Lal Mescid Son

Bilindiği üzere Pakistan’daki Kırmızı Cami olayından önce de Lübnan’ın Trablus şehri yakınlarında Filistinli mültecilerin kaldığı Nehru’l-Bârid mülteci kampının kuşatılması olayı yaşandı.

Bundan önce o olaylarla ilgili kapsamlı bilgiler içeren bir dosyamız yayınlandı. Bu iki dosyada verilen bilgilerin incelenmesi neticesinde de görülecektir ki olaylar arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Biz bunlardan bazılarına özellikle vurgu yapmayı faydalı görüyoruz:
a. Birinci önemli benzerlik her iki ülkede de yönetimin dış güçlerle işbirliğine açık olması, onların çıkarlarına hizmet için kendi halklarını karşılarına almaktan çekinmemeleridir. Gerçi İslâm dünyasındaki birçok yönetim hakkında bunun söylenmesi mümkündür. Ama bazılarının iktidara getirilmeleri ve iktidarda kalmalarının devamı doğrudan böyle bir işbirliğiyle ilgilidir. İşte Lübnan’daki Sinyora hükümeti ile Pakistan’daki General Müşerref cuntası bu türdendir.
b. Her iki operasyonda da belli bir alan üzerinde devlet kontrolünün sıkılaştırılması için hazırlanan senaryonun uygulamaya geçirilmesi söz konusudur. Lübnan’daki olaylarda mülteci kampları üzerindeki devlet kontrolünün sıkılaştırılması ve buraların iç yapılanmalarına müdahale için sebep oluşturma amacına yönelik senaryo devreye sokulmuştur. Pakistan’da uygulamaya geçirilen senaryonun hedefi ülkede yetişen neslin zihniyet ve hayat çizgisinin belirlenmesinde önemli etkisi olan medreseler üzerinde devlet kontrolünün sıkılaştırılması, buraların yapısının değiştirilmesidir.
c. Üçüncü benzerlik, senaryoların uygulamaya geçirilmesi merhalelerinde kendini göstermektedir. Lübnan’da da, Pakistan’da da yönetim önce hedefe yerleştirdiği grubun kısmen önünü açarak başını dışarı çıkarmasına imkân tanımıştır. Sonra biraz daha fazla dışarı çıkıp boy göstermesine imkân tanımış ve bu merhalede çok fazla üzerine yüklenmemiştir. Bu taktiği aynı zamanda hedefe yerleştirilen grupların elemanlarının bir yere toplanmalarını sağlama amacıyla da kullanmaya özen göstermişlerdir. Gerçi bu, değişik operasyonlarda kullanılan taktiktir. Ama Lübnan ve Pakistan’daki operasyonların ard arda gelmesi aynı taktiğin kullanılmasının tesadüf olmadığı kanaatine yöneltmektedir.
d. Dördüncü önemli benzerlik, her iki operasyonda da kadın ve çocukların konumundan stratejik amaçla yararlanılmasıdır. Lübnan’da askerler mülteci kampını kuşatmaya aldıklarında önce bir iki gün kamptakilerin dışarı çıkmalarını engellediler. Bu uygulama özellikle bebekli kadınların ve küçük çocukların kötü duruma düşmelerine yol açtı. Ordu bu durumdan Fethu’l-İslâm milislerini sorumlu tutarak, insanların durumlarının daha fazla kötüye gitmemesi için onlardan teslim olmalarını istedi. Asıl amacı ise kampta ikamet eden sivillerin içeride kalmaya devam etmelerinin bir felakete yol açabileceği mesajı vermek, böylece onları kampı terk etmeye zorlamak ve Fethu’l-İslâm milislerini içeride yalnız bırakmaktı. Nitekim öyle oldu ve söz konusu kötü şartların oluşmasından sonra ordu kamptaki mültecilerin dışarı çıkmalarına imkân tanıdı ve kısa sürede büyük çoğunluğu kampı terk etmeyi tercih etti. Pakistan’da ise cunta, direnenlerin kadın ve çocukları canlı kalkan olarak kullandıklarını iddia ederek ortaya çıkan durumdan onları sorumlu tutmaya çalıştı. Bunu iddia etmekteki amacı ise oluşacak toplumsal tepkiden yararlanarak, Lal Mescid yöneticilerinin kendilerine destek veren aileleri dışarı çıkarmalarını sağlamaktı. Bu arada dış duvarda bir gedik açarak sivillerin kaçmasına imkân sağladığı iddiasında bulunmakla toplum psikolojisini kendi lehine yönlendirme çabası içine girdi. Oysa işin gerçeğinde cunta camiye sığınan öğrencilere hiçbir şekilde acımamış, en az bin insanı vahşice katletmiştir ki bunların çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğunu inkâr etmek mümkün değildir.
e. Bir diğer benzerlik her iki olayda da küçük gruplara karşı oldukça büyük askeri birliklerle operasyon düzenlenmesidir. Böyle yapılmasının sebebi o kadar büyük askerî birliklere ihtiyaç duyulması değil, olayın büyütülmesi, güvenlik tedbirlerinin artırılması için gerekçeler oluşturulması ve senaryonun sonrası için zemini oluşturmaktı.
f. Önemli bir başka benzerlik ise her iki olayda da aracılıkların kabul edilmemesi, askerî tercihte ısrarlı davranılmasıdır. Lübnan’da Filistinli direniş grupları aracılık yoluyla Fethu’l-İslâm elemanlarını teslim olmaya ikna edebileceklerini dile getirdikleri, bunun için kendilerine fırsat verilmesini istedikleri halde Sinyora yönetimi bu tür önerilere hiçbir şekilde iltifat etmedi. Pakistan’da ise aracılar çözüm noktasına geldiği halde cuntanın adamları bir anda işin içine çomak sokarak her şeyi sıfır noktasına çektiler. General Müşerref hem kendisini kumanda eden ABD ve İngiltere’nin telkinleriyle, hem de etrafını saran işbirlikçi elemanlarının yönlendirmesiyle askerî operasyonda ısrarlı davrandı.
General Müşerref hem kendisini kumanda eden ABD ve İngiltere’nin telkinleriyle, hem de etrafını saran işbirlikçi elemanlarının yönlendirmesiyle askerî operasyonda ısrarlı davrandı. Çözüm arayışı yerine şiddette ısrarlı davranarak binlerce kişinin katledilmesi emrini verdi.
Sorunda görüşmeler yolu değil, ülkeyi kaosa sürükleyecek yol olan şiddet tercih edildi!
Lübnan ve Pakistan’daki operasyonların ard arda gelmesi aynı taktiğin kullanılmasının tesadüf olmadığı kanaatine yöneltmektedir.
Dikkatten uzak tutulmaması gereken bir benzerlik de her iki olayda da dış güçlerin çıkarları, güvenlikleri için içeride sorunlar çıkarılmasına razı olunmasıdır. Operasyonlara gerekçe teşkil eden sorunların görüşmeler ve aracılıklar yoluyla çözüme kavuşturulması ihtimalinin olmasına rağmen askerî şiddette ısrar edilmesi her iki ülkede de iç karışıklıkların, ülke halklarını kaosa iten yeni sorunların çağırıcısıydı. Ülkelerin menfaatine olan; askerî şiddette ısrar edilmesi değil, çözüm arayışı içine girilmesiydi. Ama öyle yapılmayıp şiddette ısrarlı davranıldı. Böyle yapılması ise sadece işbirlikçi yönetimleri kumanda edenlerin menfaatleriyle ilgiliydi.
Bunların dışında da muhtelif benzerliklerden söz etmek mümkündür. Ama daha fazla uzatmaya gerek görmüyor ve sadece bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz: Bütün bu benzerlikler her iki operasyonun da aynı merkezden yönlendirildiğine işaret etmiyor mu?
BİTTİ

Ahmet Varol / Vakit

Asya Haberleri

Rusya'dan İran'a 'saldırı' istihbaratı iddiası!
Kremlin, Seyyid Nasrallah'ın suikastını kınadı: Bu, bölgeyi ciddi şekilde istikrarsızlaştıracak
İran Rusya'ya füze verdi mi? Kremlin'den açıklama
Hindistan siyonist kardeşlerinin yolunda! Müslümanlar için skandal bir adım daha...
Hindu Raksha Dal teröristleri Müslümanlara saldırdı