Mavi Marmara'daki 'Muhammed'in Adamları'

Ve yürek için fazla mesai olmaz, çünkü yüreğiyle iş yapan adama mesai’nin fazlası olmaz…

Hemen başta söyliyeyim, Mavi Marmara 26 Aralık 2010 Pazar günü İstanbul'a geliyor...

Dün gece Zeytinburnu Kültür Merkezi'ndeydim"

"21.Yüzyıl ve Sivil Vicdan" paneli düzenlendi.

Zeyneb Songür, Hakan Albayrak, Ebubekir Kurban, Bülent Akyürek, Sadık Battal, Sinan Albayrak ve Samed Doğan'ın konuşmacı olarak katıldığı oturumu İlhami Atmaca yönetti.

Güzel bir akşamda birbirinden güzel insanları bir araya getiren bu sofranın mutfağında ise bir hanım eli olmazsa olmazdı ve o da sevgili ablamız Saliha Atmaca'ydı"

Oturuma katılanların içinde Mavi Marmara'yla yola çıkanların olması ve bunlara bir de bu Anti- Diktatoryal Hareketi ve Anti-Otoriter Gemiyi savunan kalem ve kelam ehlinin eklenmesi, geceyi olması gereken kaideye oturttu.

Olması gereken diyorum zira Mavi Marmara, 21.yüzyılın Hılf-ul Fudul Hareketi'dir.

O gemi sıradan bir gemi değildi ve o gidiş de, sıradan bir gidiş değildi"

"

İnsanın aklının başına geç gelmesi konusuna göre insanı küçük veya büyük bir sıkıntıya sokabilir"
Ama insanlığın aklının başına geç gelmesi, insanlığı daima felaketlere sokar"
"

İşte şimdi Mavi Marmara'yı tartışan insanlık, bir zaman sonra bu hareketin ne demek istediğini anladığında, hatta tüm dünyada dalga dalga yayılacak Anti-Diktatoryal hareketler başladığında,
Mavi Marmara nostaljik değil, bilakis reel bir sembol olacaktır, inşallah"
Dün katılımcıların tüm konuşmaları da bu minvaldeydi...

Hakan Albayrak'ın aktardığı bir anekdot, önemliydi:

"Gemide 32 farklı ülkeden insan vardı ama şehadetler sadece bir ülkeden gelenlere nasib oldu"
Eyvallah"

Ne o gemide yüklü fikriyat sıradandı, ne o gidiş sıradandı ne de olup bitenler"

O gemide ne hikmetler ve o şehadetlerde nice bereketler var"

"

Bir ayet gibi bakmalı Mavi Marmara'ya"
Esbab-ı nüzul'unu tedebbür etmeli"
Siyakına dikkat ederken sibakının kimlere turnusol kâğıdı olduğunu görebilmeli"
"

Öyledir"

Gidişler vardır...

Üstüne düşünülmesi icab eden...

Resulullah Mekke'den Medine'ye hicret ederken dahi,

onu öldürmek yani başkaldırısını bitirmek için peşine düşmüştü Mekke'li Resmi İdeoloji Askerleri...

Çünkü biliyorlardı ki O, gitmek için gitmiyordu; bilakis;

RESULULLAH ASLINDA 'İŞİN ÜSTÜNE' GİDİYORDU!

...

Uhud'da mağlupken 'Saldırın ve kovalayın!' emrini veren yine aynı Resul'du bu kez...

Resulullah Uhud'un bittiği o gün o yıkılmışlıkla o sahabeyi oturtsaydı aşağı,

bir daha İslam'ın sesi asla yukarı çıkamazdı!

Onu doğru yöne sevk eden Allah'a hamdolsun...

...

Kerbela'da gelen binlerce mektuba mukabelesi şehadet oldu Hüseyin'in...

Gel demişlerdi, gitmişti.

Buydu, bu kadardı!

İşi dilinle yapıyorsan kısa ve faydasız ama yüreğinle yapıyorsan daha zor ama yerindedir"
Ve yürek için fazla mesai olmaz, çünkü yüreğiyle iş yapan adama mesai'nin fazlası olmaz"
Yüreğini sahibine adayana, hayatın tamamı mesaidir, fazlası neymiş ki"
Bak sen ki dil, sadece yılan çıkarır tatlı deliklerden...
O yılanı ezecek yürek yoksa tatlı deliğinden çıkarmak neye yarar ki...
"

Hudeybiye olmasa Mekke'nin Fethi olmazdı"

Hudeybiye, İslam Okulu'nda Strateji Dersimizdir.

Bedir olmasa İslam olamazdı"

Bedir, İslam Okulu'nda Galibiyet Terbiyesi'dir"

Uhud'dan sonra mağlup Müslümanlar galip Müşrikleri kovaladı ve peygamber, yenilgide pay sahibi olanları Allah'ın emriyle af etti"

Uhud İslam Okulu'nda bir Mağlubiyet Dersidir.

Hudeybiye, Mekke'nin Fethi, Bedir, Uhud ve nicesi"

Bunların hepsi Yürek işiydi"

"

Dedesinin torunu Hüseyin'in Yürek Hutbe'si de tek şehadetlik oldu"

Ama ulul elbab/saf akıl sahipleri için kıyamete kadardır etkisi...

...

Ve Mavi Marmara...

Biliyorlardı ki o gemi ÜSTÜNE GİDİYORDU!

Biliyorlardı ki o gemi DİL DEĞİL YÜREK İŞİ YAPIYORDU!

Biliyorlardı ki o gemide MAĞLUPKEN KOVALAYANLARIN ÇOCUKLARI VARDI!...


Gemide Direniş başladığında o beyinsizler anladılar ki karşılarında, başka değil,

'MUHAMMED'İN ADAMLARI' VARDI!...


Şaşırtmadılar!

Öldürmek zorundaydılar...

Zavallıların başka çareleri yoktu...

"

İbni Mes'ud, çok zayıf olmasına rağmen, daima müşriklere gider, tevhid'i tebliğ ederdi.

Allah'a taparken Allah Rızası için Allah'tan başkalarını kendilerine yardımcı zan edenler, yani imanlarına şirk bulaştıranlar, bir gün onu çok kötü dövmüşlerdi"

İyileşti ve bir gün sahabe ona dayak yediği anları sordu, o da cevapladı:

"Vallahi ben onları hiç o günkü kadar aciz görmedim!"
"

Peki, siz İsrail'i hiç Mavi Marmara Gecesi'ndeki kadar aciz gördünüz mü?

Acizlerdi zira muhatapları haklı ve azizlerdi!

Çaresizlerdi, öldüreceklerdi çünkü gemidekilerin haykırışları değme atasözlerinden daha vecizdi!

Bir yerde yardıma ihtiyacı olanlar vardı ve onlara yardım götürülmesi gerekiyordu ve uluslar arası sularda ilerleyecek cesur bir gemiye ihtiyaç vardı ve bu sağlanmalıydı, tamam, bitti, bu kadardı, gevezeliğe lüzum yoktu!

Mucize muhatabını aciz bırakan demekse, işte bu duruşun bizatihi kendisi mucize'ydi!...

Evet, Mavi Marmara Küresel Diktatörlük için bir Mucize'dir!
Dileyen Musa'nın Asa'sına bakıp onun Rabb'ini görüp hidayet ehli olur;

Dileyen ise 'İsrail ve hatta ABD otoritesi varken nasıl yola çıkılır!' diyen aciz'dir"

Mavi Marmara, Musa'nın, Firavun otoritesine rağmen sihirbazların önüne attığı Asa'dır.
Ve Musa'nın çocukları iddiasındaki İsrail'in foyasını işte tam da bu misal ortaya çıkarmıştır.

Onlar Sünnetullah'ı anlayamayanlardır...

Ve Biliyorlardı ki o gemi ANLAYANLARINDI!

"

Onlar Yezid olmak zorundaydılar, gemidekiler Hüseyin...

Öyle oldu...

Sünnetullah tecelli etti ve,

Dokuz Hüseyin düştü yere o gece...

Ama kaç Zeyneb kalır, o bir bilmece...

Gidenler Hüseyin gibi gitti...

Kalanlar Zeyneb gibi kalsın diyor ya âlim...

Ey - vallahi...

Ne güzel vecize"

"

Zeyneb yani zeyn-i eba, 'babasının ziyneti, güzelliği' demektir...
Biz hakikaten 'Muhammed'in Adamları' olursak...
Biz Sünnetullah'ın, biz Sünnet'in
Biz Fikir Baba'mızın Sadık Çocuğu olursak...
Biz Fakir insanların, zulm ve sömürü karşıtı kardeşi olursak...
O zaman Zeyn-i Eba gibi kalmışız demektir...
Allah başkasını da nasib etmesin...

...

Bu arada, doğru anlıyor isek,

'Özür dilerler ve tazminat verirlerse ilişkiler eskisine dönebilir!' miş!...

"

Çok istiyorlarsa özür dilemeyi, Mahşerde şehidlerden dilerler!

Tazminat mı?

Dünyadan sömürüp bize verdikten sonra tazminat ne anlam ifade eder?

Hüseyin'lerimiz gitmiş bizim, bunlar nasıl laflar"

Ve dahi uçaklar, yangınlar"

Ey Allah'ım ya Rabbim"

Bizim içimizde aylardır, yıllardır yanan yangına kim su döker?

Asil Zeyneb'ler gibi kalacaksak eğer,

İsrail yıkılmadan bizi kim teskin eder"


Fatih Tezcan / analiz merkezi

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı