Laiklerin Mahalle Baskısı

Mesela namaz kılan bir büyükelçi tasavvur bile edilemezdi. Böyle biri asla büyükelçi olamazdı...Ahmet Taşgetiren'in yazısı.

Hele şükür!

Bazen düşünüyorsunuz: Herkes mi akıl tutulması yaşıyor? Bir insaf sahibi çıkmayacak mı? Herkes mi aynı gözlükle bakıyor? Böylesine tek tipleşmiş bir zihin dünyası ile mi karşı karşıyayız? Gerçeği söyleyecek bir insan hasreti ile mi gideceğiz?


"Hele Şükür!" dememin sebebi, yılın son gününde, bu görüntüyü silen bir mülakatla karşılaşmak...

Prof. Dr. Nur Vergin, Vatan'dan Mine Şenocaklı'ya konuşmuş. "Mahalle baskısı" gibi, "Çekip giderim" gibi söylemlerin arasında ezber bozan bir ses bu. "Ben AKP seçmeni değilim, her iki seçimde de AKP'ye oy vermedim" diyen, hatta "Küçük yaştan beri cumhuriyetle beynim yıkandı" diyen, bunu "koşullanma" olarak niteleyen bir sosyoloji profesöründen, içinden geldiği camianın ezberini bozan sözler duyunca "Hele şükür" diyorsunuz. Bakın mesela şu söz Başbakan Tayyip Erdoğan'a ya da TBMM eski Başkanı Bülent Arınç'a ait değildir: "-Laiklik nedir tanımını yapmak lazım! Benim dinle alakam yok demek değildir laiklik."

Bakın mesela, "Mahalle baskısı" nın laikçesi nasılmış, yani "Dindar kesim üzerinde nasıl bir baskı varmış", onu Nur Vergin'in değerlendirmelerinden okuyalım: "O kadar baskı vardı ki! Bir örnek vermek istiyorum, ben laik kesim içinde doğdum büyüdüm ve öyle devam ettim yaşamaya. Yıllar önce yeni bir eve geçmiştim ve içimden Kur'an okutmak geldi. Anneme, 'Bir hoca çağırıp okutsak' dedim. 'Ya iyi olur' dedi. Fakat sonra, 'Komşular ne der?' diye düşündüm.

Bir hafta sonra aynı apartmanda bir Musevi ayini yapıldı ve hiçbir şey olmadı. Demek ki belirli yerlerde Müslüman Türklerin üzerinde yasal olmamakla birlikte böyle bir baskı vardı.

Düşünün ki dindar kesim bu baskıyı nasıl hissediyordu? Yasal baskılar zaten o kadar önemli değil. Toplumun baskısı, insanın üzerine sinen bir şeydir. Demek ki öyle bir baskı varmış ki, ben böyle bir endişeye kapıldım. 'Komşular ne der?' diye..."

Kadrolaşma mı dediniz? Bakın onun da "Laikçe"si nasılmış! Prof. Dr. Nur Vergin anlatıyor: "Türkiye'de şöyle bir anlayış vardı. Statü, mevki sahibi olmak için katı bir laiklikten yana olmak gerekirdi eskiden. Bu Allah'ın emriydi. Şimdi o büyük çapta yıkılıyor işte. (Bu) nasıl yansıyor basınımıza? Kadrolaşma diye...

Ama eskiden de öbür türlü bir kadrolaşma yok muydu? Vardı. O zaman da insanın giyimine, kuşamına bakılıyordu. Mesela namaz kılan bir büyükelçi tasavvur bile edilemezdi. Böyle biri asla büyükelçi olamazdı. Onun iyi bir diplomat olamayacağına dair bir takım ön yargılar vardı."

Prof. Dr. Nur Vergin, Türkiye'de dönüşümün kanlı, çatışmalı, büyük kırılmalar halinde gerçekleşmediğini, bunu da AKP'nin sağladığını, dolayısıyla "AKP'nin iktidarda olmasının uzun vadede sosyolojik açıdan iyi bir şey olduğu"nu söylüyor, AKP'yi Türkiye için bir "Emniyet kemeri" olarak niteliyor ve hatta "AKP'nin şu anda neredeyse bir nimet olarak görüyorum" diyor.

Prof. Vergin, "AKP yaratmadı bu halkı, bu halk AKP'yi yarattı" diyerek, birilerinin bir sorunu varsa, bunun AKP ile sınırlı bir sorun olmadığını, sorunun doğrudan halkla olduğunu belirtmiş oluyor. Prof. Vergin, bir çevrenin ayağını yere bastırmak üzere bir uyarıda daha bulunuyor:

"Sadece Etiler, Nişantaşı ve Bağdat Caddesi'nden ibaret değil Türkiye. Baksınlar bir etrafa. Anadolu kentlerine gitsinler. Halk nasıl yaşıyor?" Şerif Mardin'in "Mahalle baskısı" nı önemseyelim. Kimse şu veya bu şekilde baskı altında hissetmesin kendisini. Fazıl Say'ın "Giderim ha!" sını da önemseyelim. Kimse memleketini terketme duygusu yaşamasın. Ama Prof. Dr. Nur Vergin'in önümüze sunduğu Türkiye gerçeğini de önemseyelim. Üniversiteye alınmadığı için yurt dışına savrulan genç kızları da... Eşinin giyim tercihleri yüzünden kamu görevinden ihraç edilenleri de... Katsayı oyunlarıyla yolları kesilenleri de...

Yazıyı bir soru ile bitirelim:

-Acaba Prof. Dr. Nur Vergin bu görüşleri sebebiyle şu andan itibaren kendi camiasında nasıl bir mahalle baskısı ile karşı karşıya kalacak, siz de merak ediyor musunuz?

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak