Kutlu Doğum etkinlikleri sonrası batıda karşılaştığım dostların önemli bir kısmı, özellikle Diyarbakır ve Batman mitinglerini medyadan izlemiş olanlar, şaşkınlıklarını ve hayranlıklarını dile getirdikten hemen sonra:
-Peki bunlar "Açılım" hakkında ne düşünüyorlar? Referandumda ne yapacaklar? Diye soruyorlar?
Geçen yıl da aynı şeyi yapmışlardı ve meydanları dolduran yüz binlerce kişiyi göstererek:
-Peki o halde niçin Diyarbakır ve Batman belediyeleri DTP"ye gitti?
İçten içe "eyvah" kardeşlerimiz bizi yine anlayamamışlar diyorsunuz. Gerçi düne kadar bizi hiç görmemişlerdi, varlığımızdan haberdar değillerdi, şükürler olsun bugün gördüler, fakat bu defa da anlayamadılar diyorsunuz.
Günden güne katlanarak büyüyen salonları, meydanları, stadyumları: "Canım, Kürtler dinlerine düşkündür, Peygamber dediğiniz zaman hemen böyle kendiliğinden meydanları dolduruverir" gibisinden kolaya kaçarak izaha çalışmalarına üzülüyorsunuz ve diyorsunuz ki:
Lütfen birazcık olsun görün, birazcık olsun anlayın artık bölgede İslam adına yıllardır verilmekte mücadeleyi!
Lütfen şunu görün artık; Yüz yıla yakın bir zamandan beri bu rejimin ülkenin tamamına dayattığı gayri İslami bir hayat tarzının yanı sıra, yetmişli yılların sonundan itibaren bölgeye bilinçli bir şekilde dayatılan bir başka kafirce hayat tarzı daha var.
Bir taraftan Kemalizm, diğer taraftan onunla mücadele ettiğini iddia eden Marksizm ateşiyle insanımızın cayır cayır yakıldığına şahid olan Müslümanların, aynı şekilde yetmişli yılların sonunda şuurlu bir İslami mücadele başlattıklarını lütfen görün ve anlayın artık.
Bugün doldurulan şu meydanların, caddelerin, stadyumların temellerinin varıp oralara dayandığını bilin artık.
Seksenli yıllardan itibaren yüzlerce, hatta binlerce camide yapılan ve yıllarca süren siyret çalışmalarını, Kur"an faaliyetlerini, kısacası İslami eğitimi görmeye çalışın.
Kendisini bu yola adayan muhterem bir kardeşin şu ifadesi gerçekten çok önemli:
"Yüz bin nüfuslu şu kentte yaşları yirmi ila kırk arasında bir tek erkek gösteremezler ki, bizim eğitimimizden geçmemiş olsun, şöyle veya böyle bizim davetimize muhatap olmamış olsun. Sadece bizim burası değil, bölgedeki merkezlerin tamamı veya büyük bir çoğunluğu için aynı şeyi söyleyebiliriz."
Ve ardından gelen yıllarda, müslümanca eğitim seferberliğini yürüten bu gençler, yapılan operasyonlarla içeri alınıyorlar.
Şimdi siz bir mahallenin, bir semtin çocuklarını düşünün ki, kendilerine İslam"ı öğreten, müslümanca bir hayata girmelerine vesile olan ağabeyleri, hocaları içeri atılıyor ve yıllarca içeride kalıyorlar. Bu arada yüzlerce defa cezaevi ziyaretleri gerçekleşiyor, yani onların şahsında İslam hiçbir an gündemden düşmüyor.
Ve daha sonra dışarı çıkıyorlar. Elbette kaldıkları yerden devam ediyorlar müslümanca bir hayat için mücadele vermeye.
Ortaya çıkan enerjiyi, oluşan sinerjiyi sanırım az çok anlamışsınızdır şimdi?
Kaldı ki, her şey cami çalışmalarından ibaret değil. İslam adına hayatın bütün alanlarına yayılan bir çalışmadır söz konusu olan.
Bu arada anti parantez şunu da söyleyelim, Doğu ve Güneydoğudaki kardeşlerimizin çalışmalarının merkezini camiler oluştururken, batıdaki kardeşlerimiz Tevhid adına, İslami çalışma adına imamları ve cemaati tekfir ederek bütün camileri terk etmişlerdi.
İşte bütün bunlar anlaşılmadan kardeşlerimizin bize yönelttiği "Bu kalabalıklar Açılım hakkında ne düşünüyorlar, referandumda ne yapacaklar, seçimlerde kime rey verdiler, bundan sonra ne yapacaklar vb." sorular boşlukta kalıyor. Asıl biz onlara soruyoruz:
"Açılımcılar, referandumcular ve siyasiler, meydanların müslümanca hayat talepleri hakkında ne düşünüyorlar acaba?
Çünkü İslam bizim hem uzun vadede, hem kısa vadede biricik gündemimizdir, biricik telaşımızdır, biricik koşuşturmamızdır.
Doğru Haber Gazetesi