Salih Tuna / Yenişafak
CHP'nin ortalık yerde bıraktığı adam!
Biz burada şike muhabbetine dalmışken kimi BDP'liler mutabakat metni imzalayan CHP'nin kendilerini sattığını iddia etmiş.
Hayli matrak bir iddia tabii.
CHP'nin satış yapacak hali mi kaldı yahu?!
Ürettikleri krizi bile satacak ne bir yer, ne bir kimse bulabildiler; kaldı ki BDP'yi satacaklar!
Olacak şey mi bu?
Bildiğiniz gibi CHP'nin "yemin krizini" piyasalar satın almadı; borsada yaprak kıpırdamadı mesela.
O eski "aktörlerin" yerinde de yeller esiyordu.
Şayet yeller esmeseydi düşük yoğunluklu bir muhtıra umabilirlerdi.
Veya...
AK Parti'yi kapatma davası çıkabilirdi bahtlarına.
Hulasa "Eski Türkiye"nin o eski aktörleri malum krizlerini satın alacak durumda değildi.
Halk derseniz, CHP'nin yemin krizini satın almak şöyle dursun, "Meclis'e gidip mücadele edeceklerine, yan gelip yatıp maaş mı alacaklar!" yollu taaccüp etmeye başlamıştı.
Demokrat aydınlardan da sivil toplum kuruluşlarından da yüz bulamadılar.
Zira...
Uğruna yemin krizi çıkarttıkları, "Milletvekilliklerimiz düşse de yolumuzdan dönmeyeceğiz..." dedikleri adam nihayetinde Mehmet Haberal'dı; bir Yaşar Kemal falan değil.
Naçar AK Parti'nin kapısını çaldılar; krizimizi kimsecikler satın almadı, bari siz satın alın dercesine.
Kılıçdaroğlu'na "Erdoğan seni niye kurtarsın?" demiş ya Baykal; o hesap işte.
Gel gör ki, Sayın Erdoğan "krizinizi bırakıp öyle gelin" yollu kapıyı yüzlerine çarpınca, hepten açıkta kaldılar.
Maceranın sonu:
"Yemin krizlerini" İsa Gök'ün kucağında bırakıp yalancı emzik mesabesinde bir mutabakata sarıldılar.
Demem o ki, bu ahval ve şeraitteki bir parti BDP'yi satabilemez.
Dolayısıyla...
"BDP'nin de bu mutabakatın içinde yer alması istenseydi, başından itibaren gizli-saklı görüşmeler yapmak yerine BDP'yi de dahil eden bir çalışma yürütülürdü..." diyen Selahattin Demirtaş biraz duygusal tepki vermiş bence.
Neyse ki buralara takılıp kalmadılar da, "Diyalogdan umutluyuz..." şeklinde değerlendirdikleri görüşmelere başladılar.
AK Parti heyetinden de "Görüşme olumlu geçti..." açıklaması geldiğine göre "diyalogdan umutlu" olmamak için pek neden yok.
Zaten diyalog kurmayacak da ne yapacaklardı?
Yemin krizini kendilerinden kopya çeken CHP'nin tavrına bakıp pozisyon mu alacaklardı?
Neyi niçin yaptığı büsbütün muamma olan bir partinin tavrına bakıp pozisyon almanın iler tutar yanı var mı Allah aşkına!
BDP'li Sırrı Sakık'ın CHP bizi sattı demeye getirdiği bir konuşmasında yer verdiği şu ifade çok önemli: "CHP'nin bu yemin boykotu kararının tam olarak neye dayandığı bile belli değildi..."
Doğrusunu isterseniz, hayli zamandır bu böyle.
Yani CHP hangi kararı neden aldığını, aldığı kararları neye dayandırdığını kendisi de bilmiyor!
CHP'nin en büyük krizi de bu zaten!
Mesela "Yeni CHP" diye bir deyim mi attılar ortaya; bunun "Eski CHP"den farkı nedir, yani, eskisinin yenisinden ayrıldığı yahut ittifak ettiği hususlar nelerdir, kimsenin bildiği yok.
Evvela adını koyalım, nasıl olsa içini yolda doldururuz der gibi bir halleri var.
Halden de öte, "Benim adım Kemal, ben parayı bulurum dersem bulurum" misali bir metod edindiler bunu.
İyi de (umduğunuzu) bulamıyorsunuz ki.
Bir yemin krizi çıkartalım sonra "hasılatı" toplarız dediniz de n'oldu?!
Kriz hasılatı diye İsa Gök'ü ortalık yerde bıraktınız işte.