"Bayram günü ne yazayım?" diye düşündüm, taşındım, bir şey yazmamaya karar verdim. Bugün köşeyi İHH gönüllülerinin Kurban Bayramı hatıralarına ayırıyorum.
***
"Yetimlere bayram elbiseleri dağıttık. Çok mutlu oldular. Uçtular. Bir balon, bir şeker onları çok sevindiriyor. Bu esnada bizi uzaktan izleyen bir kadınla konuşmak istedim. İşaretle 'Çocuğu burada mı?' diye sormak istedim. Yokmuş. Çocuğu var mı, var da öldü mü, kim bilir. Çok hüzünlüydü. Gece gibi koyu renkliydi. Ellerimle, onunla konuşmayı ne kadar istediğimi fakat dilini bilemediğimi ima ettim. O da bana bunu çok iyi anladığını ifade etti ve yukarıyı işaret etti. Hemen anladım: Ortak konumuz, yüce Allah. O bizi birleştiriyor"
Yıldız Ramazanoğlu, Cibuti, 2007
***
"Verdiğimiz bayram hediyeleri, giysileri ve harçlıkları çocukların yüzünü gülümsetirken 'yetim başı okşama'nın verdiği huzur da etrafı sarıyor. Yatakhane bölümüne geçtiğimizde, çocukların yattığı ranzalar üzerinde incecik bir sünger görüyoruz. Kendi yaşamımızın konforuyla bu çocukların dünyası arasındaki yaman çelişkiyi görünce yüreğimiz cız ediyor."
Yusuf Şahin, Kamboçya, 2007
***
"Şehrin en merkezî yerindeki Uygur camisi olan Yang Hang Mescidi'nin içi ve avlusu dolmuş. Caminin üzerinde büyük bir pankartta Uygurca Arap harfleriyle "kurban hiytingizlerğa mubarek bolsun" yazıyor. Türkiye Türkçesi ile "kurban bayramlarınız mübarek olsun" demek. Cemaat kaldırımlara, yollara ve üstgeçitlere taşmış. Korkunç bir soğuk var. Herkes seccadesini sermiş, ayakta duruyor. Doğal olarak o soğukta namaz başlayana kadar kimse ayakkabılarını çıkaramıyor. Mütevekkil binler, ayakları donmasın diye adeta yerinde sayıyor. Bir askerî birliğin çıkardığı sese benzer ayak sesleri, Urumçi sokaklarını dolduruyor. Bu arada yavaş yavaş uyanmaya başlayan şehrin Çinli sakinleri, adeta bu askerî şovu izlemek üzere durmuş bizlere bakıyorlar. Nasıl bir güç bu kadar insanı bu kadar soğuk bir havada iki saate yakın bir süre bir yerde tutuyor?..."
Ahmet Faruk Ünsal, Çin ve Doğu Türkistan, 2007
***
"Osmanlı, Afrika'da sömürge kolonileri kurmadığı, hatta sömürgeye karşı kalkan vazifesi gördüğü için Etiyopya'da da Osmanlı'ya sempati ile bakılıyor. Türkiyeli Müslümanlar örnek alınıyor. Camide bizleri gören bayanların, tesettürlü oluşumuza ve namaz kılışımıza sevinerek bakmaları, namaz sonrasında oluşan halkalarda ortak dilimiz Kur'an ayetlerinin yankılanması, yıllardır birbirini görmeyen aile fertlerinin bir bayram sabahında kavuşmasını andırıyor"
H. Zehra Öztürk, Etiyopya, 2007
***
"Accra'da en kalabalık bayram namazı, Japon Motor'da kılınıyor. Japon Nissan firmasının Gana temsilcisi Lübnanlı bir aile, işyerinin alt katını ve geniş bahçesini bu işe tahsis etmiş; isim buradan geliyor. Sürekli dualar mırıldanan, tekbirler ve salavatlar getiren müminler, rengarenk giysileriyle her cihetten gelip doluyorlar meydana. Binlerce insan bahçeyi dolduruyor; kaldırımları, caddeleri dolduruyor, trafik duruyor; kalabalıklar geriye doğru uzadıkça uzuyor, anayolun karşı kaldırımları bile doluyor. Sevgili Muzaffer, binanın tepesinden bu muhteşem kalabalığı kaydediyor. Bu Kurban Bayram namazını, Bilalî kardeşlerimizle omuz omuza kılmanın hazzını tadıyoruz."
Abdullah Yıldız, Gana, 2007
***
"Kurban etlerinin, özellikle İran-Irak Savaşı'nda şehit düşmüş kişilerin ailelerinin yerleştirildiği bölgede dağıtılmasına yönelik bir organizasyon yapılmıştı. Bu çerçevede dağıtıma başladığımızda bizleri karşılarında görenler memnuniyetlerini ve şükranlarını üzerine basa basa dile getiriyorlardı. Türkiye'den geldiğimizi; buradaki kardeşlerimize ülkemizdeki kardeşlerinin selamlarını ve yardımlarını ulaştırmak, bayramlarını kutlamak için aralarında olduğumuzu söylediğimizde çok duygusal anlar yaşanıyordu. Bizleri çok hoş ve güzel duygularla karşılıyorlardı. Dağıtım esnasında Türkiye ve Osmanlı dediğimizde bizlere bakışları daha da candan oluyordu. İstanbul'u hâlâ Müslümanların başkenti gördüklerini dile getiriyor, oradan geldiğimiz için bize ayrıca bir önem veriyorlardı."
Abdulmenaf Batur, İran, 2008
(KAYNAK: ihh.org.tr)
***
Bayramınız mübarek olsun.
yenişafak