Bu tartışma bitmez, bitmeyecek.. Bu tartışmanın kökleri 3000 yıl öncesine dayanır. 3000 yıllık bir hesaplaşmayı kimse bitiremez.
Hz. İbrahim’in iki oğlu vardı: Hz. Sare’nin oğlu Hz. İshak ve Hz. Hacer’in oğlu Hz. İsmail. Hz. İshak’ın, Nahor ve Rebeka’dan olan ikiz oğlu vardı.. Hz. Yakub ve Esav (Bazı kaynaklarda Ays).. Hz. Yakub’un çocukları 1000 yıl peygamber oldu, Ays’ın çocukları ise 1000 yıl Kral.. 1000 yıl peygamberler ve krallar savaştılar.. Ays/Esav kardeşi Yakub AS’ı öldürmek için fırsat kolluyordu. Hz. İshak, Yakub AS’ı kurtarmak için dayısının yanına gönderdi.
Bu kavga oraya dayanır. Bu Hz.Yakub’la Ays’ın savaşıdır ve ben Kur’an-ı Kerim’in övdüğü Hz. Yakub’dan yanayım..
Bu iş Fransız devrimi ile başlamadı yani.. Fransız devrimi, Amerika, Afrika ve Asya’yı işgal eden Haçlılar adına, servet, silah ve iktidara el koyan kiliseye karşı feodal beylerin ve kilise hiyerarşisi dışında kalan çevrelerin pay istemeleri ile başlayan, meşruiyetini İncil’deki “Tanrı’nın hakkı tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyen hükümden alan bir kurumdur.. “Ulus devlet”lerin ortaya çıkışı da bu tartışma ile ilgilidir..
Bundan 2000 yıl önce Roma’nın Hristiyanlaşması ile birlikte, kutsal Roma İmparatorluğu çok tanrılı bir dinden, teslis temelli, Yahudi asıllı Saul’un Pavlus adı ile Hz. İsa’dan 50 yıl sonra “Hristiyanlık” adı ile yeni bir din icat ederek bunu Roma’nın resmi dini haline getirmesi ile yeni bir dönem başladı. Pax Roma, Roma’nın mutlak egemenliğine dayanıyordu.. Laiklik ulus devletlerin ortaya çıkması ile ulus devletlerle Roma’nın ruhunu temsil eden Vatikan arasındaki ilişkiyi düzenler..
Peki, bunun bizimle ne alakası var? Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan öte bir anlamı var mı işin..
Batıda laiklik, din-devlet ayrışması şeklinde anlaşılmaz. Kilise ve devlet arasındaki ilişkiyi düzenler. Paylaşım ve iş bölümü, çatışmama ilkesini esas alır. Batıda laiklik din dışılık, din karşıtlığı anlamı taşımaz. Sadece başlı başına egemen bir devlet olan Vatikan ile siyasal iktidar arasındaki ilişkiyi sivil bir akılla düzenler.. Fransız laikliğinde taraflar kilise ve devlet değil, halk ile kilisedir.. Devlet laisizmi Rusya’da din karşıtlığına dönüşmüştür ve tek parti döneminin laiklik anlayışı Sovyetik, müdahaleci bir laikliktir.. Kendi ideolojisini dinleştiren, baskıcı bir teokratik rejim karakteri gösterir.
Bakın, ben bu işi tartışmaya devam edeceğim. Parlamento kendi iradesini ortaya koyar. Cumhurbaşkanı kendi görüşünü söyler, başbakan da. Meclis başkanı da kişisel görüşünü söyledi. Elbette CHP’liler de söyleyecek sözleri varsa, bağırıp çağırmadan, küfretmeden, hakaret etmeden söyleyecektir. Söylemelidir. Ben de söyleyeceğim..
Bana göre laiklik kurum olarak yok olmayacaktır. Yok olmamalıdır.. Ben laiklik karşıtı değilim. Ama ben laik de değilim.. Ama bir Katolik ruhani otorite olarak Vatikan devletine, yurttaş olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olacaksa, bu iki devletin egemenlik alanları arasındaki ilişkiyi laiklik çözecektir.. Bu yöntem, ruhbanlı dinlerde, ruhbanların aynı zamanda egemen bir devlete sahip olmaları durumunda fonksiyonel olarak bir anlam ifade edebilir..
Bu laiklik konusu, yarın zekâtın matrahtan düşülmesi, dini nikâh ve feraiz gibi konularda yine gündeme gelecek.. Hilafeti laik devlet içinde nereye oturtacaksınız. Patrikhane ile ilişkilerinizi nasıl düzenleyeceksiniz..
Siyasetçi, siyasi bir akılla, zamanın ruhuna uygun çözümler arayacak, bulacak.. Dengeleri gözetecek. Ama sivil akıl tartışmaya devam edecek. Birbirimizi anlamaya çalışacağız, aynı şeyleri söylemek, aynı açıdan bakmak zorunda değiliz. Ama birbirimize saygılı olmak zorundayız..
Laiklik anayasada olsa da, olmasa da ben tartışmaya devam edeceğim..
Laiklik olmadan din hürriyeti ya da barış olmaz, cumhuriyet olmaz iddiası saçma, komik..
Fransa’nın Alsas Louren bölgesinde laiklik yok. Orada savaş mı çıkıyor. Fransa’nın çoğunluğu laik, laik bölgedeki okullar, hastaneler, işletmeler kimin.. Kilisenin değil mi?
Tamam şöyle yapalım, kim hangi bölgede en çok oyu alırsa o partinin tercihine göre laiklik olsun ya da olmasın. Mesela İzmir-Edirne laik olsun.. Fransa’da öyle, en büyük eyaletlerden biri laik değil. Kimse de “Fransa laiktir laik kalacak” diye sokağa dökülmüyor. Strasbourg’u dincilere teslim etmeyeceğiz filan da demiyor. AİHM merkezi de Strasbourg’da ve Strasbourg laik değil. Ne olacak şimdi. Batı devletlerinin üçte ikisi cumhuriyetle yönetilmiyor. Resmi din değil, resmi mezhepleri de var..
Laikliğin İslam ülkelerinde Müslümanlara karşı uygulanması sorun çözmüyor, sorun üretiyor..
Bir Müslümana bir kilise kurumunu nasıl dayatabilirsiniz kardeşim.. Bu pazarı tatil yapıp, Cuma Namazını yasaklamaktan başka bir anlam taşıyor mu? Hristiyan’ın öşürü, miras hukuku Lozan’la garanti altında. Onların Vatikan’ı var.
Bakın işin bam noktası şu. Laiklikten söz edecekseniz, egemen bir dini otorite olacak ki, onunla laik devlet arasında ilişkiyi düzenleyen bir müessese olsun.. Yani Hilafet olmadan laiklik olmaz.. Hilafet olsa da laiklik olmaz. Çünkü Hilafet, Tanrıyı ya da dini temsil etmez bizde, Müslümanları temsil eden seküler bir kurumdur. Yani yercildir, mukaddes değil. Ve Hilafet ruhani bir konseye sahip değildir.. İslam, ruhbanlı bir din olmayınca ruhani konsül de olmaz.. O zaman “Ruhban ve ruhban olmama” kriteri söz konusu olmaz İslam toplumlarında..
İslam toplumunda laiklikten sözetmek, kutup ayılarına hizmet vermek, Ankara’da barınak inşa etmekten öte bir anlam taşımaz..
CHP’nin laikçiliği fikri, entelektüel, siyasi ve ahlaki bir değer taşımaz. Tamamen duygusal, psikolojik bir travmadan ibaret olsa gerekir..
Ha! Bu arada “Türk’ün dini Kemalizm”di değil mi? Laiklik uygulamasına buradan başlayalım Kemalizm’i devletten arındıralım, var mısınız!
Selam ve dua ile..
yeniakit