İnsanın öyle dostları vardır ki, o dostlarını yolda, çarşıda, camide, sohbette gördüğünde hemen yüzü güler, içini huzur kaplar. Sıkıntısını açar, içi rahatlar. Saatlerce beraber olurlar, bıkıp usanmazlar. Dostunu görmediği veya konuşamadığı zaman, içi daralır, rahatsız olur.
Kur’ an’ın manası, kalbine yeniden nazil olmuyorsa, ne Razi’nin tefsiri, ne de Zemahşeri’nin Keşşaf’ı senin derdine çare bulamaz. (Mecmuu fetva: 8)
Kıymetli okuyucularımız. Mesajımızın ilk cümlesini bir daha ve dikkatlice okumanızı önemle istirham ediyorum. Kur’an_ı Kerim Arapça olarak tüm insanlığa gönderilmiş olan bir kitaptır. Müslüman insan, Müslüman Alman, Müslüman İngiliz dilleri ne olursa olsun, namaz içinde Kur’an-ı Arapça okur, namazın dışında ise kendi lisanı ve dili ile okuma hakkına sahiptir.
“Rabbim bana ne diyor? Sorusunun muhatabı kadın-erkek herkese aittir. Kevser Suresini namazın içinde okuruz, evimize, büromuza geldiğimizde, Kevser suresinin manasını, bizlere yüklediği vazifeleri Türkçe meal ve tefsirlerden okuruz. Bu en tabii bir kulluk görevimizdir.
Her gittiğim beldelere açıkça, net ve şeffaf olarak şu soruyu sorarım: 25-30 senedir kulaktan duyup ezberlediğiniz, Yasin Suresini hiç okudunuz mu? Her akşam yatsı namazını kıldıktan sonra, iki ayetten oluşan Amenerasulü’yü merak edip okudunuz mu? Cuma günleri sürekli okuduğunuz Yasin Suresi 63 ayetten ibarettir. 40 senedir sevap alma niyeti ile okuduğunuz bu sureyi Allah için kendinize, hanımınıza, çocuklarımıza okudunuz mu?
Eğer cevabınız “hayır” diyorsa, sizin Kur’an ile irtibatınız zayıftır. Şimdi bu ifademin ne kadar gerçek olduğunu ispatlayacağım. Günümüzde Kur’an-İnsan irtibatını canlı örneklerle izah etmeye çalışacağım.
1. Bir insanın diğer bir insanla irtibatı örneği. Bu irtibat, insanın alış-veriş merkezlerinde, sokakta, çarşıda, ayaküzeri karşılaştığı, selam, merhaba dediği insanla olan irtibatıdır. Böyle ortamlarda tanışan insanlar, başka yerlerde karşılaştıklarında, sadece tebessüm edip, selam verirler. Bunun dışında birbirlerini arama, sorma ihtiyacı hissetmezler.
BU ÖRNEKLERİ İYİ ANLAYALIM
Tıpkı bunun gibi, insanın ara sıra okuduğu, haftanın veya ayın bazı gün ve saatlerinde eline alıp okuduğu Kur’an da böyledir. Okunan Kur’an ile okuyan insan arasında sıcak bir diyalog, irtibat kurulamaz. Kur’an-insan arasında samimiyet oluşamayacağı için, insanın Kur’an-ı anlaması mümkün değildir.
2. İnsanın, diğer bir insanla aynı ortamı paylaştığı halde, aralarında herhangi bir samimiyet kurulamaz. Aynı ortamda bulunurlar, ancak ilgi kurmak oluşmaz. İki insan arasında güven eksikliği olduğu için, iki tarafta birbirlerine sırlarını açmazlar, dertleşemezler.
Tıpkı bu örnekte olduğu gibi Kur’an ile aralarında güven sorunu olan insanlar, her ne kadar Kur’an ile sürekli beraber olsalar bile, insanın Kur’an’a olan güvenirliği olmadığı için, Kur’an onlara asla sırlarını açmaz. Mahalle camilerinde 10-20 sene beraber namaz kılan insanlar arasında da ciddi irtibatın kurulamadığı acı bir gerçektir. Salonlarda da bu acı tablo vardır.
3. İnsanın öyle dostları vardır ki, o dostlarını yolda, çarşıda, camide, sohbette gördüğünde hemen yüzü güler, içini huzur kaplar. Sıkıntısını açar, içi rahatlar. Saatlerce beraber olurlar, bıkıp usanmazlar. Dostunu görmediği veya konuşamadığı zaman, içi daralır, rahatsız olur.
İnsanın, Kur’an’la kurduğu irtibat, bu örnekteki ilişkiye benzer. İnsana, Kur’an-ı Kerim’i anlama imkânı veren en önemli özellik, güvenirliliktir. Sıcak bir samimiyet üzerine kurulan irtibat, insanı Kur’an’a, Kur’an-ı insana taşır.
Bu üç örnekte, herkes kiminle dost olduğunu rahatla anlar. Şu mübarek ayda, kulluk Kitabımızla irtibatımızı en zirveye taşıma gücünü ve hakkına sahibiz. Bilelim ki Allah kelamı Kur’an, yaşanmak ve yaşatılmak için gönderilmiştir. Kur’an’a olan dostluğumuzda maddi bir masrafa gerek yoktur. Sadece gönlümüzle, kalbimizle dost olmak söz konusudur. Nasıl olacağını ise üç tane örnekte açıkladık.
yeniakit