İyad El-Kara/ fiem
İster taraf, ister muhalif olsun Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı takip edenler onun Birleşmiş Milletler’de patlatacağı bombayı dört gözle bekliyordu.
Herkes, Mahmud Abbas’ın yapacağı tarihi konuşmayla ilgili kulis yapıyor ve gündeme taşıyacağı muhtemel konuları tartışıyordu.
Ancak Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmayla Mahmud Abbas her iki tarafı da hayal kırıklığına uğrattı. Beklentilerin aksine Filistin Yönetimi’nin işgal rejimine karşı tutumunda ve onunla ilişkisinde ciddi bir değişikliğe gitmediğini gösterdi. Abbas’ın konuşması Filistin Yönetimi’nin acziyet ve umutsuzluk ruhunu ortaya çıkarırken, işgalciye karşı Filistinlilerin çözümünü sunamadığını herkese gösterdi.
Mahmud Abbas işgale karşı durmak için sahip olduğu seçenekleri ve kartları son yıllarda bir bir yok etti. Elindeki seçenekleri kaybeden ve düşmana feda eden, bütün kartları işgalciye teslim eden Abbas, işgalcinin ipleri eline almasına, Filistin halkına karşı her türlü zulmü yapmaya cüret etmesine neden oldu.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası camia artık duygusal konuşmaları kaale almıyor. Yapılan konuşmaları aralarında Amerika ve işgal rejiminin de olduğu etkin devletlerin çıkarına göre tartıyor. Bunun en büyük kanıtı kurumun Mahmud Abbas’ı aşağılarcasına karşılaması, buna rağmen Abbas’ın işgalciyle görüşmelerin başlaması için kendisinden medet ummasıdır.
Mahmud Abbas’ı bu aşamaya getiren birçok neden vardır. Bunların başında onun kurum ve mercilerle olan ilişkilerinin sonucu olarak içerde meşruluğunu kaybetmesidir. Onun en son Filistin Kurtuluş Örgütü’nü Filistin siyasi sahnesinden çıkarması, FKÖ Merkez Kurulu’nun toplanmasını tek başına kararlaştırması, örgütün içini boşaltması ve çerçeve liderliğini reddetmesi bunların başında geliyor.
Bunun yanında, Batı Yaka, Gazze ve Kudüs’te Filistin halkına karşı her türlü cinayeti işleyen işgalciyle güvenlik işbirliğini sürdürmesi, kendisine bağlı güçlerin başında bulunanların düşman ordusuyla görüşmeyi sürdürmeleri, direnişçileri takip, tutuklama ve tasfiye etmede ortak roller üstlenmeleri ve rol değişimine gitmeleri, Gazze’yi kuşatan küresel güçlerin safına katılması, Gazze’yi deniz suyuna boğan Mısır’ın yanında yer alması bunlardan sadece bazılarıdır.
Beklenen bomba, Filistin Yönetimi’nin şimdiki durumunu özetlediği gibi, Mahmud Abbas’ın Filistin Yönetimi’ni elinde bulundurma çabasını, muhalif sesleri bastırma ve tasfiye etme politikasını ortaya koyuyor. Aynı şekilde bu yönetimin Mescidi Aksa’yı kirleten işgalciyle her şeye rağmen güvenlik işbirliğini sürdürdüğünü, işgalcinin daha fazla yerleşke inşa etmesine dolaylı destek verdiğini ve Gazze kuşatmasına katkı sağladığını da gösteriyor.