Kur’an-ı Kerim’de anne babalara talim edilen dualar

Abdullah Büyük

Dünyanın küçüldüğü, bilimin ve teknolojinin hızla arttığı, çocukların ilgisini dağıtan, çok olumsuz unsurların çoğaldığı günümüzde; çocuk yetiştirmek ve eğitmek, hem zor, hem de önemli bir hale gelmiştir.

Aile ocağının çocuk için ne derece önemli olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konulan ve herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Bebeklik çağından itibaren, çocukluk yıllarının da bu kurum içinde gelişmesi, aile müessesesine ayrı bir önem kazandırmaktadır.

Doğum sonrası terbiye, doğum öncesi terbiyenin bir uzantısı ve devamı niteliğindedir diyebiliriz. 

“Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler.” (Araf, 189)

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 40)

“(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! derler.” (Furkan, 74)

“Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.”(Bakara, 129)

Zikrettiğimiz bu ayet-i kerimelerde Peygamberlerin veya salih kulların henüz doğmamış çocuklarına hatta ondan sonraki gelecek nesillere yönelik ettiği duaların, Kur’an-ı Kerim aracılığıyla bizlere de talim ettirildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla üzerimize yüklenen bir sorumluluk da mevcuttur diyebiliriz. 

Eğitim ve terbiyenin 9 aylık rahim dershanesi aşamasından sonra gelen ikinci merhalesi, tam 2 yıl sürecek olan kucak dershanesidir. 

Anne kucağına aldığı çocuğuyla, tıpkı güneşin dünyayı ısıtması ve aydınlatması gibi, göz ve nefes yolu olmak üzere iki kanaldan irtibat kurmakta ve enerji alıp vermektedir. Bu bilince sahip olan bir anne, bakışlarıyla her türlü duyguyu bebeğine aktarabilir. Yine Efendimizin (s.a.v) bir taraftan yemeğe üflemeyi uygun bulmazken diğer taraftan aynı nefesin ayetlerle birlikte şifa niyetiyle üflenmesine müsaade etmesini, Japon bilim adamlarının eşyanın üzerinde sevgi ve nefretin etkisini kanıtladıklarına ve bunun bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçek olduğuna bağlayabiliriz. Çünkü dua niyetiyle ağzımızdan çıkan kelimeler iman dolu bir kalpten gelmekte, dolayısıyla da eşyaya pozitif enerji vermektedir. İşte iki yıllık kucak dershanesinde bu iki kanaldan bebeğe verilen eğitim, çocuğun şahsiyet ve karakterini oluşturmada en temel adımları teşkil etmektedir.

Bu aşamadan sonra ise 7 sene süren ve aile ocağı dershanesinde alınan eğitim gelmektedir. Bu süre içinde çocuklar yine iki önemli kanal olan kulak ve gözden verilenlerle eğitilmektedir. Bebeklerin doğduktan hemen sonra kulağına okunan ezan dahi bu eğitim içinde yer almaktadır. Henüz kundakta bir bebek de olsa duyduklarını, gördüklerini anlar fakat idrak edemez veya tahlil yapamaz. Unutulmamalı ki, bebek kulağına okunan ezan ve kametten pozitif enerji aldığı gibi, yanında yapılan gıybetten, dedikodudan da negatif enerji almaktadır.

Maalesef günümüzde bu üç temel eğitim süreci anne babalarca ihtimam gösterilmesi gereken bir süreçken, yalnızca çocuğu sevmeye ayrılan bir dönem halini almıştır. Dolayısıyla altyapıda sağlam bir eğitim almayan bireyler, dıştan müdahalelerle istenilen hale gelemedi ve toplumda karakteri oluşamamış fertler çoğaldı.

Çocuklara ne verilirse onun karşılığı görülecektir. En azından yakın geçmişte yaşanan tecrübelerden ibret alarak ve istifade ederek, selim bir akla, ilim ve irşada dönelim. Şimdi sorumluluğumuzu bilerek, gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru çocuklarımızın terbiyesiyle bizzat ilgilenelim.

yeniakit