Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (2009-2011) ve eski Milli Eğitim Bakanı (2001-2013) Ömer Dinçer, 8 Mayıs tarihli Habertürk’te yayımlanan “Üniversite Ruhu” başlıklı yazısında, Marmara Üniversitesi’nin bazı eski rektörlerini, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerindeki demokratça duruşlarından ötürü saygıyla anmıştı.
Demişti ki: “Marmara Üniversitesi’nde 1980 yılının ilk günlerinde göreve başlamıştım. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisansüstü eğitim yapıyordum. Beni en çok etkileyen husus, İstanbul Üniversitesi’ndeki ideolojik bağnazlığa karşın, Marmara’daki ‘demokratik ortam ve insancıl ilişkiler’ olmuştu. Sanıyorum bu durum, hem İİTİA’dan gelen bir kültürdü hem de Rektörümüz Sayın Orhan Oğuz’un liderlik tarzıyla ilgiliydi… Bütün ideolojik ve siyasi düşünce farklılıklarına rağmen, üniversitede özlük haklarının engellendiği ve akademik çalışmalarının sabote edildiği bir kişiye rastlamadım… Dışarıdan konferansa gelenler için de bir siyasi tercih ortaya konulmazdı. 1994 yılı belediye seçimlerinden önce, pek çok üniversite kapılarını kapatırken, ‘Ne söylüyor, ne projeleri var, dinlemek lazım’ diyerek yeni bir ses olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Marmara Üniversitesi, idarecisi, hocası ve öğrencisi ile kucak açmıştı… Geriye dönüp baktığımda, üniversite olma ruhunu, Sayın Orhan Oğuz Hoca’dan sonra görev alan Sayın Hakkı Dursun Yıldız ve Ömer Faruk Batırel’in de koruduğunu görüyorum. 28 Şubat’ın en zor günlerinde görev yapan Ömer Faruk Hoca, öğretim üyelerinin ve başörtülü öğrencilerin mağdur olmamaları için uzun müddet direndi. Sonunda, zamanın YÖK Başkanı Kemal Gürüz, onu haksız ve hukuksuz bir şekilde görevinden aldı. Görevinden azledilmeyi göze alan Ömer Faruk Hoca, demokratlığından ve üniversiteyi özgür kılan ruhundan taviz vermemişti. Şimdi, ikisi de hayatta olan Orhan Oğuz ve Ömer Faruk Batırel hocalar hayırla anılıyor, 28 Şubat’ta YÖK kararıyla atanan rektörün ismini, üniversite kataloğuna bakmadan hatırlayan var mı?”
İlginç bir sonu vardı bu yazının:
“Bütün bunları niçin yazdım, bilmiyorum. Galiba yaşlanıyorum, eskiler hatrıma geldi birden. Bir de nedense, siyasetname kitaplarında sıkça yer alan ve yöneticilere ‘kendisinden öncekilerin bıraktığı iyi ve güzel işleri devam ettirmeleri ve kendilerinden sonrakilere kötü gelenek bırakmamaları’ öğüdü aklıma takıldı, kaldı.”
Tabii ki kinaye yapıyordu Ömer Dinçer. Aslında kapı gibi bir sebebi vardı bunları yazmasının: Marmara Üniversitesi’nde vermesi istenen bir konferansın son anda rektörlük tarafından engellenmesi.
Evvelki gün öğrendik ki, kısa adı MÜSAT olan Marmara Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Öğrenci Topluluğu’nun davetlisi olarak bu okulda yeni kitabı “DURUŞ – Gençlerle Yüz Yüze” ile ilgili bir konferans vermeye hazırlanan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da rektörlükten engel çıkarılmış.
Neyse ki rektörlük, tepkiler üzerine dün yayımladığı açıklamada bu engeli bir şekilde tevil edip geri adım attı...
Skandaldan geriye, Davutoğlu’nun “Duruş”una reva görülen muameleyle ilgili sosyal medya mesajları kaldı.
Üç örnek:
“Marmara Üniversitesi, Prof. Ahmet Davutoğlu’nun konferansını iptal etmiş. Ahmet Kaya’nın şarkısı ile söylersek, ‘Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.’ Ayıptır! En hafif tabirle ayıptır.” (Mustafa Yelek)
“Üniversite yönetiminin Ahmet Hoca’nın konferansını engellemesi akademik düzeyde bir ahlaki duruş bozukluğuna işaret etmiyor mu?” (Rıdvan Kaya)
“Ahmet Davutoğlu’nun Marmara Üniversitesi konferansının iptal edilmesi ile ilgili bir tane erkek çıkıp konuşmayacak mı?” (Mustafa Meriç)
Protesto mesajları çoğaldıkça çileden çıkan bazı şuursuzlar, “SerokAhmetDuruşu” diye bir “hashtag” açarak Ahmet Hoca’yı güya tezyif ettiler.
Serok, Kürtçede başkan demek. Davutoğlu’nu “Serok” diye anınca onu aşağıladıklarını düşünenler, aslında Kürtçeye tu kaka muamelesi yaparak Kürtleri aşağılıyorlar, düpedüz bölücülük yapıyorlar.
2015’in Ocak ayında düzenlenen AK Parti Diyarbakır İl Kongresi’nde dönemin AK Parti Genel Başkanı Davutoğlu, “Denge bıratıve, Serokwezir Davutoğlu” (“Kardeşliğin sesi, Başbakan Davutoğlu”) afişiyle karşılanmış, kongre salonundaki partililer de “Serok Ahmet” (“Başkan Ahmet”) diye tezahüratta bulunmuştu.
Kardeşliğin sesi mi batıyor bazılarına? 2016’nın Nisan ayındaki Diyarbakır ziyaretinde de Davutoğlu’na “Serok Ahmet” ve “Biji Serokwezir Ahmet” (“Yaşasın Başbakan Ahmet”) tezahüratı yapıldı. Hatırlayalım; hendek terörünün ve o terörle mücadelenin ayyuka çıktığı günlerdi. “Serok Apo”yu ellerinin tersiyle itip “Serok Ahmet” diyen Diyarbakırlılar fena mı ettiler? Buradan bir fenalık çıkarma gayretine düşebilmek için gerçekten de şuursuz olmak lazım.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır mitinglerinde de “Biji Serok Tayyip” diye slogan atılır. Hadi bakalım!
karargazete