KUR'AN VE ORUÇ

Halil İbrahim Küçük

İBRAHİM KÜÇÜK / TEVHİDHABER

KUR'AN VE ORUÇ


Allah-u Teâla"nın kelamı, bilgi ve hikmetin kaynağı; Kur"an! Birçok ismi olmasına rağmen en çok bilinen isim; Kur"an! Furkan, Kelamullah, Kitabullah gibi isimlerinin de olduğu ama yinede ilahi isimlendirmeden tutunda Peygamberinden, aliminden avamına kadar her mü"minin hatta her gayri müslimin zihninde Kur"an isminin var olduğunu biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki; Kur"an Ramazan ayında mübarek bir gecede inzal edilmiş bir Kelamullah"dır. Yirmi üç yılda inzali tamamlanmış bir rahmet sağanağıdır. Hikmet-i ilahiyi anlamaya gayret adına soracak olursak; Kur"an nedir? Ve Kur"an"ın oruç ayında inzalinin hikmeti nedir?

Kur"an, lügat manasıyla okunan demek. Merak ettiricidir ki bu muazzam kelamın tek kelimelik bir ifade ile isimlendirilmesi. Sadece Okunan. Belki insan oğluna bırakılsaydı Kitabullah"a isim koyma yetkisi en son akla gelebilecek bir isimdi bu mübarek isim. Zira insan küçücük risalelere bile birkaç satırlık isim koymaktan haz alıyor. Ama ilahi isimlendirme sadece Okunan diyor. Yazılan değil, ezberlenen değil, tazim edilen değil, elden düşmeyen değil, iman edilen değil, tek kelime Kur"an. Evet, o halde nedir Kur"an? Yukarıda, hikmeti ilahiyi tahkik etme niyetiyle sorduğumuz, nedir Kur"an sorusunu Peygamber(s.a.v) dili ve öğretisi ile cevaplamak, tahkiki en sağlam ve en güzel yönü ile neticelendirmemizi sağlayacaktır.

Haris el-A"ver anlatıyor: “Mescide uğramıştım, gördüm ki halk, zikri terkedip malayani konulara dalmış, konuşuyor. Hz. Ali(r.a)"ı çıkıp durumdan haberdar ettim. Bana:
― “Doğru mu söylüyorsun, öyle mi yapıyorlar?” dedi, Ben:
― “Evet, dedim doğrudur” deyince:
― “Ben Resulullah (aleyhisselâtu vesselam)"ın şöyle dediğini işittim:
― “Haberiniz olsun bir fitne çıkacak” Ben hemen sordum:
― “Bundan kurtuluş yolu nedir Ey Allah"ın Resulü?” Buyurdu ki:
― “Allah"ın Kitabı(na uymak)dır. O"nda sizden önceki (milletlerin ahvaliyle ilgili) haber, sizden sonra (kıyamete kadar) gelecek fitneler ve kıyamet ahvali ile ilgili haberler mevcut. Ayrıca sizin aranızda (iman-küfür, taat-isyan, haram-helal vs. nevinden) cereyan edecek ahvalinde hükmü var. O, hak ile batılı ayırt eden ölçüdür. O"nda her şey ciddidir gayesiz bir kelam yoktur. Kim akılsızlık edip, O"na inanmaz ve O"nunla amel etmezse, Allah onu helak eder. Kim O"nun dışında hidayet ararsa Allah onu saptırır. O Allah"ın sağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdoğru yoldur. O, kendine uyan hevaları koymaktan, kendisini (kıraat eden) dilleri iltibastan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun çokça tekrarı usanç vermez, tadını eksiltmez. İnsanları hayretlere düşüren mümtaz yönleri son bulmaz, tükenmez, O öyle bir kitaptır ki, cinler işittikleri zaman şöyle demekten kendilerini alamadılar: “Biz, hiç duyulmadık bir tilavet dinledik. Bu doğruya götürmektedir. Biz onun (Allah kelamı olduğuna) inandık”(Cin 1). Kim ondan haber getirirse doğru söyler. Kim onunla amel ederse ücrete mazhar olur. Kim onunla hüküm verirse adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa, doğru yola çağrılmış olur. Ey A"ver, bu güzel kelimeyi iyi öğren.” (Tirmizi, Sevabu"l-Kur"an 14, 2908.)

Hadis-i şerifte görülüyor ki Kur"an insanlığın kurtuluş rehberi. İşte Kur"an"la Oruç ayı Ramazan arasındaki ilişkide burada gizli. Bu ilişkinin iki yönü var. Birincisi; Kur"an"ın Oruçla ilişkisinde insani boyuttur. Bu boyutu birazcık açacak olursak; insanlık, toplumsal ahlaktan kırılmışken ve manevi gıdasızlıktan halsiz ve perişan olmuşken Kur"an bir anda insanlığın imdadına yetişmiştir. Hele İsa(a.s) Maidesiyle sanki imsaka girmiş insanlık yüzyıllar boyunca aradığı iftarı bir türlü bulamamıştır. Tüm insani değerlere şiddetle duyulan açlık ve susuzluk, cehaletin ve şirkin ortalığı kasıp kavurduğu bir anda Kâbe"nin yanı başında manevi bir zemzem gibi fışkıran tevhid nuru Kelamullah, Rahmet-i İlahi Hz. Muhammed(s.a.v)"e inzal ediliverir. Ve işte bu yüzyıllardır aranan iftardır. Doymak istiyorsan, gıdalanıp ayaklarının üzerinde durmak istiyorsan “Oku! Seni kan pıhtısından yaratan Rabb"inin adıyla oku” Muazzam bir sofradır Kur"an bu yönüyle. Kitabullah ve Musa Resul(a.s)"ın sofrasından hazzetmeyip soğan sarımsağa meyleden, Firavun ülkesinin keşmekeş gıdalarına özlem duyan Yahudi oğulları gibi davranmadan Kur"an sofrasından tatmak tüm insanlığın muhtaç olduğu bir gıdadır. Toplumsal ve bireysel hastalıklardan bunalmış, halsiz kalmış insanlığın bu ilahi Kur"an eczanesinden ve sofrasından iftar etmedikçe asla imsakı bitmeyecektir. 

İkincisi: Kur"an"ın Oruç ile ilişkisinde biz mü"minleri ilgilendiren boyut ise İslami yönüdür. Evet, Kur"an Ramazan ayında inzal olmuştur. Gariptir ki Kur"an inzal olduğunda hiçbir mü"min bu günkü manada oruçlu değildi. Zaten orucun farziyeti de henüz yoktu. Sadece insanlık şirk içerisinde tevhidi iftarı bekliyordu. Ama yirmi üç yıllık tekâmül sürecinden sonra daha net anlaşıldı ki; Kur"an ve Ramazan arasında ciddi bağlar vardır. Bu ayda Kur"an mukabele edildi Cibril-i Emin(a.s) ve Muhammed"il Emin (s.a.v) arasında. Kur"an ve Oruç ilişkisi bize şu öğretiyi sunuyordu ilk evvel; Oruç tutan insan Rabbi için helallerden dahi uzak durabilme ruh olgunluğuna erişiyordu. Bu hal insanı diğer canlılardan ayıran asli özelliktir. Zira her canlı hayatını idame ve neslini devamiyetle meşgulken sadece insan ruh yüceliğini kendisine düstur edinebilir. Ruh yüceliği ise haramlardan sakınma ve helallere de itidalli yaklaşmakla mümkündür. İşte oruç bunu sağlıyordu. Kur"an gibi yüce bir kitap, böylesi bir ruh yüceliğine kavuşabilmiş bireyler tarafından ancak hakkıyla okunabilirdi. İnsanlığa haram ve helali bildiren, aynı zamanda gıda-i maneviye olması hasebiyle iftarı andıran Kur"an haramlardan uzak tuttuğu gibi helallerden de uzak kalabilmeyi öğreten ve oruç ancak Ramazan gibi bir ayda buluşabilirdi. Oruç ve Kur"an ayı mübarek Ramazan!

Kur"an"la iftar edebilmiş her mü"min manevi açların halinden anlayarak Kur"an"ı yaşamakla birlikte tebliğ ederek sofrasını açlarla paylaşmalıdır. Buda Ramazani bir öğretidir. Tıpkı Hz. Muhammed(s.a.v) ve ashabı gibi. Ama sindire sindire. Tedrici olarak. Kimseden bir günde Hz. Ebu Bekir(r.a) olmasını beklemeden. Nasıl ki oruçlunun midesine çokça yüklenmesi zararsa Kur"an da öyledir. Euzulu bir besmele ile Kur"an sofrasına nebevi bir oturuş ile yaklaşmak. Yemek öncesi elleri yıkarcasına Kur"an için kemal bir abdest alarak. Ve gıdaca yüklü lokmaca hafif bir hurma gibi Fatihadan tadıvermek. İftarlık, sofranın ne kadar leziz olduğunun da habercisidir. İlk lokmayı alıp Alemlerin Rabbine olan hamdı zerrelere ulaştırana kadar dilde tutmak. Sonra Rahman Rahimle bir yudum su içmek. Ve din gününün sahibini bir an hatırlayıverip haram lokmalardan kaçınıldığı gibi Kur"an"ın olmadık tevillerinden imtina ederek ibadeti ve yardımı Allah"a has kılmak. Böylesi bir kemale istikameti isteyebilme yüzlülüğüne ve sıhhatine ermek. Sonra onca nimetler içerisinde seçici olmak, imtina edici olmak tıpkı bir oruçlu rüşdü ile. Nimet isterim ya Rabbi ama nimet verdiklerinin nimetlerinden, kendilerini nimette zanneden sapkın ve gazab ehlinin nimetlerinden değil, talebiyle sofradan kalkabilmek.

Bu gün biz ne kadar da muhtacız bu şekilde Kur"an"ı bir iftara. Nur dağında riyazet ile Kur"an"ı beklemeye hasretiz. Bedir"de hilali gözlemeyi unuttuk. Uhud"da dişlerimizin sökülmek istendiğini hatırlamaz olduk. Hendek"te karnımıza bağladığımız taşları sadece açlık ve sefaletten zanneder olduk. Raşid halifelerin zühd ve takvasını bizdeki gibi sadece Ramazanlık zannettik. 

Ey Alemlerin Rabbı olan Hamid! Bu ümmete yeniden Kur"an iftarı bağışla. İftarını Hira"da açtığını unutan, miracına Mekke"de çıktığını, hilalini Bedir"de gözlediğini, teravih namazını Medine"de kıldığını, imsakının Kerbela"da başladığını unutan bu ümmete, İslam"a aç olduğunu hatırlat ya Rabbi! Ve bizi Kur"an maidesini yeniden ikram edilmeye layık ruh olgunluğuna eriştir. (Amin)

 

ARŞİV