Hürriyet’in satılmasından sonra ulusal basında sıralama değişti. Artık Hürriyet 1. Sırada değil. Sabah listenin en üst sırasına yükseldi. Hürriyet 2. Sırada
Görünen o ki, yakın gelecekte 300.000 bandında hiçbir gazete kalmayacak. Sabah 305.000 seviyesinde. Hürriyet 297.000.
200 bandından Sabah ve Hürriyet’ten sonra Sözcü, Posta, Habertürk var. Bir zamanlar Posta 2. Sırada idi. 5. Sıradaki Habertürk 4. Sıraya yükselebilir. Posta 5. Sıraya gerileyebilir.
Zaten bu 5 gazete dışındakiler 100.000 bandında yer alıyor. 100.000 bandında 10 gazete var. Bu 10 gazetenin 2’si spor. 50.000 bandında 5 gazete var.
Media grublarında şimdi Hürriyet grubu lider. 4 gazeteleri var: Hürriyet, (297.000) Posta (215.000), Vatan (102.000), Milliyet (129.000), Fanatik (105.000) Toplam: 850.000 gibi.
CHP, sol ve bir kısım anti AK Partililer Hürriyet ve Posta’yı boykot ediyorlar. Her iki gazetedeki tiraj kaybı devam edecek gibi gözüküyor.
Sabah Grubu; 305.000 Sabah ve Takvim: 114.000, Foto Maç:150.000, Yeni Asır 50.000 gibi... Toplam 610.000.
Star Grubunda Star gazetesi, Akşam ve Güneş var. Toplamı 310.000 civarında.
3 grub ulusal basının toplam tirajının yarısına sahip.
Tabii, internet dünyasındaki izlenme oranları çok farklı.
Muhalefetin “koç başı” durumundaki Sözcü gazetesi ilk 3 arasında, 300.000’e ulaştı. Cumhuriyet 40.000 gibi çok alt sıralarda.
Toplam ulusal basının 3 milyon gibi bir tirajı var. Bunun 1 milyon civarındaki bir kısmı kamu alımı. Bir milyon kadarı kurum alımı, vakıf, dernek, oda, şirket, otel, berber vs. ve promosyon alımları. Geriye kalan 1 milyon ise bayi satışı ve kişisel abone. Yani ulusal media ölmüş de ağlayanı yok.
Böyle giderse zaten 2019 seçimlerinden sonra artık büyük çöküş başlar. Zaten naylon tirajlarla elde edilen resmi ilan desteği olmasa bugünden ulusal basının üçte biri, Anadolu basının dörtte üçü kapanır.
Taksicilerin şoförsüz otomobili beklemeleri gibi bizim media da eli böğründe bekliyor. Ne “itilen media”, ne “Çekilen Media”, ne “Nish media”, “ilişkilendirilmiş media”, “Hibrit media” umurlarında. Ne POI Media’dan haberi var çoğunun ne Immmersive Media’dan, New Media’dan.. İyi ki, bir sosyal Media’yı öğrenmişler. O da çok önemli ama, konuya bütüncül bir bakış yok. Bunun felsefesi, ahlakı, teknolojisi ile ilgili bir çabaları yok. Mediadan anlamayan adamlar mediayı yönetiyor. Savunduklarını sandıkları değerlere zarar veriyorlar.
Bakın bu Media, sadece siyasi tercihlerinizi değil, tüketim davranışlarınızı, yaşam tarzınızı, algınlarınızı, inançlarınızı da dönüştürecek. “Yapay zeka”lı ajanlar artık evinizin içinde!
Mesela bizim yerli sosyal media uygulamaları da çıkıyor ortaya. Ama, Big Data, data center, süper bilgisayar, Cyber Securit’i altyapısı konusunda çok yetersiziz. Niye kimse bu işe el atmaz bilmiyorum. Yıllardır anlatıyorum, maalesef bir ilerleme sağlayamıyoruz. Bir Konya projesi vardı. Şimdi bir de Ankara’da kamu için büyük bir proje hayata geçirilecek ama bu yeterli değil. Birileri ayak diretiyor, ayak sürüyor. Evet ama yetmez.
Kaç yıl oldu İstanbul’da bir “Uluslararası Basın Merkezi” ile ilgili bir projem vardı. İlerleyemiyoruz. Ankara’da siyaset ve bürokrasi kilit.. Küçükçekmece’de bir Uluslararası Kültür Sanat Merkezi” projesi var. Aslında konu 3. Havaalanı ve kanal projesi ile de ilgili, ama ilerleme sağlanamıyor. Her şey Cumhurbaşkanı ile ilişkilendiriliyor. Türkiye’nin, bölgenin, dünyanın gündemi malum ve ilerleme sağlanamıyor.
Kıbrıs da bize benziyor anlaşılan. Noel Baba Vakfı Başkanı, Santa Claus’u “Coca Cola”nın tasallutundan kurtarmak için “Noel Baba Barış Köyü” projesi yapmıştı… Bu köy Antalya’da yapılacaktı, engellendi. Kıbrıs’a götürdüler, proje bitme noktasında bir başka engelle karşılaştı. Bu kez Rum Lobisi devreye girmiş, Santa Claus’u Türkiye’ye vermek istemiyorlar. Kendini “Yunan” sanan Anadolu Hrtistiyanlarının çocukları, içerideki dostları ile benim “Derviş Nicalaus” dediğim, İncil hafızı bir adamın Coca Cola’nın elinden kurtarılmasına izin vermiyorlar.
Bakın, Media ve eğitim yolu ile “Yunan”, “Grek”, “Rum” diye ayrı bir “Millet” icad ettiler. Yunan “İon halkları” demek. Bu da Girit ve Mora’dan ibadet, Kartaca, Roma, Mısır, Mezopotamya, Helen, Balkan, Kafkas, Kuzey Halklarının temsilcilerinden oluşan bir of-shore topluluğu. “Grek” desen, Likyalı denizcilere verilen bir sıfat. Yunanca, Grekçe dedikleri “Likca”nın avamicesidir. O da “Güney batı Anadolu” halklarının dilidir. Alıştınız “Güneydoğu”ya, “Güzey batı” da var. Hem de güçlü bir uygarlık var burada. Yunanca, Grekçe diye bir dil, uygarlık filan yok. “Rum” deseniz, Anadolu’daki halkların ortak adıdır “Rum”. “Ahiyan-ı Rum”, “Baciyan-i Rum”, “Gaziyan-i Rum”, “Rumi takvim”, “Rumi sanat”. “Rumeli”, “Arz-ı Rum”. “Rum” dedikleriniz “Anadolu Hristiyanları”dır. Biz de “Anadolu Müslümanlarıyız”. Rumluk tek başına “ırki” bir aidiyet ifade etmez.
Media’yı kaybedersek dilimizi, geleneğimizi, tarihimizi de kaybederiz.
“Media” antik coğrafyalarda, hazarın altyakasındaki coğrafi bölgeye verilen addır. Rey şehri, İpek yolu üzerinde sadece ipeklilerin, baharatın, altın, gümüş, değerli taşlar, insanları gidip geldiği yer değildi. Oradan bilgi de akardı. “Media’ya düşen bilgi dünyaya yayılır”dı. Beytül hikme Media’dan beslenirdi. Timbuktu da Beyt-ül Hikme’den beslenir. Endülüs de Timbuktu’dan.. Roma, Paris, Endülüs’ten beslendi. Gün geldi, bilginin akış yönü değişti. Bilgi de, bilginin şekli, gayesi de değişti.
Mevsim bahardır. “Ortadoğu” adını verdikleri coğrafyada “kan kırmızı” çiçekler açıyor. Media’da ise mevsim sonbahar. Tiraj yaprakları soluyor ve tek tek düşüyor.
Bilmem ki, Diyanet, Basın yayın elbirliği etsek de Ramazan bayramı el birliği etsek de, yeniden, eskiden olduğu gibi Bayram gazetesi çıkarsak. Basın da, BYEGM de BİK de destek verse bu işe.
Peygamber “Resul” sıfatı ile “haberci”dir aynı zamanda. Onlar “Hakikat”in habercisidir. Bizim ruhumuza nakşedilen, aynı zamanda ötelerin ötesinden “Hakikat”in bilgisini getirirler. Gazeteci ise, aslında “Gerçeğin bilgisi”ni taşır/taşıması gerekir.. Ki o gerçek, yaşadığımız “zaman”a ve “mekan”a şahidlik görevi ile birlikte, bizi Hakikat’in aydınlığına götürecektir.
Selâm ve dua ile.