Bilmem izlediniz mi?.. Yıllar önce yayınlanan bir "şaka" görüntüsü, geçenlerde Beyaz TV'de yayınlandı.
Genç bir adam, "şakazede" olarak tespit ettiği "baloncu"ya musallat oluyor...
Gidiyor geliyor adamın "balon"larını patlatıyor... Bir değil, iki değil; "baloncu"nun tüm balonlarını patlatınca, adam haklı olarak öfkeleniyor ve düşüyor "şakacı"nın peşine!..
Baloncu kovalıyor, şakacı kaçıyor... Baloncu kovalıyor, şakacı kaçıyor...
Haa, bu arada; kovalıyor ama, yakalamak da istemiyor... Çünkü, kendisi biraz "yaşlı", balonu patlatan adam ise "genç"tir...
O an, şöyle düşünüyor olmalıdır;
"Adam genç!.. Ne olur olmaz!.. Döveyim derken, dayak yerim!"
Dediğim gibi;
Kovalamaca var,
Ama yakalamaca yok!..
"ONU DA VER!"
Neyse... Uzun süren bir kovalamacanın ardından "şakacı" duruyor ve "baloncu"ya diyor ki; "Niye kovalayıp duruyorsun?.. Patlattığım balonların parası neyse veririm!.. Söyle bakalım, kaç para eder o balonlar?"
Baloncu, "20 lira" diyor.
Şakacı, "Al sana 100 lira!" diyor ve cebinden çıkardığı "para tomarı"ndan 100 lira ayırıp, uzatıyor baloncuya!..
Biraz öncesine kadar "20 lira"nın peşinde koşan adam "para tomarı"nı gördü ya, "100 lira"yı az buluyor!..
"Onu da ver" diyor!..
Şakacı, "Niye?" diye sorunca diyor ki; "Beni kızdırdın ya, onu da ver!"
Şakacı, bu defa "50 lira" veriyor adama... Etti mi 150 lira!.. Adam yine tatmin olmuyor... Gözü, hâlâ "para tomarı"nda!..
"Ne koparırsam kâr" diye düşünüp, diyor ki;
"Onu da ver!"
Şakacı, tekrar soruyor;
"Niye?"
Baloncu cevap veriyor;
"Beni arkandan koşturdun ya!"
Uzatmayalım; şakacı, bir 100'lük daha uzatıyor ve sonunda kameralara el sallanarak, iş tatlıya bağlanıyor.
BDP DE FIRSATÇI!
İşte bu, maalesef "yurdum insanı"nın ibretlik fotoğrafıdır... Yurdum insanı; karşısındaki muhatabı "zayıf ve pısırık" görmesin; üzerine gider de gider!.. Hele "güçsüz ve çelimsiz" biri ise, tepesine biner, ezer de ezer!..
İster de ister!..
"Onu da ver,
Bunu da ver!..
Bu da yetmez, şunu da ver!"
Amma, karşısında "despot" biri varsa da, tıpkı "köpeğin kuyruğunu kısıp gittiği" gibi pısar ve usul usul kaçar!..
Herkes böyle değilse de;
Maalesef "yurdum insanı"nın büyük bölümü "şakazede baloncu" gibidir...
"Türk" de böyledir "Kürt" de!..
"Laz" da böyledir, "Arnavut" da!..
"Arap" da böyledir, "Çerkez" de!..
Nihayetinde, bunların hepsi birleşir ve "yurdum insanı"nı oluştururlar!..
Bunu özellikle belirtiyorum ki; birileri kalkıp, "ırkçılık" yaptığımı filân düşünmesin!..
Sizin anlayacağınız;
Bütün "ırk"larda, bütün "ülke"lerde ve bütün "parti"lerde bu tür "fırsatçı"lar vardır!.. Ama hemen herkes kabul eder ki; "BDP'nin fırsatçılığı", baloncuyu da sollar!..
Baloncu, ilk başlarda nasıl ki, "20 liraya dünden razı" idi, ama "para tomarı"nı görünce "Onu da ver, bunu da ver!" demeye başladı, "BDP'liler" de; "sanki Kürtlerin temsilcisiymiş gibi" Kürt halkına "hak" tanındıkça, başladı; "Yetmez!.. Onu da ver!.. Bunu da ver!.. Şunu da ver!" demeye!..
Oysa, PKK kurulduğunda, "sadece 3 maddelik bir talep listesi"yle çıkmışlardı halkın karşısına!.. O talepler yerine getirilince, "başka talepler" sıralamaya başladılar... Onlar da yerine getirilince, "yeni yeni talepler"de bulunmaya başladılar!..
Sonradan anlaşıldı ki;
Bunların amacı "üzüm yemek" değil, "bağcıyı dövmek"tir!.. Bunların amacı; "Bir arada ve barış içinde yaşamak" değil, "hır çıkarmak"tır!..
Bilmem hatırlar mısınız;
"PKK'nın siyasi uzantısı" partiler, bir zamanlar diyorlardı ki; "Başka bir şey istemiyoruz, olağanüstü hâli kaldırın yeter!"
Ama, ne oldu?..
Sadece OHAL değil, bir çok "baskı ve yasak" uygulamasına son verildi ama, "aslında 20 liraya razı" iken; "Onu da ver!" demeye başlayan "baloncu"dan hiçbir farkı olmayan BDP'liler de; "3 maddeye razı" iken, başladılar "talep listesi"ni uzatmaya!..
Tabiî, verilen hiçbir "hak"tan tatmin olmayıp, "Onu da ver" diyerek!..
10 YILDA VERİLEN HAKLAR
İşte o zaman da; gelişmeleri "şaka" gibi izleyen herkes merak ediyor;
PKK veya onun "siyasî uzantı"sı olan BDP, acaba kime hizmet ediyor?...
Eylem ve söylemleriyle "Kürt halkı"na "hizmet" mi ediyorlar, yoksa "ihanet" mi?..
Şöyle düşünün;
AK Parti; iktidara geldiğinden bu yana, "Kürt sorunu"na çözüm bulmak için uğraşıyor... Düne kadar, cezaevindeki oğluyla "Kürtçe" konuşması yasak olan analar, bugün onlarla "Kürtçe" konuşabiliyor.
Daha, bunun gibi nice "serbestiyet" verildi, nice "yasak" kaldırıldı ama BDP; "Onu da ver!" demeye devam ediyor.
Hâlâ "Hak" diyenlere, hâlâ "mağdurluk edebiyatı" yapanlara sormak lâzım;
¥ "Ana dilde eğitim"in önünde engeller mi var?..
¥ "Kürtçe gazete, dergi ve kitap yayını"nın yanı sıra "Kürtçe tiyatro" sahnelenmesine imkân tanınmadı mı?..
¥ "Farklı dil ve lehçelerde kurs açılması, yayın yapılması ve müzik dinlenmesi" gibi sosyal ve kültürel haklar teminat altına alınmadı mı?
¥ "Kürtçe kursları" ile ilgili yönetmelik hazırlanıp, uygulamaya geçilmedi mi?..
¥ Daha düne kadar, aileler çocuklarına "Kürtçe isim" verirken problemler yaşarken, bugün "Suzan" ile "Zozan" arasında bir fark gözetiliyor mu?..
¥ Yerleşim yerlerinin isimlendirilmesi konusundaki "katı tutum"a son verilip, bazı "Kürtçe isimler" iade edilmedi mi?..
¥ TRT'de 24 saat süreyle "Kürtçe" ve "Arapça" yayınlar yapılmıyor mu?.. Özel televizyon ve radyolara "sürekli Kürtçe yayın yapabilme" imkânı sağlanmadı mı?..
¥ Üniversitelerde "Kürtçe"ye yönelik "enstitü"ler kurulup, "seçmeli ders" konulabilmesinin yolu açılmadı mı?..
¥ Ahmedi Hani gibi; Kürt tarihi ve kültüründe önemli yeri olan şahsiyetlerin isimleri okullara verilmedi mi?..
Daha nice uygulama var ki; bunların hayata geçeceği, 10 yıl öncesine kadar tahayyül bile edilemezdi!..
Ama, bunlar yapıldı!..
AK Parti iktidarı yaptı!..
Hatta, "başlarına kakmak" gibi olmasın ama, bu ülkede "Kürt vatandaşlar"ın kavuştuğu hakların çoğuna "Sünni Müslümanlar" hâlâ kavuşamadı!..
Bu ülkede "Kürt Açılımı" oldu, "Alevi Açılımı" oldu, hatta "Roman Açılımı" bile oldu ama maalesef, henüz "Müslüman açılımı" olmadı!..
Hayır; kesinlikle "bu haklar verilmesin" diye bir düşüncem yok... Elbette verilsin!..
Veriliyor da.
Ama, "20 liraya dünden razı" baloncu gibi, "250 liraya göz koymak" gibi "fırsatçılık" var ya, işte ona gıcık oluyorum...
ANA DİL... ANA DİN!
Nitekim, "seçmeli Kürtçe dersi" meselesinde de aynısı oldu.
Olayı biliyorsunuz...
Önceki gün, yani Salı günü, partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, özetle dedi ki;
"Öğrencilerimiz, Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında Kanun kapsamında, 'Yaşayan Diller ve Lehçeler' adı altında, yerel dil ve lehçeleri öğrenme imkanına kavuşuyorlar.
Örneğin, yeterli sayıda öğrenci bir araya geldiğinde, Kürtçe bir seçmeli ders olarak alınabilecek, öğretilecek ve öğrenilecek.
Bu, tarihi bir adımdır.
AK Parti'nin tarihi adımlarına karşı kim ne diyecek dikkatli takip etsinler.
Biz Kürt kökenli kardeşlerimizin haklarını geliştirmeye çalışıyoruz. Ret ve inkar politikası diye bir şey kaldı mı?
Yok.
Anneler ve kardeşler ana dilde konuşuyor.
CHP, uzlaşı arayışında geç kalmıştır ama yine de memnuniyet duyuyoruz. BDP çözümün bir parçası değil, sorunun parçası olmayı tercih ediyor."
Görüyorsunuz ya; Başbakan, "Kürtçe"nin "seçmeli ders" olacağını söylüyor, yani "bir tarihi adım daha" atıldığını ifade ediyor ama hemen arkasından; "Dikkat edin" diye uyarıyor;
"Bu tarihi adımlara kimin ne diyeceğine dikkat edin!"
Demesine kalmadı, önce BDP'li Gülten Kışanak, sonra da Altan Tan çıktı sahneye ve dediler ki;
"Kürtlere bu zulmü nasıl yapabilirsiniz?.. Kürtlere; kendi ana dillerini seçmeli ders olarak verdirmek bir zulümdür, faşistliktir, asimilasyondur!.. AKP bu suçu işliyor, kimse bu suçun ortağı olmasın!.. Bu şimdiye kadar gasp ettiğiniz bir hakkın iadesidir. Bunu pazarlık konusu yapmayın. Bu kadar hassas bir konu üzerinde pazarlık eden zihniyet demokratik değil, faşizandır."
Görüyorsunuz ya;
"Yetmez" diyor BDP'liler!..
"Kürtçenin seçmeli ders olması yetmez!.. Ana dilde eğitim hakkı da verin!"
Biraz önce dediğim gibi;
Kesinlikle "verilmesin" deme gibi bir düşüncem yok ama BDP'lilerin; "Hep ver!.. Yine ver!" diyen bu "fırsatçı baloncu" tavrı var ya, korkarım ki, "ulusalcı"ların "öfke katsayısı"nı zirveye fırlatır ve biri ortaya çıkıp, der ki;
"Al atını, kendin yap tımarını!
Ne bu ya;
Ver, ver!.. Hep ver!..
Vere vere kalmadı!..
Bitti!.. Hak-mak yok!"
Bana öyle geliyor ki;
BDP de bunu istiyor!..
"Ortamı sürekli geriyor" ve sürekli "hır çıkarıyor" ki, Kürt halkı, "bir hakka daha kavuşmuş olmak"tan dolayı AK Parti'ye "sempati" beslemesin!..
Şu hâle bakın;
"Kürtlere, kendi ana dillerini seçmeli ders olarak vermek, bir zulümdür" diyorlar...
Bunlara sormak gerekmez mi;
Bu ülkenin "Müslüman"ları, "inandıkları dinin kitabı" olan Kur'an-ı Kerim'i ve "önder"leri olan peygamberleri Hazreti Muhammed'in (sav) hayatını 80 yıl boyunca, hiç "okullar"da öğrenebildi mi?..
Düşünebiliyor musunuz;
"Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman" denilen bir Türkiye'nin okullarında "Kur'an ve siyer" dersi yok!.. Bırakın "okul"ları, "ev"lerde öğrenilmesi bile "yasak"tı!..
Peki, bir "zulüm" değil miydi bu?..
Ama ne oldu?..
Yıllar sonra, AK Parti diye bir parti iktidar oldu ve aynen "seçmeli Kürtçe dersi" gibi; "seçmeli Kur'an ve siyer dersi" koydu!..
Ne yapalım şimdi;
BDP'liler gibi, biz de "Bu bir asimilasyondur, zulümdür, faşizmdir" diye ayağa mı kalkalım?..
Tam aksine;
"Bir hakka daha kavuştuk" deyip, sevindik... Yani BDP'liler gibi, "bardağın boş tarafı"na değil, "dolu" tarafına baktık...
Ve dedik ki;
"BDP'lilerin 'ana dil'de eğitim istemesi gibi, biz de 'ana din'de eğitim istiyoruz... Ama, seçmeli Kur'an dersinin de, önemli bir adım olduğuna inanıyoruz... Umuyoruz ki, bir gün; bütün okullara Kur'an ve siyer dersi konulur!"
BDP'liler de, "baloncu fırsatçılığı"nı bırakıp, bu "olumlu" tavrı gösterirlerse, sanıyorum, bu ülkede "verilmedik hak ve özgürlük" kalmaz!..
KÜRTLER AZINLIK DEĞİL!
Yeter ki;
BDP'liler, "Kürt halkı"nın, bu ülkede "azınlık" değil, "aslî" ve "kurucu unsur" olduğunu kabul etsin!..
Evet, bu ülkede; Kürt halkı "azınlık" değil, "kurucu unsur"dur... BDP'liler bunun aksini iddia ediyor da; Kürt halkının Rum, Ermeni ve Yahudiler gibi "azınlık" olduğunu söylüyorsa, bunu da açık ve net ortaya koysunlar ki, onlara da "Lozan'da tanınan azınlık hakları" tanınsın!..
Öyle ya;
Azınlıklara "kendi dinlerinde" ve "kendi dillerinde" eğitim veriliyor!.. BDP'liler ne düşünüyor bilmem ama, ben "Kürt halkı"nın "azınlık" değil, tıpkı "Türkler" gibi "aslî" ve "kurucu unsur" olduklarına inanıyorum...
"Aslî" unsurlar da, "kendi bindikleri dalları kesmez"ler!..
Kürt halkının "kurucu unsur" olduğunu görmezden gelip, onlara "azınlık" muamelesi çeken ve sürekli "hak" isteyen BDP kurmayları, aslında "Kürt halkına ihanet" etmekte ve onlara "zulmetmekte"dirler!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
Batı Trakya Türkleri de mi bölücü?
Televizyon sunucusu, dün öğle vakti soruyordu MHP kurmayı Mehmet Şandır'a; "CHP'nin görüşme çağrısına kapıyı tamamen mi kapattınız, yoksa biraz aralık mı bıraktınız?"
Mehmet Şandır, büyük bir zafer kazanmış komutan edası ve coşkusuyla; "Tamamen kapattık" dedi... Neredeyse; "Kapının üzerine de 40 kilit vurduk" diyecekti!.. Öyle bir coşkuydu yani!..
Şu hâle bakın; adına, ister "Kürt meselesi" deyin, ister "terörle mücadele" deyin, biraraya gelip konuşması gereken koca koca adamlar, tıpkı çocuklar gibi "kapris" yapıyor!
"Ben gelmem!.. Ben görüşmem!.. Ben oyunda yokum!"
MHP kapıyı kapatıyor da, BDP açıyor mu sanki?.. Al birini vur ötekine!
Benim, bir türlü anlayamadığım şu:
"Batı Trakya Dostluk Grubu"nun MHP'li üyeleri, ne talep ediyorlar acaba?.. Meselâ, "Batı Trakya Türkleri'ne anadilde eğitim hakkı verilmelidir" demiyorlar mı?.. Elbette diyorlar... Peki, Batı Trakya Türkleri için bunu isterken, aynı hakları kendi ülkendeki "Kürtler" için niye istemiyorsun?.. Tamam, Batı Trakya Türkleri "azınlık" durumunda... Sen "çoğunluk" olana hak tanımazsan, "azınlık"lara nasıl hak istersin?..
Şunu da soralım:
Kürtlere "hak" verilmesi "bölücülük" oluyorsa, Yunanistan'dan hak isteyen Batı Trakyalılar da "bölücü" mü oluyor?!?.
yeniakit