En son bu koroya Blomberg Haber Ajansı da katıldı. “Erdoğan, Türkiye’ye zarar veriyor, geriyor, Erdoğan gitsin!..”
Sözü dönüp dolaştırıp aynı noktaya getiriyorlar..
Önümüzdeki günlerde bu koroya başkaları da katılacağa benziyor..
Her kesimden birilerinin sanki tek merkezden düğmeye basılmış gibi aynı yönde şeyler söylemesi de ilginç!
Bu taleplerin ortaya atıldığı kaynaklara iyi bakmak lazım..
Aslında onlar ne için “Erdoğan gitsin” diyorlarsa, onun için Erdoğan’ın kalması gerek..
Erdoğan gitse, Ahmet Davudoğlu’ndan Hakan Fidan’a kadar daha bir sürü kelle isteyecekler.
Sıkıntıları başka, batının Türkiye’ye yüklemek istediği rol ve misyonun dışında Türkiye farklı bir rol ve misyon üslenmeye çalışıyor..
Sen kim oluyorsun da güvenlik konseyinin yapısını eleştiriyorsun.. Birilerinin aklına böyle tehlikeli şeyler düşürüyorsun.. Sen kim oluyorsun da Afrika’da, Asya’da batılıların ilgisi ve bilgisi dışında bağımsız insiyatifler geliştiriyorsun.. Sen kim oluyorsun da kurulu düzenin çarkına çomak sokuyorsun.!
Bunu açıkça böyle söylemiyorlar, ama sonuçta söylenenler hep aynı kapıya çıkıyor..
CHP de, Marksistler de, Liberaller de, Sermaye çevreleri de, solcular da, bir takım dini topluluklar da aynı koroya katılıyorlar..
Neyse ki, Camianın son açıklaması, bu konuda daha ılımlı, daha makul. Ama aynı çevreden birileri, camiayı temsil etmese de, germeye, kışkırtmaya, tehdit etmeye, aba altından sopa göstermeye devam ediyor sanki.. Bu “hoşgörüsüz” üslub ve tavır aslında en çok da camiaya zarar veriyor bana göre..
Erdoğan aleyhine, önümüzdeki günlerde yeni uluslararası bir kampanya için bir sürü adamın harıl harıl çalıştığı haberleri geliyor. STK temsilcisi, akademisyen, gazeteci, avukat, işadamı, politikacı, her kesimden bir takım isimlerin sürekli, arkası arkasına toplantılar yaptıkları haberleri geliyor..
Camianın siyasetle ilgili açıklamasındaki 3 maddelik açıklama, makul, dengeli ve dikkatlice oluşturulmuş bir metin. İlk ve son madde aslında birbirinin teyidi ve devamı şeklinde. Sonuçta şu söyleniyor:
“İnsanlığa hizmet etmekten başka gayesi olmayan bu Camia, kendisine gönül veren insanların siyasetle münasebetlerini, değerler ve ilkeler üzerinden tanımlamasını tavsiye eder. Bunlar; insan hakları, demokrasi, şeffaf ve adil yönetim, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, inanç ve ifade özgürlüğü gibi değerlerdir. Ve bu değerleri hakkıyla temsil eden bütün siyasi partiler tercih sebebidir. Öte yandan siyaset yapmak elbette meşru ve memleket için faydalıdır. Bu nedenle Camia’nın kültür havzasından etkilenmiş bir ferdin ‘şahsi tercihi ile’ aktif siyaset yapması son derece tabiidir. Camia’nın bir ‘parti kurmayacağı ve herhangi bir partiye angaje olmayacağı’ ilkesi ile Hizmet’e gönül vermiş kişilerin bireysel tercihleriyle aktif siyaset yapabileceği konuları birbirine karıştırılmamalıdır.”
Dilerim birileri bu mesajın ruhuna sadık kalır..
Tamam, camia, hiç bir partiye angaje değil. AK Parti’ye de! Camia siyasi bir harekete de dönüşmeyecek.. Camiaya yakın isimlerin hangi parti listesinden aday olacaklarını da zaman gösterecek. Eğer farklı parti listelerinde farklı isimler aday olursa, Camianın bu konuda nasıl bir tercih izleyeceği konusu da ayrı bir konu..
Karadeniz Lobisi, Kayseri Lobisi, Adıyaman Lobisi gibi, bir takım lobilerin de bu töhmetten kurtulması, iktidarla pazarlık ve emrivaki politikası izledikleri iddiasına karşı birilerinin açık ve net bir şekilde tavrını ortaya koyması gerekir..
28 Şubat’la bu günü kıyaslayarak, bu günü daha vahim bulanlar, kimlerle istişare ediyorlarsa, istişare ettikleri kişi ve çevreleri yeniden gözden geçirerek istişarelerini yenilemeleri gerekir..
“Erdoğan geriyor, biz daha ılımlıyız” anlamına gelen yaklaşımlarla, Gezi ayaklanmasının ilk 3 gününü sahiplenerek bir takım çevreleri kazanmaya çalışanların da, sözlerin toplumda nasıl anlaşıldığı konusunu tekrar düşünmeleri gerekir. Birileri, yoksa, hala Gezi olayını çevre olayı mı sanıyor! Sahiplenilecek bir şey yok. Bu kirli oyuna kanmış, kandırılmış bir topluluk var. Verilen mesaj da çok açık!
Tartışma, FBI’ye, Kızılderililere sıçratılıyor. Mehdilik tartışması gündeme getiriliyor..
Hakan Şükür’ün istifası, derin hesaplaşmanın bir şekilde devam ettiğini gösteriyor..
Kirli bir oyun oynanıyor. Bu kirli oyunun arkasında kimlerin olduğu da belli.. Bu kirli propaganda savaşına alet olanlar, bu işin günahına da ortak olurlar..
Gezi’de, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da muratlarına ermeyenlerin son planları bu ve bu kez oyun daha çok dış destekli ve global bir komplo şeklinde.. Bu süreç içimizdeki işbirlikçilerin kimler olduğunu görmek açısından iyi bir fırsat..
Koro da herkes var.. Üslubları birbirinin aynı.. Hemen, daha ilk bakışta sırıtıyor.. Böyle bir olay bekleniyordu zaten.. Onun için başarı şansları çok düşük. Aksine bu olay, AK Parti içinde bir takım tasfiye ve dayanışmaya vesile olacak.. Tam da seçim zamanı böyle bir kampanya, belli çevrelerin adaylıkları konusunda belirleyici bir etki yapacak.. Ve ipler biraz daha gerilirse, insanlar, taraflar arasında bir tercih yapmak zorunda kalacak.. Bu konuda sonuç şimdiden belli.. Her taş, kendi yerinde ağırdır. Siyasi bir konuda insanlar siyasi tercihlerine göre hareket ederler.. Partiye göre tarikat ya da tarikata göre parti tercihi, çok başarılı bir tercih modeli oluşturmuyor.. Bu konuda evdeki hesaplar çarşıya uymaz..
Erdoğan’ı yıpratmaya yönelik kampanya, Erdoğan için bir güç kaynağına ve şansa dönüşebilir.. Tosya’ya pirince gidenler, evdeki bulgurdan olmasınlar sakın!
Selam ve dua ile..
yeniakit