Uluslararası ilişkiler teorisini çalıştığımız öğrencilerime uluslararası arenanın bir nev"i insan topluluğuna benzediğini söyleyerek başlarım genelde konuya. Uluslararası ilişkilerden söz ederiz ama ilişkinin yani karşılıklı interaksiyonların yürütüldüğü bu "yerin" tam da adını bir kelime ile ifade edemeyiz.
Nedendir bilinmez ama bu alanı uluslararası alan diye tarif etmekle kifayet edilir başından beri. Uluslar-arası yer belli ki uluslara bağlıdır. Uluslar ortadan kalksa nasıl tanımlanacak veya yeni bir tanımlamaya ihtiyaç duyulacak mı onu düşünmüyoruz henüz. Belki de ulus devlet yapılanması öncesi mesela imparatorluklar arası ilişkiler ve alanı diye mefhumlar nasıl kullanılmadıysa ulus devletlerin yok olmasından sonra da bu alanı tarif etmeye ihtiyaç duyulmayacak.
Bilemiyoruz. Belki de tam tersi olacak ve bugün flu bir şekilde de olsa tanımladığımız uluslar arası alan daha keskin hatlarla ve "ara" "alan" gibi ifadeleri de içermeyen bariz sıfatlarla anlamlandırılacak. Öyle veya böyle bugün için uluslararası alanla yetiniyor dünya siyaseti. İnsanoğlunun uzay"a tahakküm gayreti çoktan başlamış olmasına rağmen yeni bir tanımlamaya ihtiyaç duyulmaksızın, uluslararası alan protean yani farklı kalıplara göre şekillenebilen bir olgu olarak uzay boşluğuna kadar uzanıyor. Aslında bu teorisyenlerin de işini kolaylaştırıyor.
Sırça köşklerinde reel siyasetin içine girmeden fikir üretenler, üretmekle kalmayıp bunu çoğaltıp yayanlar, sonra da tek gerçeklik gibi dünyaya sunanlar açısından uluslararası alanın bu yarı-sabit sayılabilecek yapısı tembelliğe de teşvik ediyor. Bu yolla indirgemeci bir basitleştirme prosedürü ile dünya siyasetine açıklama getirebiliyorlar.
Söz konusu alan insanlar topluluğu misali farklı mizaç ve yapılarda aktörlerden oluşuyor. Hepsinin geldiği yani geçmişi ve gideceği yani geleceği farklı noktalara işaret ediyor. Hedefleri de bu hedeflere ulaşma yöntemleri de birbirinden farklı. İttifaklar insanlar arası ilişkilerde olduğu gibi uzun süreli de olabilir kısa süreli de. Yeni şartlar yeni dostluk ve düşmanlıkları yakınlaşmaları da beraberinde getiriyor.
Dostlukla gelişen sempatizanlık uluslararası ilişkilerde de kendini yeni ilişki denklemleriyle kendini gösterebiliyor.
Devlet makinasını da insan organizması gibi bir aktör olarak düşünürsek devlet insan grupları arası münasebetler de uluslararası arenada devletler arası ilişkilere benzer şekilde yürütülür. Uluslararası ilişkiler teorilerinden bir kaçı güçlü ulus devletlerin kendi güçlerini sınamalarının önemine dikkat çeker ve bunun için zorunlu olarak kendine bir düşman üretmesi gerektiğini vurgular.
Buna benzer bir şekilde devlet makinası da kendine karşı düşman üretebilir ve gücünü bu düşmanlara karşı kullanarak test eder. Bu her ulus devlet için geçerli değildir. Demokratikleşmesini tamamlamamış ve devlet vatandaş ilişkisini doğru temellere oturtamamış ülkelerde görülür.
Konuyu Kürt meselesine nasıl bağlayacağımı tahmin edebiliyorsunuz, inşallah devam edeceğiz.
yeniakit