Geniş manası ile kurban; Allah-u Teala"ya yakın olmak, yaklaşmak, kişinin Allah için en sevdiği değerlerden vazgeçmesi, vazgeçebilmeyi göze almışlığını sembolize de eden meşru sınırlar içerisindeki bir hayvanın Allah"ın adı ile Allah için boğazlanmasıdır.
Toplumumuzda özellikle son yirmi yılda islami neşriyat ve vaazlar ile belli bir kurban bilincine ulaşılmış olsa da varılan seviye yetersiz olmakla birlikte negatif bilinçlilik yönü de zaman zaman zuhur etmektedir.
Hiç şüphesiz her ameliyenin niyetlere ve failine göre değişebilen mertebeleri derinlikleri vardır. Zahirde aynı ameliye gibi gözükse de failin niyetine ve akaidine göre amel, makbuliyet yada merdudiyet kazanacaktır. Firavun"un secdesi ile herhangi bir mü"minin secdeleri şeklen benzese de birininki cehennemde bir çukur diğerininki nur üstüne nurdur. Yada akaidi hududda misallendirirsek bir peygamberin secdesindeki "subhanallah" tesbihatı ile dalınan hikmet, tenzih, takdis okyanusu ile günahkar herhangi bir mü"minin "subhanallah" tesbihatı ile daldığı balçık kokulu su birikintisi aynı mıdır? Bu manada "Kurban kesme ibadeti" de böyledir. Başta Hz. İbrahim(a.s) olmak üzere nebilerin kurbanı ile henüz neyi ne için boğazladığından bihaber Müslüman"ın sunduğu kurban tabi ki bir olmayacaktır. "Kestiğiniz kurbanların etleri ve kanları asla Allah"a ulaşmaz. Ama sizin takvanız, samimiyetiniz O"na ulaşır." Hac 37
Gerek meşru sınırlar dahilinde boğazlanan kurban manasında gerekse Allah için feda edilebilen, vazgeçilebilen, harcanabilen bir değer manasında kurban etmeyi ve kurban olmayı şuur ve ihlas dozluluğunda değerlendirecek olursak karşımıza birçok hal çıkacaktır. Bunlardan ilki;
# Hakikat Kurbanı: Bu kurban etme ve edilme halli sembolik olarak herhangi bir kurbanlığı boğazlama yada herhangi bir değeri feda etmenin üstünde candan ve canandan vazgeçme niteliğindedir. Hakikat kurbanı olarak isimlendirdiğimiz mübarek ve makul ameliyede kısım kısımdır. Şöyle ki;
Birincisi, Hz. İbrahim(a.s) ve Hz. İsmail"in(a.s) kurban etme ve edilme hadisesinde vukuu bulan olay sembolik bir söz veriş yada boğazlamadan öte hakikatte resmen Hz. İbrahim"in(a.s) Hz. İsmail"i(a.s) bıçak altına yatırmasıdır. Can"ın Canan"ı, Cananlar Cananına kurban etmeyi göze alıp bıçağın Hz. İsmail"in(a.s) boğazına çalınışı, hakikat ve ihlas imtihanının kemale ermesini bekleyecek kadar şaşırtıcı bir fedaiyet eylemidir. Cebrail(a.s) ile gönderilen diyet kurbanlığın bu ana kadar bekletilmesi bahsi geçen imtihanın kemaliyetine bir delildir. Zira kurban ne Hz. İsmail(a.s) kurban edilme mahalline giderken, ne elleri ve ayakları bağlanırken, nede bıçak bileylenip boğaza çalınmak üzereyken gönderilmemiştir. Bıçak boğaza çalınır kesmez, daha kuvvetli çalınır da öyle diyet kurbanı Cebrail"in(a.s) yanında indirilir. Bu halde kurban da, kurban edende hakikatte vahyi ilahiye ihlas ile boyun eğmiştir.
İkincisi, tüm şehid Nebiler ve yakınlarının şehadetini bile bile yakınlarını o yoldan engellemeyen Nebilerdir. Tarih boyunca katledilen tüm Peygamberler bir manada ümmetin ıslahiyeti adına birer birer kurban olan hakikat yiğitleridir. Sonra ümmetin diğer şehitleri de bu hal üzeredir. Hz. Muhammed"in(s.a.v) yakın akrabalarının ve arkadaşlarının şehadetlerini vahiy ile bilip bildirdiği halde yinede Onlar"ı o yola kurban etmekten beri durmaması da böyledir. Hatta Hz. Hasan(r.a) ve Hz. Hüseyin(r.a) efendilerimizin şehadetlerini Resulullah(s.a.v) işaret ettiği halde ümmetin karanlık ve fitne düzeninde yollarının aydınlatılması adına evlatlarının zalimler eliyle kurban edilmesine rıza göstermiştir. Bu durumda Hz. Muhammed(s.a.v) tıpkı Hz. İbrahim(a.s) gibi kurban eden, şehid sahabeler ve Ehli Beyt erleri tıpkı Hz. İsmail(a.s) gibi kurban olabilenlerdir.
Üçüncüsü, ilk iki manada kurban eden ve edilen olmakla birlikte ömürlerini Allah adına sunulmuş bir kurban olarak geçiren nebiler ve salihler de ömrünün tamamını yada birçoğunu Allah-u Teala"ya vakfedip harcamışlıklarından dolayı kurban olabilme makamına ermişlerdir. Öyle ki, bir an değil, her gün her an cahil müşrik bir toplumu ıslah etme adına manen boğazlama ızdırabını duymalarına rağmen bir sefer bile "of" demeden yaşayabilmenin lezzetini tatmışlardır. Yada ümmete numune olma adına kurban edilen koskoca bir Nebinin, Peygamber varisinin ömrü de bu manada kurban edilmişliğin bir ifadesidir. Bu kurban edilmişliğin hakkı ödenemeyecek timsali de Hz. Muhammed"dir(s.a.v). Yetimlik, öksüzlük, evlat acısı, meşakkat, aç kalmışlık, suikast, hastalık gibi bir insanın başına gelebilecek tüm imtihan senaryolarını Resulullah(s.a.v) bizzat yaşamıştır. Ümmetin bu durumlarda nasıl bir tavır alması gerektiğini öğretmek adına alemlere rahmet olarak gönderilen mübarek insan bir nevi ümmet adına kurban edilmiştir.
Feda etme, edilme, sunma bağlamında diğer kurban şekli;
# Temsili Kurban: Eş manasıyla sembolik kurbanda diyebileceğimiz, bu kurban şeklide niyet ve ihlas derecesine göre hakikat kurbanına yakın derecelere ulaşabilecek bir kurban şeklidir. Fıkhen meşruiyet şartlarına haiz bir mükellefin yine meşruiyet şartlarına uygun bir hayvanı Allah adına boğazlarken taşımış olduğu niyet, bilinç ve ihlas ile kurban etme edilme makamında layık olmasıdır. Böyle bir boğazlama halinde mü"minin, "bu hayvancağız boğazlanıp harcandığı gibi hayatında öne çıkmış tüm İsmaillerini, en kıymetlilerini de Allah için gözden çıkarmaya, sarf etmeye hazırım" diyerek ve bu niyetinde samimiyet ve ihlasını katarak kurbanını ulvilendirir. Yada "Hz. İsmail"in(a.s) kurban edilmeye razı olduğu gibi veya şu hayvancağızın Sünnetullah"a boyun eğip kurbanlığa razı olduğu gibi bende senin adına, senin yolunda her hangi bir şekilde kurban olmaya, harcanmaya razıyım Ey Rabbim" diyerek ihlaslı niyetlerle kurbanını anlamlı kurbanlar listesine yazdırabilir. Bu şuurda boğazlanan her kurbanlık hayvan aynı zamanda Allah"a verilmiş sözlerin, vaatlerin şahidi, temsilidir.
Yine feda etme, edilme, Allah için sarf etme, vazgeçme, gözden çıkarma bağlamında diğer bir kurban şekli ise;
# Bilinç Kurbanı: Bu kurban şeklinde zahirde ne bıçak ne kan nede ip vardır. Ancak bâtında bütün keskin bıçaklar, en kırmızı kanlar ve en sağlam ipler şeytan ve nefsin elindedir. Mü"min yada mü"mine kişi elde ettiği, elde edebileceği iş, makam, diploma veya herhangi bir dünyalık ile Allah-u Teala"nın farz-ı kat"i emirlerinden biri veya birkaçı arasında tercih yapma durumunda kaldığında her şeye rağmen, tüm zorlukları, kınamaları, dışlanmaları göze alarak tercihini Allah"ın rızasından yana koyabiliyorsa işte bu vazgeçmişlik, elinin tersiyle itmişlik ve Rıza-ı Baki"ye doğru yelken açmışlık da kurban halidir, kurban olma halidir. Bu makamdaki ehl-i iman şeytanın sağdan yada önden yaklaşmasına müsaade etmeyerek Allah rızası adı altında Allah"ın razı olmayacağı ve emretmediği hizmet, ameliye, faaliyet gibi nefsi tuzaklardan kendisini sıyıracaktır.
Kurban şuurunda diğer bir kurban şekli ise;
# Negatif Bilinçlilik Kurbanı: Çeşitli neşriyat, vaaz, sohbet, tedrisat yolları ile kurban ibadetinin şuuruna erdikten sonra, Şeytan, kişiye çeşitli vesveselerle yaklaşıp, ümitsizliğe sevk edip "Sen işe yaramaz, amelleri makbul olmayan, Allah yolunda feda edebilecek bir şeyi bile olmayan birisin" şeklinde fısıldamaları ile kişiyi ümitsizlik batağına iter. Böyle bir durumda da aslında akaidi şuura haiz bilinçli bir mü"min olduğu halde kişi önce kendisine suni kurbanlar icat eder. Bu kurban bazen rızkını meşruen temin ettiği işi, çok sevdiği arkadaşları, akrabaları yada feyz aldığı sohbet ortamlarıdır. İşte bu ruh halinde kişi böyle bir mükellefiyeti olmadığı halde kendi istikametine olumsuzluk vermese de etrafındaki değerleri durduk yere yıkıp döker. Halbuki vesvese verici Şeytan"ın maksadı o mü"mini nefsi ile zorluklar ve meşakkatler içerisinde yalnız bırakıp daha kolay tuzağa düşürmektir. İşte Şeytan bu tuzağı kurban perdesi ile yada "fitne" ayetleri ile perdeler. Tuzağa düşmüş kişide "Allah adına falan değerinden vazgeçiyorum, kurban ediyorum, kurban oluyorum" vicdani rahatlığı ile mükellef tutulmadığı bir yükün altına girer ki bu da imtihanların en ağırı olan taleb-i imtihandır. Allah mü"minleri bu tuzaktan muhafaza etsin (Amin).
Kurban şuuru bağlamında diğer kurban şekli;
# Bilinçsizlik Kurbanı: Bu, kurban ibadetinin hiçbir yönden şuuruna erememiş, kurban günü getirdiği teşrik tekbirlerinin mana ve şuurundan uzak kişinin bir dört ayaklıyı boğazlamasıdır. Böylesi bir kişi için kurban etme halindeki heyecan, tedirginlik ve hüzün ne Hz. İbrahim"in(a.s) hüznü ve tedirginliği ne de Hz. İsmail"in(a.s) heyecan ve mahsunluğudur. Tüm heyecan ve tedirginlik hislerini tetikleyen vücut kimyaları beyin ve kalbi sadece bir noktaya kilitlemiştir. O nokta; "Etin kilosu kaça geldi" noktasıdır.
Allah-u Teala"dan bizleri kurban şuuruna ermiş, temsili kurbanı ile hakikat kurbanlarından olabilmeyi göze almış ehl-i ihlas kullarından eylesin (Amin).