DEVLET BAKANI CEMİL ÇİÇEK İSTİFA ETMELİDİR
Yüzyıllardır bu topraklarda barış içinde yaşayan etnik ve dini gruplar; sömürgeciliğin önünü açan seküler milliyetçi dalga ile sarsılarak yerini sonu gelmez çatışmalara terk etmiştir. Modernizmin tek tipleştirici, dayatmacı kültürünün siyasal sistemi olan "Modern Ulus Devlet", farklılıkları ortadan kaldırarak aynı potada eritmeyi hedef kabul etmiştir. Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Vatan; bu hedefin sloganlaşmış söylemleridir. Bu hedefleri hayata geçirmek için oluşturulan "Resmi İdeoloji"; farklı düşünen herkesi mahkûm etmiş, cezalandırmış, red ve inkâra tabi tutmuştur. Bütün haklarını askıya almıştır. Hakkını talep edenleri düşmanlık, ihanet ve Ülkeyi bölmek isteyen dış güçlerin maşası olmakla suçlamıştır.
Meşru haklarını yeniden elde etmek isteyen kesimlere baskı ve şiddet uygulayarak onları sindirmiştir "Resmi İdeoloji", bu uygulamalara razı olmayanların şiddete yönelmesini tahrik ve teşvik etmiştir. Hakların kavga ve çatışma olmadan elde edilmesini imkânsız hale getirmiştir.
İşte bu yüzden meydana gelen şiddet ve çatışmanın gerçek sebebi; bu dayatmacı ideoloji ile birlikte onu savunan, besleyen ve güçlendirenlerdir. PKK'yı, şiddeti ve çatışmayı üretenler de aslında bunlardır.
Ulus Devlet'in Din Karşıtlığı ve Ulusçuluk olarak ortaya çıkan belirleyici iki temel karakteri sebebiyle en çok zarar gören ve hakları gasp edilen iki kesim; Müslümanlar ve Kürtlerdir. Uzun bir zamandan beri, değişik mücadele metotları ortaya koyan bu kesimlerin taleplerini karşılamaya yönelik olarak son zamanlarda bir takım olumlu gelişmelerin meydana geldiğine şahit olmaktayız. Değişik kesimlerin birbirlerinin haklarına saygı göstermesi toplumsal barışın ve bir arada yaşama iradesinin güçlenmesine yol açmaktadır.
Ancak, mevcut sorunların devam etmesinden beslenenlerin bu gelişmelerden, çıkarlarına uygun düşmediği için rahatsız olduğu da bilinen bir gerçektir.
Bu rahatsızlığı yaşayanlardan ve gerginlikten medet umanların bir temsilcisi de Hükümetin ikinci adamı Cemil Çiçek olsa gerek ki; şu sözleriyle ayrımcılık ve gerginliği tahrik etmiştir:
"Türkiye'nin belirli bir bölgesinde DTP'den başka parti kalmadı. Iğdır'ı aldılar, yani Ermenistan sınırındalar. AKP o bölgede sadece Mardin'i kazandı. Tamam, Ankara'yı aldık diye sevinebiliriz. CHP de İzmir'i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye'nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz. Oraya ayrıca dikkatle bir bakmak gerekir."
Herkese eşit mesafede, kucaklayıcı ve birleştirici olması gerekirken; Resmi İdeolojinin dayatmacı ve çatışmacı üslubu ile bir kesimi rencide etmiştir. Bu Ülkenin asli sahipleri olan Kürtlerin Yerel Yönetimler ile ilgili tercihlerini bir güvenlik sorunu olarak ortaya koymuş ve onları ihanetle suçlamıştır. Dış güçlerle birlikte yürütülmekte olan bir komplonun parçası olarak değerlendirmiştir.
Ülkede birleştirici, sorunları çözücü bir rol oynaması gereken bir yetkilinin; ırkçı, şoven bir yaklaşımla olayları değerlendirmesi, toplumsal barışı sabote etmekten öte bir anlam taşımamaktadır.
Bu hoş görülmesi mümkün olmayan bir anlayıştır.
Bu kişinin İnsan Haklarından sorumlu bir Bakanlığın başında bulunması ise; İnsan Haklarını savunan herkesi kaygılandırmaktadır. Bu alanda elde edilen kazanımların kaybedileceği kuşkusu güçlenmektedir.
Bu ve benzeri tutumlarından ötürü, bu kişi; toplum nezdinde güvenilirliğini yitirmiş bulunmaktadır. Bu tavır, Devlet içindeki gayrimeşru çeteleşmelerin güçlenmesini sağlayıcı mahiyettedir. Yönetimin temel ilkesi adaleti sarstığından ve ayrımcılık yaptığından dolayı, bu görevden ayrılması sağlanmalıdır.
MEHMET ALKIŞ
ŞUBE BAŞKANI