Kutlama, anma, isyan!

Abdurrahman Dilipak

İşçi haklarını savunan DİSK’den başka sendika, CHP’den başka parti kalmadı mı? Türk-İş, DİSK, MEMURSEN Taksim’deki 1 Mayıs saldırılarını lanetlediler ve sonra da 1 Mayıs’ı kutlamak için birçok ilde etkinlikler düzenlediler.. Ama DİSK bu kurala uymadı. DİSK en büyük sendika değil artık. Yani işçilerin en çok tercih ettiği sendika değil.. CHP de en büyük parti değil.. Hem CHP işçilerin yoğun olduğu bölgelerden oy alan bir parti de değil artık.. Patronlar kulübünden oy alıyor..

1 Mayıs’ı kutlamak için neden ille de meydanları doldurmak gerekiyor.. İşin sanat, edebiyat, felsefe boyutu unutuldu gitti. Resim ve fotoğraf sergileri yok.. Konserler de düzenlenmiyor..

Hem zaten işçi mi kaldı ki.. İşçi patrona ortak. Genç işçiler, aylıklarını FOREX’te değerlendiriyor. Borsa herkesi sermayenin ortağı yaptı..

Bizimkiler emek diyince, kas gücünü anlıyor sanki. Entelektüel mülkiyet ve düşünsel emek hakkında pek de malumatları yok..

Sınıf sendikacılığı, ideolojik sendikacılık öldü.. Kutlanan sendikacılık, köleci topluluktan ücretli köleciliğe geçen Amerikan toplumunda köleleştirilmek istenen emekçilerin isyanı değil mi idi? İdeolojik ve politik bir başkaldırı değil, insani bir hak arayışı idi. Bunu ideolojik ve politik bir kalkışmaya dökmek isteyenler, aslında 1 Mayıs’ın ruhuna yabancıdır! Elbette ideolojik ve politik sendikacılık da olur, olacak, ama 1 Mayıs’ın doğuşundaki anlayışın ürünü değil!

Bugünki sendikacılık, ideolojik ve politik temelinden de uzaklaştı.. Amerikan sendikalizminden Sovyet sendikalizmine çok şey değişti. Bugün iş geldi ücret sendikacılığında düğümlendi.. Emeğin verimliliği ve kalitesi konusunda sendikaların bir çalışması var mı? Bazı sektörlerdeki emeğin, işçinin cebine giren para olarak bakıldığında gelişmiş ülkelerin çok gerisinde olduğunu görebilirsiniz, ama şunu da görmemiz gerekmez mi, emeğin kalitesi ve verimliliği ne durumda.. Nihai üründe emeğin maliyeti, bizim gibi ülkelerde gelişmiş ülkelerdekinin çok gerisinde olduğu görülebilir..

Global bir rekabet için, emeğin rekabet edilebilir bir maliyette olması da gerek.. Madem dünya işçileri birleşecek, o zaman evrensel emek havuzunda emeğin serbest dolaşımı durumunda nasıl bir sonuç çıkar ortaya.. Eğer rekabet edebilir bir maliyete sahip değilseniz, işletmeniz iflas eder.. Bu işten sonuçta patron da ülke de ve tabii işçi de kaybeder.. Kuşkusuz kötü yönetim de bu sonucu doğurabilir. Maliyetin tek sorumlusu işçi de değildir..

Dindar bir toplulukta sendikayı “Hak” ölçüsü ile temellendirmezseniz, bu işi sürdüremezsiniz.. İşçi patronun, patron işçinin hakkını savunacak. İstişare, şûra ve hakemlik müessesesi çalıştırılacak.. “Müşteri”yi de hesaba katacaksınız! Emek ve sermaye bir paranın iki yüzü gibidir.. Tabii emeğin ve zekanın ürünü olan sermayeden söz ediyorum.. Servet hırsızlık değil. Şüphesiz haram sermaye de var.. Ben Hakk’a iman eden işçi ve patrondan söz ediyorum.. Hz. Hatice tüccardı. Hz. Peygamber de bu işi yaptı bir dönem.. Hz. İbrahim’in sürüleri vardı..

İşçiler açısından eğer sendikacılık emeğin sahiplerinin birlikteliği ise evet, ama mümin bir kişi için bu sosyalist ve batılı anlamda sendikacılığa her şeyi ile evet demesi anlamına gelmez.. İşveren sendikası açısından da durum aynı. Biz ne sosyalist, ne kapitalist ekonomi politikalarının taşeronu olamayız.. Tek başına paylaşım derdimiz değil bizim. Üretim, paylaşım, kalite ve verimlilik, adalet, sözleşme bu işin olmazsa olmazı olmalı.. Bu konuda HAK-İŞ ve MEMURSEN’e önemli görevler düşüyor.. Tabii MÜSİAD ve ASKON’a da!

Peki bunun rasyosu ne olmalı.. Bunu hangi sendika ne kadar düşünüyor. Üniversitelerin çalışma ekonomisi bölümünün akademik çalışmaları hangi sendikayı ne kadar ilgilendiriyor..

Dün 1 Mayıs’tı ve yine yürekler ağızlardaydı.. Esnaf dükkanını açmaya cesaret edemedi. Güvenlik tedbirleri alındı.. Çünki işyerlerine saldırılar olabilirdi..

Bayram mı, anma mı, isyan provası mı belli değil.. Bu iş emeğin sermayeye meydan okuması şeklinde de anlaşılmamalı.

Eğer demokrasiden söz ediyorsak, şunu görmemiz gerek, halk da yok eylemcilerin arkasında işçi de.. Küçük bir grub militanın ideolojik ve politik meydan okuma gayretleri sözkonusu..

1 Mayıs’ta Taksim’de yaşanan bir cinayeti anmak istiyorsanız, buyurun deniyor, ama bayram kutlamaları için yer belli.. İlle de Taksim derseniz, herkes Taksim’e çıkmak isterse, Taksim ve çevresindeki güvenlik sorunu, trafik sorunu nasıl çözülecek.. Yeni kanlı 1 Mayıs’ların olmasını önlemek hiç de kolay olmayabilir o zaman.. Birileri işte bunu anlamak istemiyor. Çünki dertleri, sanki ne anma, ne de kutlama; isyan!

CHP her zaman olduğu gibi, Gezi’ye çıkarken arkasına taktıkları kalabalıklar da hazır kriz güçleri olarak körükleri ile Taksim’i ateşe vermek için bekliyorlar.. Tabii yabancı basın ve Türkiye’yi krize sokmak isteyen lobi de! Türkiye Suriye’ye, Mısır’a, Ukrayna’ya dönse çok mutlu olacaklar sanki..

CHP de, Cemaat de ortalık karışsa, çok mutlu olacaklar sanki.. Birileri sisli bir hava arayışında.. Gezi hayali ile yanıp tutuşuyor sanki.. 1 Mayıs bu açıdan bir umut olur mu diye bekliyordu, öfkesi aklından büyük birileri sanki.. Ama sonuç ortada.. Halk gerçeğin farkında ve bu gayret sahipleri de inatları, öfkeleri ve gayretleri ile orta yerde duruyor ve toplumun hafızası tazeleniyor. İşte bu sebebtendir ki, CHP oy kaybediyor ve DİSK bir türlü toparlanamıyor..

Ha! Sahi, 28 Şubat’ın beşli çetesinde DİSK de vardı değil mi? CHP de DİSK’ten aldığı kadar TÜSİAD çevresinden de oy alıyordu bu arada değil mi! 28 Şubat’ta Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK- İŞ) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 5’li Çete’nin üyeleri olarak sayılıyordu. Bugün TOBB ve TÜRK-İŞ bu yapıdan ayrıldı! CHP bugün Ergenekon ve Balyozun avukatlığını üstlendiği gibi o gün de beşli çetenin avukatıydı.. Nasıl oldu ise, bugün Paralelci oluverdi, Koç’la birlikte..  Selâm ve dua ile.

yeniakit