Küresel karbon emisyonu ve iklim

Abdurrahman Dilipak

Önümüzdeki aylarda şu kelimeleri daha çok duyacaksınız: “Çevre, enerji, iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkileri ve bunun global eko sisteme yansıması.” Sonuçta şuraya varır bu tartışma; Türkiye ekonomik, askeri, siyasi, global tehditler ve fırsatlar açısından, jeo politik, jeo stratejik, jeo teolojik özellikleri itibarı ile dünya barışı ve güvenliği açısından tek bir ulusa bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir. Şimdiden bu forumlarda şu cümle kuruluyor: Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinin başına gelen bir bölgedir. Ve Türkiye bu bölgenin kalbinde yer alan bir ülkedir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Schwab’ın adını bundan sonra daha çok duyacağız. Schwab Euronews’e verdiği demecinde; “Dünyada her şeyin sıfırlanması yani ‘Great Reset’in gerçekleştirilmesi gerekiyor artık.. Gelecekte farklı virüslerle yüzleşmek zorunda kalacağız.. Biden’ın seçilmesi ile kuvvetli bir destek elde ettik!” Bunun anlamı şu, Biden sonrası dünya çok daha farklı bir dünya olacak. Gbobal Reset için radikal adımlar atılacak.

Dünyada garip olaylar oluyor. Mesela, Papalık Katolikleri dünya dışı varlıklarla karşılaşmaya hazırlıyor sanki. “Petrus Meydanında, sergilenen objeler sanki bir uzay filminin platosunu akıllara getiriyor” diyor, sergiyi gezen bir eleştirmen. Astronot ve Yıldız Savaşları’ndan Darth Vader’ı anımsatan fütüristik heykeller artistik olmaktan çok acemici figürler. Ama, öte yandan, verilmek istenen mesajlar açık. Holywood’un çizgi filmleri, aksiyon filmlerinin konusu artık sadece çocuk oyuncakları üreticilerinin değil, Vatikan’ın da ilgi odağı.

Klaus Schwab, Covid-19 sonrası Great Reset ile ilgili olarak “son aşı haberlerinin ardından fazlasıyla iyimser olabiliriz” diyor. Çünki reset projesinin başarısı bu senaryoya bağlı. Bunlara göre bundan sonra “Eskiye dönmek imkansız”. “Uluslararası sistemde de sıfırlamaya gidilmeli”. Sıfırlamayı başlatırken önceliklerini ise şöyle sıralıyor: “Birincisi, belki farklı virüslerle yüzleşmek zorunda kalacağız. İkincisi, dünyayı daha bütünleşik bir yapıya kavuşturmalıyız. Üçüncüsü iklim ve karbon salınımının kontrol altına alınması gerekli, daha yeşil bir dünya için.” Yeni dünyada yeni normal dönemde, ekonomi, siyaset ve toplum daha sistematik ve bütünleşik bir yapıda, bir global network içinde uyumlu bir şekilde çalışabileceğini söylüyor. Sadece insansız araçlar değil, siyasal sistem de otonom olacak.

Adamlar davul çalarak geliyor, bizim siyaset, bürokrasi, akademi, Media ve STK’lar, meslek örgütleri sanki hiçbir şey yokmuş gibi, böyle bir olay yokmuş gibi davranıyor. Tek söyledikleri sağlık istatistiği, evden çıkma, maske tak, fiziki mesafeye dikkat, kolonya kullan! Bu da DSÖ’nün reçetesi. 1 yıldır aynı terane!

Uluslararası sistem, örgütler, anlaşmalar bu anlamda reforma tabi tutulacak. Dünyadaki hemen hemen bütün ülkelerin sınır, rejim ve iktidar yapıları yeniden düzenlenecek. BOP çerçevesinde 22 ülke diyorlardı, şimdi tüm dünya bu kapsama dahil. Her şey dijital hale getirilecek. Ve tabii, bunun sonucu olarak insanlar da nesnelerin interneti ile bu sisteme entegre edilecek. Bunun tabii sonucu olarak da bu kadar çok insana ihtiyaç duyulmayacak. Ülkelerin asker-polis gibi istihdamlarına da, savunma harcamalarına da gerek olmayacak. Çünkü siber sistem, bunları tekil insan bazında Chip’e bağlayarak, “insan üretimi”ni planlayarak çözüme kavuşturacak. Yeni dünya düzeninde insan bir nesne. O da geleneksel insan değil tabii. Aileye gerek yok. “Birey”lerin cinsiyeti de yok. Ya da değişken, tercih meselesi. Bilgi beyne kaydedilen bir data. Birileri bu yeni dünya düzeninde “Trans Human” projesini kabul ediyor mu? Yoksa şimdiden birileri onların akıllarını, vijdanlarını resetledi mi! Karşımızdaki insanlar, insan değil, insanımsı birer robot mu?

Bir de Asya’ya bakalım mı, orada neler oluyor. Bakalım Biden gelirse, Kamala Haris söylendiği gibi asıl patron olacaksa, bunun Çin ve Hindistan’a, Asya’ya yansıması nasıl olacak!?

8 yıl süren müzakerelerden sonra Kasım 2019’da imzalanan Çin, Avustralya, Japonya, Güney Kore’nin de dahil olduğu Asya-Pasifik bölgesindeki “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Anlaşması” ile Çin’in küresel ölçekteki “Kuşak Yol”un yerini yeni bir proje mi alıyor.

Bakın bu iklim tartışmaları, beraberinde akar sular, denizler, barajlar gibi su kaynakları, stratejik madenler, enerji, sağlık, tarım, gibi finans, güvenlik politikalarının tek bir merkezden yönetilmesi gibi bir proje ile gelecekler karşımıza. Dilerim Ankara iş işten geçtikten, sonra işin farkına varmaz. 5G, Digital dönüşüm, İHA’lar, SİHA’lar, Starlink, CoVID, Libya, Doğu Akdeniz, Ege, Batı Karadeniz’le uğraşırken, içeride birbirimize laf yetiştirmeye çalışırken atı alan Üsküdar’ı geçmez. Gelişmelerden kaygılıyım. Adamlar davul çalarak geliyorlar, biz ise derin uykuda, tatlı birtakım rüyalar görüyoruz sanki. Daha açık nasıl anlatabilirim bilmiyorum.. Huuu! Adamlar yeni Bretton Woods’dan söz ediyor, olacak olanı biliyor musunuz!?. Ve de “terörizmin ve kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesi” için dünyayla eş güdüm halinde daha etkin çalışma ortaya koyabilmek gerekçesi ile yeni bir kanun teklifi hazırlamışlar, el birliği ile meclisten geçirmeye çalışıyorlar. Yarın açtıkları kapıdan içeri gireceklerin neler yapabileceklerinin sanki pek de farkında değiller gibi. Yeni bir İstanbul sözleşmesi skandalı gibi bir durumla karşı karşıyaymışız gibi geliyor bana.

Bu süreçte “İklimciler”in sesini daha çok duyacağız. Bakın bu “iklimci”ler tam bir sahtekar!?. Küresel ısınma, depremler, volkan patlamaları, güneşteki patlamalar 5+2 yıllık, Hz. Yusuf zamanında da yaşandığı gibi, 1000 yılda bir gerçekleşen tabiatın fıtratı ile ilgili bir durum. Bazı alıştığımız olayların dışında olaylar yaşayacağız ve bu sadece dünyada değil, Ay’da, Güneş’te, Güneş sisteminde de olan şeyler. Dahası Samanyolu’nda da oluyor olabilir. Dünyanın, yer kabuğunun 4 metre altında 18 derece sabit ısı var. Bu gerçek değiştirilemez. Termodinamiğin 1. Kanunu: Kainattaki toplam enerji sabittir ve bunun salınımı bir kanuna tabidir. Bu enerji azaltılamaz, ve artırılamaz. Dar zaman ve dar mekanlarda dalgalanmalar olabilir, tabiat sonunda kendi fıtratındaki dengeye döner. Bir yerde enerji azalıyorsa, başka yerde artar ve bu bir kurala bağlıdır. Bu sebebledir ki, kainatın bir kısmı ısınırken, diğer bir kısmı buna eşdeğer miktarda soğur. Küresel ısınma, termodinamiğin ve küresel enerji salınımının bu kanunu uymayan bir yalandır. Uzayda da dünyamızı koruyan bir manyetik kalkan vardır. Buna Van Allen kuşağı diyoruz. Bu kuşak Güneş’ten ve diğer yıldızlardan gelen zararlı ışınlara karşı kalkan işlevi görmektedir.

The Lancet, geçen aylarda CoVID yalanını birilerinin suratına çarptı. Aslında ne aşı, ne ilaç, ne PCR kalması gerek ama birileri, anlaşılan kendi yayınladıkları genelgeleri bile okumuyor, okusa da anlamıyor, kör bir gidişle gidiyorlar. Evet evet, “hayat eve sığar”, dışarı çıkmayın, ama çıkacaksanız maske takın, fiziki mesafeye dikkat ve kolonya kullanın. Ha! Elinizi sabunla yıkamayı da unutmayın. Selâm ve dua ile.