Devletler arası siyasette realizmin ezici ağırlığı insanı insanlığından çıkarmış, dünyayı adeta sömürülesi bir çöplük haline getirmiştir. İnsan odaklı olmaktan çoktan uzaklaşmış dünya siyaseti güçten aldığı yetkiyle hareket eden zalim liderlerin elinde çarçur edilen bir gezegene ait artık. İnsan da kim diye bakıyor birçoğu suratlarımıza… İnsan?.. Endonezya ve Malezya kıyılarına vuran insan… Rohingyalıları canlıdan saymayan zihniyet Esed’in biyolojik silahları altında kömürleşen bebekleri de görmezden geliyor. Peki ne adına? Güç’ün “tapınılası” büyüsü adına!
Yazık, çok yazık. Medeniyet, modernite ve benzeri mefhumlar üzerinden konuşan, yazan, çizen, duruşunu buna göre sergileyen ve fakat eşzamanlı olarak şu yeryüzünün farklı yerlerinde yaşanan insanlık dramına dair söyleyecek bir çift sözü bile olmayan bu güç obsesifleri ancak kendilerini aldatmakla kandırıyorlar. Yoksa, halk, halklar, insanlık ne olduğunu görmüyor değil, çok iyi görüyor.
Birleşmiş Milletler’in ikiyüzlülüğünü, batı bloğunun utanmaz çifte standardını, İsrail’e gülen yüzüne karşılık Filistin’e çatılan kaşını, Burma Müslümanlarına reva görüleni görmezden gelişini, Çin’in Sincanlılarının tarif edilemez açısını yüreğinden hissetmeyişini hepsini ve daha nicesini görüyor. Kör değil. Aklediyor. Ahmak hiç değil.
Ama şunu da görüyor insanlar, halklar:
Orada biri var…gitmese de gelmese de orada bizim köyümüz var diyen biri var…orada biri var…öne minute! diyen biri!..orada biri var ki diğerleri gibi arkasını dönmüyor Suriyeliyi bağrına basıyor. Orada biri var ve halklar onu Erdoğan diye tanıyor. Dili ismine dönmeyen “one minute” demekle yetiniyor.
Geçenlerde bir aile sohbetinde dinledim. Zaman zaman Tunus’a giden Türkiyeli tanıdık, her seferinde sorgu sual uzun müddet girişte bekletilmekten bıkmışmış. Bir süre önce uzun bir aradan sonra yolu yine Tunus’a düşmüş. Eyvah demiş içinden şimdi bekle de bekle, bitmez şu pasaport işlemleri… Neyse sıra kendisine gelince bakmışki Tunuslu görevli her zaman alıştığı asık suratlılıkla almış evraklarını. Hah demiş içinden bizim Türk, şimdi yandık, başladı bizim uzun bekleyiş diyecekken, bir de ne görsün! Basmış damgayı görevli, uzatmış pasaportunu. Mutluluktan havalara uçacak Türk’ümüz eşyalarını toparlayıp ayrılırken sormaktan kendini alamamış; “pardon, eskiden çok beklerdik burada, şimdi ne kadar da hızlanmış işlemler böyle.” Yüzündeki asık ifadeden hiç taviz vermeyen görevli, başını kaldırmadan cevap vermiş: “One Minute!”
İslam dünyasında doğan çocuklara Recep-Tayyip-Erdoğan isimleri veriliyor. Türkiye’den giden hacılar, turistler, misafirler ikram ve tenzilatla karşılanıyor. Çünkü insanlık ölmedi, halklar insanlık görüyor. İnsanlığın bittiği yeri gördükleri kadar, ölmediği yeri de idrak ediyor.
6. Dünya Enerji Düzenleme Forumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan acı gerçeği eğip bükmeden, siyasetin riyakar maskesinin arkasına saklanmadan, bütün çıplaklığı ile liderlerin yüzüne çarpıyor. ‘’Enerji politikalarını görüştüğümüz bugünde ‘Bizim Suriye ile, Irak ile ne işimiz var’ diyebilirsiniz ama kusura bakmayın benim için önemli olan insandır!”
Erdoğan liderliğindeki Türkiye realizmin karanlık labirentleriyle şekillenmiş dünya siyasetini şaşkına çeviriyor. Çünkü orada çıkar yerine özveri var, güce güç katmak yerine insanlık var, zalimlik yerine mazlumu sahiplenmek var, feryadı kulak ardı etmek yerine duymak var, düşeni sömürmek yerine tutup kaldırmak var ve bunları, bütün bunları, formüllerin, rakamların, verilerin, hesapların gösterdiğinin aksine yürekle, vicdanla yapmak var!
Dünya da Türkiye de bunu görüyor, farkı fark ediyor.
yeniakit