Lübnan'ın önde gelen alimlerinden Şeyh Mahir Hammud bu haftaki Cuma hutbesinde tekfircilik hastalığını ele aldı.
Şeyh Mahir Hammud'un 27 Ocak 2017 tarihli hutbesi şöyle:
"Hala ‘aşırılık yanlısı tekfircilik’ hastalığının detaylı teşhisini koymayı başaramadık. Hala kimse bu hastalığın sebeplerini ortaya koyamadığı için bu hastalığa uygun ilacın ne olduğu da tespit edilemiyor. Evet, tarihe döndüğümüzde Harici düşünceyle tekfirci düşünce arasında benzerlikler olduğunu görebiliyoruz. Ya da çoğu zaman dini metinler ile kendisinin İslam'ı yaşadıklarını iddia eden ve modern İslam devleti veya hilafet kurmaya çalışan bu kişilerin davranışları arasındaki çelişkilerin farkına varabiliyoruz. Veya bu kişilerin Amerika'dan, Siyonistlerden ya da petrol sahibi ülkelerin kral ve prenslerinden destek aldıklarını görebiliyoruz.
Ancak bunların hiçbiri bir gencin cennete gittiğine inanarak gözünü kırpmadan masumların kanına girerek ölüme yürümesini kanıtlamaya yetmiyor. Nasıl oluyor da o genç bu çelişkili eylemi yapmaya ikna edilebiliyor?
Aynı şekilde bu türden eylemlerin İslam devletinin kurulmasına ne şekilde hizmet ettiğini de anlamakta zorlanıyoruz. Nasıl oluyor da kendisinin İslam'a göre hareket ettiğini iddia eden birileri halkını öldürebiliyor?
Yine biz aynı hatalara tanınmış alimlerin ya da köklü İslami hareketlerin düşmesini de anlamlandıramıyoruz. İslami bir yönetim kurmak için dünya müstekbirleriyle birlikte hareket etmeyi kendilerine mübah görüyorlar. Ortada kolaylıkla çözülmesi mümkün olmayan bir engel var. Ancak sorunun çözümü öncelikle sorunun varlığını kabul etmekten geçiyor. Eğer doktorun tedavi etmesine izin verilmezse hastalık daha da artmaz mı? Yapılması gereken medya ya da yapılan çeşitli toplantılar aracılığıyla İslam adı altında yapılan bu eylemleri kınamaktır. Ancak biz tam aksine tekfircilere yönelik kararların hafifletilmesi ya da haklarında af kanununun çıkarılması yönünde taleplerle karşılaşıyoruz.
Bu sessizlik, hatta kabullenmişlik ve bir yerde cesaretlendirme hali devam ettiği sürece terör ve aşırılık da artarak büyüyecektir. Yapılan operasyonlar Sünnilerin bulunduğu bölgelerde gerçekleşmesine rağmen nasıl oluyor da bu Sünnilerin zaferi olarak tanımlanabiliyor? Suriye'de devrim yaptıklarını iddia edenler birbirlerini öldürüp birbirlerine ihanet ediyorlar. Öyleyse nerede sözde devrim iddiaları?
Kur'an-ı Kerim'de 12 ayrı ayette ifade edildiği üzere "Onların kalplerinde hastalık var." Üstelik bu hastalık yalnızca tekfircilere ve onların destekçilerine bulaşmış değil... İşlenen bu suçlara sessiz kalan İslam ümmetinin evlatlarına da sirayet etmiş durumda... Bizim ise bu hastalık karşısındaki duruşumuz belli! Aklı pasif bırakan heva ve şehvetin peşinden gidilmemeli, Allah'ın şeriatına uygun hareket edilmeli, bu hatalar karşısında doğru tavır ortaya konulmalıdır. Ancak bu sayede Allahu Teala'nın vaadi gerçekleşecek ve ümmet uykusundan uyanacaktır."
islamianaliz