Kumandan John Kerry, Bizim Suriye Delillerimizi Çantasında Getirdi, Hala Görmeyecek miyiz..?
Zaman geliyor, yazılarımızda kullandığımız dil ve üslup konusunda epeyce zorlandığımız anlar oluyor. Dilimize geleni hemen söylemek veya yazmak istemiyoruz, ama bazen de artık kendimizi zapt edecek mecali kaybediyoruz.
Bu durum, en çok da Dışişleri Bakanı Davutoğlu"nun söylem ve tavırlarını eleştiri noktasında kullandığımız üslupta oluyor.
Ancak ABD Dışişleri Bakanı John Kerry"nin, Suriye Dostları toplantısı için geldiği İstanbul"da Dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu ve Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatib ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında sarf ettiği sözleri işitince, "bu kadarına da yuh olsun" demekten kendimizi alamıyoruz.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry, siyonist rejim başbakanı Netenyahu"nun Türkiye"den Mavi Marmara özrü dilemesinin ardından, normalleşme yoluna giren Türkiye-İsrail ilişkilerinin önemi ve ABD"nin bölge politikaları ile ilgisi üzerine şunları söylüyor:
"Türkiye bir NATO ülkesidir ve bir NATO ülkesi olan Türkiye"nin bölge barışındaki katkısının büyük bir önemi vardır. Türkiye sınırına Patriot füze bataryalarını yerleştirmemizin nedenlerinden biri de bu ilişkidir. Açıkçası, birbiriyle farklılıkları olan müttefikler bu ayrılıkları bir kenara koyduklarında daha güçlü bir ittifaka sahip olursunuz. Aynı şekilde karşılaştığınız kaygı verici durumlara ve müşterek tehditler karşısında güçlü bir mesaj vermiş olursunuz. Söz konusu müşterek tehditlerden biri de İran. Hiç kuşkusuz ki, bu dostluk ve uzlaşma, İran nükleer programının sonuçları karşısında ayrılığa düşmemizi önler. Bizim Türkiye, İsrail ve Amerika olarak çok büyük ortak çıkarlarımız bulunmaktadır.
(Türkiye-İsrail) ilişkilerinin normalleşmesinin getireceği faydalar noktasından bu sürecin en kısa zamanda tamamlanması hepimizin stratejik çıkarları için gerekli bir durumdur."
Kerry"nin bu sözlerini Davutoğlu da dinledi; diğer bir deyişle, Kerry bu sözleri Davutoğlu"nun yanında rahatlıkla dile getirebildi"
Şimdi, Kerry yanındaki Davutoğlu ve bütün kamuoyunun gözünün içine baka baka "Amerika, İsrail ve Türkiye"nin çıkarları ortaktır. Karşı karşıya kaldığımız tehditler de ortaktır ve bu tehditlerin başında İran"ın nükleer tehdidi gelmektedir" derken, bizim Davutoğlu"nun eğer bir parça adam olsaydı, şunları demesi gerekmez miydi?
"Orada bir dur bakalım Mr. Kerry, Nagazaki ve Hiroşima"ya attığı atom bombalarıyla yüz binlerce insanı katleden ve depolarında binlerce nükleer silah bulunduran bir ülkenin dışişleri bakanı olarak, bunları burada söylemeniz hiç de uygun değil. Sizin İran"ı kendinize ve İsrail"e bir tehdit olarak görmenize bir şey diyemem, doğrudur da. Ama İran"ı bizim adımıza bir "tehdit" olarak tanımlamanız size düşmez, zira İran bize tehdit değildir, o kardeşimiz olan bir ülkedir.
Bizim İsrail ile ortak bir çıkarımız yoktur ve olamaz da. O İsrail dediğin katliam rejimi Filistinlilerin, Lübnanlıların olduğu gibi bizim vatandaşlarımızın da katilidir. İsrail bir işgal ve terör devletidir. Böyle bir rejimle ortak çıkarlarımızın olduğunu söylemeniz bize bir töhmet ve hakarettir.
Son olarak, bağımsız bir ülke olan Türkiye"nin ne yapacağına, nerede kimin yanında ve kimin karşısında duracağına, kimi dost, kimi düşman edineceğine siz değil, bu ülkenin halkı karar verir. Biz Amerika"nın sömürgesi değiliz, ben de burada sizin yanınızda bir sömürge valisi olarak bulunmuyorum."
Tabi ki, Davutoğlu"nun kalkıp Kerry"e bunları söylemesini beklediğimiz yok.
Onu ancak cesur ve özgür yürekler söyleyebilir. Kısacası bunları söylemek için "adam" olmak gerekir"!
Bakalım bu ülkenin dışişleri Bakanı Davutoğlu, alnımıza daha ne kadar leke sürecek"
Sürdüğü lekeler katran gibi duruyor zaten"
Ve Kerry çantasında delillerimizi getirdi....
Bir önceki Editör yazısında ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Suriye Dostları toplantısına katılmak için İstanbul'a geleceği belirtilmiş, "Dikkaaaat...!!! Dostumuz ve komutanımız Amerika geldi, ayağa kalkın"!" başlığı atılmıştı.
Belki bu ifade birileri için bir abartı olarak nitelenmiş olabilir.
Ama, Suriye Ulusal Koalisyonu'nun askeri kanadı "Yüksek Askeri Konsey"in İstanbul'da John Kerry'e bir "brifing" vermesi ve ardından da Suriye'nin stratejik hedeflerine hava saldırıları düzenlemesini istemesi, bizim bu sözlerimizin ne anlama geldiğini en güzel bir şekilde ortaya koymuş oldu.
Tabi, Kerry de Yüksek Askeri Konsey'e bir "aferin asker" çektikten sonra, "size yaptığımız yardımı iki katına çıkartıyoruz" demesi, Suriye devriminin sayfalarına eklenen altın bir sayfa olarak tarihe geçmiş oldu...
Bizler Türkiye'deki 28 Şubat sürecinde "brifingli yargı" ifadesini çokça kullandık. Artık bundan sonra "brifingli devrim" (!) deyimini de kullanmaya başlarız...
Bundan önceki iki yazımızda anlatmaya çalıştığımız üzere, bizler, Amerikan emperyalizmi ve siyonizmin Suriye üzerinden kendi çıkarlarının peşinde koştuklarını ve bunun için de sözde Suriye halkının özgürlüğü adına yapay bir muhalefet ortaya çıkardıklarını ileri sürdüğümüzde, bunun delillerini ortaya koymaya hazır olduğumuzu belirtmiştik.
Bu yazı serisinin üçüncüsünün delillerini de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry beraberinde göterdi ve bütün dünyanın gözleri önüne koydu.
Kerry'nin yukarıda aktardığımız sözleri, Suriye Ulusal Koalisyonu askeri kanadı Yüksek Askeri Konsey'in Kerry'e bir brifing sunup ondan Suriye'nin stratejik hedeflerine hava saldırıları düzenlemesini istemesi, başlıbaşına bir delil değilse nedir..?
Okyanusun derinliklerine inip mercan çıkarmak gibi, delil aramaya gerek yok bence. Zaten Washignton'u, Beyazsaray'ı, John Kerry'i biraz takip ettiğimizde yağmur gibi delil yağmaktadır önümüze...
Ve John Kerry, Washington'dan bir çanta ile geldi, içindekilerini çıkardı, bütün dünyaya gösterdi....
Siz şimdi bunlar içinde o delillerden bir tanesini bile göremeyecek misiniz..?
DEVAM EDECEK....
velfecr