Elimde önemli bir kitap... Mustafa Yahya Coşkun"un kaleminden hazırlanan güzel bir eser. Mavi Marmara ile Ufka Demir Atanlar"ın hikayesini anlatıyor bize. Mavi Marmara Aborda. Fide yayınlarından çıkmış bir kitap (tel: 0212 613 4041, www.fideyayınları.com). İlk elden bizi "dünyanın vicdanını taşıyan gemi"ye misafir ediyor Coşkun eserinde. İthafı dokuz şehide gidiyor. En başta Furkan Doğan. "Çocuklar misket bombalarıyla ölmesin, misketlerle oynasın diye gidiyoruz Gazzeye" diyenlerin şanlı mücadelelerini anlatıyor bize. Çünkü "Gazze"de her gün sahile inip gemiler geldi mi diye bakan" çocuklar vardı ve onları bekliyorlardı.
"Mesele sadece Gazze"deki insani ihtiyaçların giderilmesi değil"di. "Bu insanlar Gazze dışında hiçbir yer görmediler. Burada oluyorlar." Onun için abluka kalkmalıydı. Onlar hayatı savaşla tanımışlardı. Zulme doğup zulümle yaşamışlardı. Bütün bildikleri buydu. Çarpışmasız bir hayat tahayyüllerinin ötesindeydi. Savaş onların bir başka adıydı. Bunun dışında bir hayatın varlığını onlar da görmeli buna layık olduklarını idrak etmelilerdi. Onlar da her insan gibi insanlık onurlarıyla yaşayabilmelilerdi. İşte bunun için abluka kalkmalıydı. Bir defada ve ebediyen... Mavi Marmara bunun yoluna düşmüştü. "Bir özgürlük türküsü, bir devrim marşı oluvermişti inancı yelken, rüzgarı dua olan bu gemi." Çünkü "Gazzeliler sadece özgürlüğe muhtaç. Onlar yurtlarında özgür olduktan sonra, İsrail"den bir buğday tanesi bile istemeyeceklerdi."
Bir resim vardı karşılarında "Resimde kocaman bir kalp çizilmişti. Kalbin sol tarafında Türk bayrağı, sağ tarafında da Filistin bayrağı vardı. Altına da Hepimiz Birliğiz yazılmıştı." Gemidekiler işte "biz bu resim için, bu hayaller için gidiyoruz" diyorlardı. Çıktıkları kutlu yolun heyecanı kalplerini çoktan sarmıştı. Ancak Beytullah"a gidiş en az bu kadar heyecan verirdi.
İsrail ufukta gözüktü. Bütün öfkesiyle gaddarlaştı. Oysa ki "dünyanın gözünün önünde gemimizi basıp bizi öldürecek değillerdi ya" diyerek binmişlerdi gemiye... Ve fakat dünyanın tam da gözü önünde saldırdılar gözü dönmüş katiller. Şımarıkça zulümle özdeşleştiler.
Böylece durmayacaklardı. Hiç şüphesiz üzerlerine düşeni yapacaklardı. "Onlara karşı kendi savunmamızı yapacağız. Bunun birtakım bedelleri olduğunu biliyoruz ama insanlığın kazancı adına bu bedeli ödemeyi göze aldık" dediler biat ettiler.
Gökyüzüne baktılar ve gördüler... "Öyle bir gece ki" dediler sanki "gökler bütün kandillerini söndürerek denizlere bilinmezlik aleminin gizli şeylerini dökmek için hazırlanmış gibiydi."
"Geldiler... Bir anda yaralı hayvanın üstüne üşüşen vahşi sırtlanlar gibi... Kan kokusu alıp hep birden kana doğru hücum eden köpekbalıkları gibi... Akbabalar gibi geldiler."
Karşıdan Rabbine sığınanlar bağırdı: "Allahü Ekber!".... "denilince zalim kendini kaybetmişti. Çünkü bütün zalimler Allah"tan korkardı. Kalplerinin bir köşesinde bu korkuyu saklardı."
"Mavi Marmara"nın farkı her an kendisini hissettiriyordu. İstisnasız herkes kardeşini kendine tercih ediyordu."
"Mavi Marmara yeni bir ufka demir atmıştı. Nijerya"ya Ace"ye Sumatra"ya İrlanda"ya İspanya"ya giden Osmanlı gemileri gibi mazlumlar için yola çıkmış ve iki asırdır kardeşlerimizle aramıza örülen psikolojik duvarları yıkmıştı. Bir yetimin gülümsemesi için, bir annenin duası için..." tıpkı Şehit Cengiz Songur"un kızının duasında olduğu gibi...
yeniakit