana uğradılar. Otomatik silahlar, bombalar ve tabancalarla donatılmış siyonist komandoların ellerindeki silahların hepsi alınarak denize atılıyor, siyonist rejimin zavallı askerleri ağlamak ve inlemekten başka bir şey yapamıyordu.
Bu arada Halid ağabeyin anlattığı küçük bir anekdotu aktarmak istiyorum.
Siyonist rejim komandoları gemiye inip her tarafa kurşun yağdırmaya başladığında, şehidlerimizden Cevdet Kılıçlar elindeki fotoğraf makinasını silah olarak kullanabilmek için siyonist rejim askerlerini gözlerine sürekli flash patlatıyordu; Halid ağabey kendisine "Cevdet aşağı gel, vurulacaksın" dediğinde Cevdet"in verdiği cevap "Ağabey askerler kardeşlerimizi göremesin diye, yüzlerine flash patlatıyorum" olmuş, bir iki dakika geçmemişti ki, anlından aldığı kurşunla Cevdet kardeşimiz, kendisinin arzuladığı şekilde şehadet makamına ulaşmıştı.
Demek ki, gazeteci olmak, yazar olmak, hatip olmak, bir köşede durup "benim işim yazı yazmak, benim işim konuşma yapmak, benim işim dergi, gazete çıkarmak" vs. değil sadece. Elinizdeki fotoğraf makinasının flashını siyonistin gözüne kurşun olarak da atabilirsin; tabi ki bir kurşunun gelip anlına saplanacağını göze alabilirsen.
Bizler yazı yazmak ve konuşma yapmak noktasında epeyce ustalaştık; elimizde kalem var ama bu kalemi siyonist işgalcinin gözüne sokacak yüreğimiz yok; elimizde mikrofon var ama bu mikrofonu bu katillerin başında kıracak cesaretimiz yok. Ne inandıklarımızın ve savunduklarımızın gereğini yerine getiririz, ne de söylediklerimizi yaparız. Sadece görüntü ve imaj üzerinden iyi bir "İslamcılık dansı" yaparız".
İslam Ümmeti olarak Mübarek Ramazan ayını idrak ederken, önümüzde "Kudüs Günü"nün bulunduğunu biliyoruz. Bir Kudüs Günü"nü daha ihya edeceğiz.
Kudüs Günü"müz, Gazze Özgürlük filosu şehidlerimizle ahidleşme günü olacak. Onların pak ve mukaddes kanlarıyla misak bağlayarak, onların kaldırdıkları bayrağı daha da ileri götürmenin ahdini tazeleyeceğiz.
Zira bu aziz şehidlerimiz, Kürdü ile Türkü ile bu toprakların bağrından çıkıp kendilerini Kudüs için kurban ettiler, bu kardeşlerimiz, özgür Kudüs"e giden yolda bir ışık, bir kandil oldular; bu kardeşlerimiz göğüslerini Kudüs ve Aksa"ya siper edip arkadan geleceklere şiar oldular.
Bu aziz şehidlerimiz için kelime bulmak ne kadar da zor. Onlara olan sevgi ve ihtiramımızı, onların direniş ve şehadetine olan gıpta ve hayranlığımızı Merhum Mehmed Akif"in o ölümsüz mısralarıyla bir kez daha tekrarlamak istiyorum:
"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ,ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer,
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid i...
Bedr in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber"
Rahmetli İmam Humeyni"nin "her Müslüman bir kova su dökse İsrail"i sel alır" sözünde olduğu üzere, bizler kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla Kudüs gününde, bu siyonist varlığın ortadan kalkması için hepimizin bir çıra olduğunu haykırıcağız".
Bir fecir vakti Rablerine doğru kanatlanan Mavi Marmara şehidlerini ve bu kutlu direnişe katılan bütün kardeşlerimizi bir kez daha selamlarken bütün yüreğimiz, bütün coşkumuz, bütün öfke ve azmimizle haykırıyoruz:
"And olsun Fecre, İslam cephelerinin kanlı şafağına ve şehid kanlarının her bir damlasına!
Ey siyonist İsrail, işte yok olacağın günler geldi çattı; ilahi adaletin çelik pençeleri kan içmeye alışmış gırtlağını sıkacak, kanser mikrobu olan habis rejimin tarihin çöplüğüne atılacaktır"!
Ramazan Kur"an ayı, Kudüs Kur"an şehridir.
Kur"an direniş kitabı, direniş ise zaferin müjdesidir.
Kudüs Günü"nde ve Özgür Kudüs"te buluşmak üzere"
velfecr