Meğer ne kirli ilişkiler varmış...

İbrahim Karagül

Dünyayı sarstığı söylenen sızıntı gerçek anlamda Ortadoğu'yu sarsıyor, sarsacak da.. "Artık ABD diplomatlarına güvenemeyiz" diyen S. Arabistan Kralı son derece haklı. Çünkü, her ne kadar Wikileaks notlarında İran hedef alınsa da, İran kadar da Suudi yönetiminin gizli ilişkileri deşifre oldu. Yıllardır, bölgede tek sorun Arap-İsrail sorunu değil, bir başka derin ve son derece tehlikeli kamplaşma var derken anlatmak istediğimiz bugünlerde ayyuka çıkıyor. "Şii Ekseni'ne karşı Sünni Blok" projesinin ne kadar ileri boyutlara taşındığı daha bir belirginleşiyor.

Wikileaks notlarında işte bu düşmanlıkla, kamplaşmayla ilgili ilginç detaylar var. Bu yüzden belgeler en güçlü etkisini Ortadoğu'da gösterecek gibi. Son yayınlananlar arasında Lübnan üzerinde nasıl bir oyun tezgahlandığına dair çarpıcı ifadeler var. Şöyle:

S. Arabistan'ın Hizbullah'ı yok etmek ABD ve NATO'yu Lübnan'a müdahale etmeyi önerdiği, teklifin Dışişleri Bakanı Suud el Faysal tarafından ABD'nin Irak özel danışmanı David Satterfield'e iletildiği gibi.. Faysal, böyle bir müdahalenin Hizbullah ile sorun yaşayan Lübnan hükümetine destek niteliğinde olduğunu söylemiş. Ayrıca Beyrut'a; BM çatısı altında bir Arap birliği konuşlandırılmasını istemiş.

Lübnan'da Hizbullah'ın zafer kazanmasının Fuad Sinyora hükümetinin sonunu getireceğini, bunun da ötesinde ülkenin İran tarafından ele geçirileceğini anlatmış. Böyle bir durumun Irak, Filistin ve Afganistan ile beraber düşünüldüğünde ABD ve bölge ülkeleri için bir felaket olacağını ifade etmiş. Mısır ve Ürdün'ün de bu öneriye sıcak baktığını söylemiş ve "İran'ı Lübnan'da yenelim" demiş.

Bu cümlelerin hiç biri benim için şaşırtıcı değil. Ama bazıları için şok edici olmalı. Geriye dönüp baktım. İsrail'in Lübnan'a acımasızca saldırdığı günlere. Bunların hemen hepsini burada aktarmışız. Yukarıdaki öneriyi haber veren şu cümleler 25 temmuz 2007 tarihinde bu köşede verilmiş:

Suudi yönetimi ABD Başkanı George Bush ve Dışişleri Bakanı'yla görüşme istiyor. Neden? İsrail saldırılarını durdurmak için mi? Hayır! ABD ve İngiliz askerlerini Lübnan'a yerleştirmek için... Onlar ABD askerlerinin NATO bünyesinde Lübnan'a yerleştirilmesine çoktan karar verdiler. Bunlar ise, bir yandan bunun için çabalıyor diğer yandan İsrail'le çatışan grupları kınamaya devam ediyorlar!

Güney Lübnan'ın yerle bir edildiği savaş için bazı bölge ülkelerinin İsrail'i teşvik ettiğini çok iyi biliyorduk. Lübnanlı bir siyasi liderin İsrail'e adeta yalvarıp, gelin ülkeme saldırın niteliğinde taleplerde bulunduğunu da. Bu, yeni bir durum değildi, yıllardır devam eden hastalıklı bir bakıştı.

Afganistan işgal edilirken de, Irak işgal edilirken de aynısını yaptılar. ABD ve İngiltere'nin önünü açtılar. Irak'ta iç savaş, etnik savaş, mezhep savaşı projelerine kapı araladılar, destek verdiler. Filistin'deki işgali ve insanlık trajedisini yıllarca istismar ettiler; kendi halklarının öfkesini kontrol altına almak için Filistinli çocukların kanını kullandılar! Onlarca yıldır Ortadoğu'da yaşanan işgallerde, sömürüde, aşağılanmada, yoksullukta, yolsuzlukta ve kaosta hep bu bakışın vebali var. Bu bakış bazen Taliban'la, bazen Saddam'la, bazen mezheple, bazen terörle meşrulaştırıldı.

Lübnan'a yönelik ABD-İsrail saldırısı, devam ederken S. Arabistan'ın, Mısır'ın ve Ürdün'ün saldırıdan Hizbullah'ı sorumlu tutmaları, İsrail'e karşı seslerini yükseltememeleri, ABD'yi ağızlarına bile alamamaları, Arap Birliği zirvesinde sergiledikleri tutum ne utanç vericiydi! Beyrut harabeye dönerken onlar kendi toplumlarına, kendi coğrafyalarına, kendi tarihlerine sırtlarını dönüyordu. ABD/İngiliz/İsrail cephesinin istediği gibi, olayı hemen mezhep farklılığına getirdiler.

Suudi din adamlarından Şeyh Abdullah bin Cebr'in şu fetvasını bölge ve dünya medyasına yansımıştı o günlerde: "Hizbullah'ı desteklemek hatta onun başarısı için dua etmek bile haramdır." Sünniler Hizbullah'ı kınamalıymış, ona sempati besleyenlerle arasına mesafe koymalıymış, böylece onların İslam düşmanlığını ortaya koymalıymış! İsrail bir açıklama yapsa ancak bu kadarını söyleyebilirdi. ABD ve İngiltere Müslümanları birbirine boğazlatmak için bir tahrike girişse ancak bu kadarını yapabilirdi. ABD televizyonları fetvayı büyük bir sevinçle yayınladılar.

Bazı çevreler söz konusu fetvayı yalanladılar çünkü çok büyük tepkiye yol açmıştı. Başkentler Hizbullah üzerinden İran'ı İsrail silahlarıyla vurmaya çalışırken, sokaklardan bambaşka sloganlar yükseliyordu çünkü.

Tam bu açıklamalar yapılırken S. Arabistan'la ABD arasında 6 milyar dolarlık silah anlaşmaları imzalanıyordu. Black Hawk ve Skorsky helikopterleri, 724 tane askeri araç, iletişim sistemleri ve askeri mühimmat için imzalar atılıyordu. Bu açıklamalar yapılırken S. Arabistan ile İngiltere arasında 10 milyar dolarlık savaş uçağı anlaşmaları için son görüşmeler yapılıyordu. 71 Eurofighter savaş uçağını içeren pazarlıklar yapılırken Lübnan'ın canın cehenneme'ydi..

Oysa 10 milyar değil, bir trilyon dolarlık silah da alsalar, Beyrut'a düşen bombaların onların da tepesine düşme ihtimali çok yüksekti. 11 Eylül saldırılarından hemen sonra nasıl hedef listesine alındıklarını biliyoruz. Wikileaks belgeleriyle o örtülü ilişkileri sokaklara servis ediyorlar şimdi... Bu kadar işbirliği, ortaklığa rağmen, aynı başkentlerin bütün gizli defterleri açılıyor şimdi. Kim, neden yapıyor bunu dersiniz... Neden İsrail'in gizli operasyonları, ilişkileri değil de onlarınki?

Bunları düşünmek lazım..

 

yenişafak